Kitap adı: Hayvan
Çiftliği: Bir Peri Masalı
Yazar adı: George
Orwell
Orijinal adı:
Animal Farm: A Fairy Story
Ülke: İngiltere
Özgün dili:
İngilizce
Anadilinde 1.
Baskı: 1945
Okuduğum Baskı:
Can Yayınları, 52. Baskı, 2017, Çeviri: Celâl Üster
Sayfa Sayısı: 152
Hayvan Çiftliği,
George Orwell tarafından fabl sanatıyla kaleme alınmış bir taşlama örneği
olmakla beraber dünyanın en iyi romanları listesi yapılsa ilk onda yer alması
gereken romanlardan biridir bence. Kitabın alt başlığı “Peri Masalı”dır fakat bazı
basımlarda ve çevirilerde bu isim yer almamaktadır. Kitabın çevirmeni olan Celâl
Üster kitaba yazdığı sunuş bölümünde, romanın bir çocuk kitabı olarak
sanılmaması için bu önlemin alındığının fakat bunun yanlış bir tutum olduğunun
altını çizer çünkü kitabın yergi geleneğindeki yerini bu alt başlığın
yansıttığını düşünmektedir. Nitekim haklıdır da. Kitabın arka kapağında gözüme
ilişen şu cümle bu durumu net bir şekilde okuyucuya aktarıyor: “Alt başlığı Bir
Peri Masalı olan Hayvan Çiftliği, bir masal anlatımıyla yazılmıştır ama
küçükleri eğlendirecek bir peri masalı değil, çarpıcı bir politik taşlamadır.”
Evet, Hayvan Çiftliği bir peri masalıdır fakat sonu hiç de iyi bitmemiştir
çünkü gerçek hayatı anlatmaktadır...
Hayvan Çiftliği kitabında anlatılmak istenileni
özetlemek gerekirse, kitap Stalin rejimine karşı sert bir eleştiridir ve
Sovyetler Birliği’nin kuruluşuyla yaşanan olayları hayvanlar üzerinden
anlatmıştır. Hayvan Çiftliği, Stalin döneminde sosyalizm adı altında nasıl
diktatörlüğün egemen olduğunu, adaletsizliği, insanların bu yönetim karşısında
bazen çaresizce bazense sorgulama yetilerini kullanmadan nasıl ezildiklerini,
iktidar hırsının sosyalizmi gerçek hayata taşıyınca nasıl mahvettiğini gayet
muntazam bir dille ve gereken sertlikte anlatmaktadır. Yazar, romanda yaşanan
olayları okuyucunun kendi yaşadığı dönemdeki dünyayla bağdaştırarak bir ders
çıkarmasını, tabiri caizse gözünü açmasını beklemektedir çünkü George Orwell
Stalin dönemini anlatsa bile ileri görüşlülüğü sayesinde bu yüzyıl insanının da
bilmesi gerekenleri kaleme almıştır. Demek istediğim şu; yönetenlerin isimleri
değişir, ideolojilerin isimleri ve yaptırımları da değişir, hatta gerçek
hayatta da domuzlar insana, insanlar domuza dönüşür fakat hayatın özüne
bakarsan tarih tekerrürden ibarettir ve bunun yalnızca Rusya için geçerli
olduğunu hiç sanmıyorum. Beni anladıysan bu kitabı okuman gerektiğini artık
biliyorsun...
Alışık olunanın aksine romanda ana
karakterlerin insanlar değil hayvanlar olması hakkında benim görüşüm, bu fabl
özelliğinin romanın etkisini ikiye katlayan bir faktör olduğu yönündedir.
Aslında romanda hayvanlar birer metafordur yani romandaki baş kahraman olan
hayvanlar tarihteki belirli kişileri veya olguları temsil etmektedir.
Bazılarıysa belirli bir kişiyi temsil etmese de o dönemdeki diktatörlükte
bulunması muhtemel insanları simgeledikleri söylenir yorumcular tarafından
fakat derinlemesine tarihi araştırmalar yapanlar, Orwell’in hiç bir karakteri
romanına öylesine koymadığını, herkesin gerçek hayatta bir karşılığının
bulunduğunu göstermektedir ki bu da George Orwell’in bilgeliğinin muhteşem
üslubuyla birleşmesiyle son derece kaliteli ve düşündürücü bir roman ortaya
çıkardığının kanıtıdır bence.
****** (Devamı spoiler içerebilir.)******
Romanın
içeriğini biraz da detaylı şekilde inceleyelim: Bay Jones tarafından
yönetilen “Beylik Çiftlik” isimli çiftlikte hayvanlar emeklerinin
sömürülmesinden şikayetçidir ve isyan etme kararı alırlar. Koca Resis isimli
domuz büyük bir devrim planı kurar fakat daha uygulanamadan ölür. Bay Jones’un hayvanların yemlerini vermeyi
unuttuğu bir gün tüm hayvanlar ayaklanırlar ve yönetimi ele geçirirler. Bay Jones
çiftlikten kovulmuştur ve artık hayvanlar rahat ve adil bir şekilde yaşayacaklarına inanarak çalışmalara başlarlar. Çiftliğin adı da “Hayvan
Çiftliği” olarak değiştirilir. Herkes “İngiltere’nin
Hayvanları” adlı, zaferlerini ve insanlara boyun eğmeden eşitlikçi bir ortamda
yaşayacaklarını temsil eden bir şarkı söylerler ve çiftlikte herkes birbirine
yoldaş diye hitap etmeye başlar. Koca Reis’in ilk başta ortaya attığı fikirler
derlenerek “Hayvanizm” akımı gündeme gelir ve herkesin eşitlik içinde
çalışacağı bir ortam sağlanacağını uman hayvanlar için hayvan yasaları
hazırlanıp ahırın kapısına asılır. Yedi Emir de denilen bu hayvan yasaları şu
şekildedir:
“ YEDİ EMİR:
1. İki ayak
üstünde yürüyen herkesi düşman bileceksin.
2. Dört bacak üstünde yürüyen ya da kanatları olan herkesi dost bileceksin.
3. Hiçbir hayvanlar giysi giymeyecek.
4. Hiçbir hayvan yatakta yatmayacak.
5. Hiçbir hayvan içki içmeyecek.
6. Hiçbir hayvan başka bir hayvanı öldürmeyecek.
7. Bütün hayvanlar eşittir. “ (Orwell 2017: 41)
2. Dört bacak üstünde yürüyen ya da kanatları olan herkesi dost bileceksin.
3. Hiçbir hayvanlar giysi giymeyecek.
4. Hiçbir hayvan yatakta yatmayacak.
5. Hiçbir hayvan içki içmeyecek.
6. Hiçbir hayvan başka bir hayvanı öldürmeyecek.
7. Bütün hayvanlar eşittir. “ (Orwell 2017: 41)
İş paylaşımları yapılırken domuzlar daha
zeki olduklarını öne sürerek iş planlama kısmında yer alırlar ve Napeleon ve
Snowball isimli domuzlar iş yapmak yerine net olarak yönetimde baş göstermeye
başlarlar. Bu sırada, Bay Jones çiftliğini geri almak için Foxwood ve
Pitchfield çiftliklerindeki insanlarlar geri gelse de hayvanlar bir olup onu
püskürtürler ve çiftliğin yönetimini ellerinde tutmaya devam ederler. Bu
çatışma kitapta “Ağıl Savaşı” olarak geçmektedir. Zamanla Napeloen ve Snowball
birbirini çekemez ve Napeloen Snowball’u çiftlikten göndermenin bir yolunu bulur.
İlginçtir ki, Snowball’un çiftlikten kovulmadan önce ortaya attığı bir yel
değirmeni yapma fikrine o zamanlar Napeloen şiddetle karşı çıksa da, Snowball
çiftlikten uzaklaştırıldığı anda kendi fikriymişcesine yel değirmeni yapma
çalışmalarını başlatır çiftlikte, tabii kendi önderliğinde...
Çiftlik ilk başlarda herkesin umduğu gibi
eşitlikçi bir yer olmaktan çıkar ve Napeloen bariz bir şekilde lider konumuna
gelir. Napeloen’un çiftlik hayvanlarını bu aşamaya getirme sürecini bizzat okuduğunda
fark edeceksin ki bu durum Napeloen’un zekası ve uyanıklığı kadar çiftlikteki
diğer hayvanların baş eğmesinden ve sorgulamamalarından da kaynaklanmaktadır.
Çiftlik artık öyle bir hâle gelmiştir ki domuzlar tamamen diğer hayvanlardan
üstündürler ve Napoleon da çiftliğin lideridir. Üstelik, Napeloen olası
ayaklanmalara karşı önlemini almış ve Bay Jones’un köpeğinin yavrularını
gizlice eğiterek büyütmüş, onları adeta kendi koruması haline getirmiştir.
Çiftlikteki hayvanlar artık liderleri Napeloen’a sorgusuz itaat etmekte, itiraz
etmeye kalkanlar ise Napoleon’un vahşi köpeklerinden korktukları için susmak
zorunda kalmaktadırlar. Çiftlikte, Bay Jones dönemine kıyasla daha az
çalışacaklarını sanan hayvanlar çok daha fazla çalışmakta fakat daha az yemek
yiyebilmekte ve daha az dinlenebilmektedirler. Üstelik yel değirmeni yapma
çalışmaları herkesi yıpratmakta fakat tahmin edebileceğin gibi Napeloen ve
diğer domuzlar hiç bir işe ellerini sürmemektedirler. Squeler adlı domuz, bir
şeylerin ters gittiğini ve eskiye göre daha kötü durumda olduklarını fark eden
hayvanlara karşı öyle konuşmalar yapar ki bu konuşma becerisi sayesinde herkes
durumlarının iyiye gittiğini sanmaya devam etmektedir. Napeloen’un bu
uygulamalarının yedi emire uymadığını fark ettin mi?
Benjamin adlı eşek her şeyin farkında olan
belki de tek hayvandır fakat buna rağmen kendisine verilen işi yapmaktan başka
hiç bir girişimde bulunmamasıyla, gerçek hayatta gözü açık fakat kolunu
kıpırdatmayan insanları yansıtmaktadır. Hatta kendisine hayatından memnun olup
olmadığı yönüne yöneltilen sorulara pek çok kez “ Eşekler uzun yaşarlar. Hiç
ölmüş bir eşek gördünüz mü hayatınızda?” diye açık uçlu bir cevap verir. Bu
ayrıntı önemlidir çünkü Napeloen zamanla daha da ileri giderek Yedi Emir’i
gizlice değiştirmeye başladığında, bu değişiklikleri Benjamin ile Clover’dan
başka neredeyse hiç bir hayvan, geçmişi hatırlamadıkları için fark etmez. Boxer
isimli at sürekli “Daha çok çalışacağım. Napeloen her zaman haklıdır.” (Orwell
2017: 77) sözlerini yineleyerek, sağlığını kaybedene kadar kendini yel
değirmeni yapımına adamıştır. Clover ve Benjamin, Boxer’ı sürekli kendine
dikkat etmesi için uyarsa da Boxer onlara kulak asmaz.
Napeloen diktatörlüğünü kurmuştur çiftlikte...
Foxwood ve Pichfield isimli komşu çiftliklerle ilişkiler de inişli çıkışlıdır. Çiftlikteki
hayvanların uzun süre verdikleri emekle yaptıkları yel değirmeni, dışarıdan
gelen saldırılarla yıkılır ve buna da “Yel Değirmeni Savaşı” adı verilir. Hayvanlar
yel değirmenini tekrar yapmaya başlarlar fakat artık hayat standartları iyice
kötüye gitmeye başlamıştır. Napeolen Bay Jones’un çiftliğinde yaşayarak onun
eşyalarını kullanmaya başlar, içki içer, kıyafetler giyer, iki ayağının
üzerinde yürümeye bile başlamıştır. Tüm bunlara kılıf uydurmak için yedi emir
gizlice değiştirilir. En sert değişikliği ise bir gün Benjamin ile Clover fark
ederler. Duvarda artık yalnızca tek bir emir vardır: “Bütün hayvanlar eşittir
ama bazı hayvanlar diğerlerinden daha eşittir.” (Orwell 2017: 141). Artık “İngiltere’nin
Hayvanları” şarkısı yasaklanmış, yerine “Napoleon Yoldaş” isimli bir şiir
yankılanmaktadır Hayvan Çiftliği’nde. Napoleon’un liderliğinde ve domuzların
yönetimindeki çiftlikte herkes bir köle gibi çalışmaktadır. Zamanla çalışamayacak
kadar sağlığı bozulan Boxer’ı bir at kasabına gönderen Napoleon’un yapamayacağı
hiç bir şey yoktur artık. Herkes ondan korkmaktadır. Napoleon, Hayvan Çiftliği’nin
ismini tekrar Beylik Çiftlik olarak değiştirir.
İnsanlarla hiçbir irtibat halinde bulunulmaması
gerekirken, bir gün pencereden gizlice bakan hayvanlar masada başta Napoleon
olmak üzere domuzlar ve başta Foxwood Çiftliği’nin sahibi Bay Pilkington ve Pitchfield
Çiftliği’ni sahibi Bay Frederick olmak üzere insanların oturduğunu ve hoş sohbet
içinde olduklarını görürler. Bu durum karşısında şaşkına dönen hayvanlar bir
süre sonra domuzları tanıyamaz duruma gelmişlerdir. Ne olduğunu ise sonunda anlarlar.
İnsanlar ve domuzların yüzleri birbirinden ayırt edilemiyordur artık...
Romandaki ana karakterlerin, mekânların,
terimlerin ve bazı simgesel olayların özellikleri ve gerçek hayata
taşındıklarında temsil ettikleri kişileri veya değerleri tanırsan aklında kitabın
daha da netleşeceğine inandığım için aşağıda kısaca açıklamaya çalıştım:
KARAKTERLER:
§ Bay Jones (insan): Çiftliğin ilk
sahibidir. Rus Çarı II. Nikolay’ı temsil eder.
§ Koca reis (domuz): Hayvanlara ayaklanma
fikrini ilk veren odur. Karl Marx veya Lenin’i temsil ettiği yönünde yorumlar buldum
fakat koca reis kitapta sonuna kadar kalmadığı için emin değilim.
§ Napoleon (domuz): Hayvanların lideridir. Stalin’i temsil ettiği açıktır.
§ Snowball (domuz): Troçki’yi temsil
etmektedir.
§ Squealer (domuz): Konuşmasıyla
tüm hayvanları yalanlara ikna eden domuzdur fakat tarihteki karşılığına dair
söylenenler konusunda emin olmadığım için bir isim yazamıyorum. Tarih bilgimi
gözden geçirsem iyi olacak : )
§ Boxer (at): Sovyet işçilerini temsil
etmektedir.
§ Benjamin (eşşek): Benjamin’in her şeyin
farkında olan fakat sessiz kalan akıllı insanları temsil ettiğini düşünüyorum.
§ Moses (kuzgun): Din adamlarını temsil
etmektedir çünkü hayvanlara sürekli Balbadem Diyarı’nı anlatır.
§ Bay Frederick (insan): Pitchfield Çiftliği’ni
sahibidir. Adolf Hitler’i temsil etmektedir.
§ Bay Pilkington (insan): Foxwood Çiftliği’nin
sahibidir. Churcill’i temsil ettiği söylenir.
§ Köpekler: Napoleon’un koruyucularıdırlar. Kitap’ta
Stalin’in korumalarını yansıtırlar.
§ Sıçanlar: Menşevikleri temsil ettikleri
söylenir.
§ Bay Whymper (insan): Napoleon’un çiftlik
dışındaki dünyayla iletişim kurmasını sağlar.
MEKANLAR:
§ Bay Jones’un çiftliği: Moskova’daki
Kremlin Sarayı’nı temsil eder.
§ Foxwood Çiftliği: Komşu çiftliklerden
biridir. İngiltere’yi veya Amerika’yı temsil ettiği düşünülmektedir.
§ Pichfield Çiftliği: Komşu çiftliklerden diğeridir.
Almanya’yı temsil etmektedir.
§ Yel Değirmeni: Rus endüstrisine veya Rusların girişimlerine
karşılık geldiği düşünülmektedir.
TERİMLER:
§ Beylik Çiftlik: Çiftliğin ilk ismidir.
Napoleon diktötürlüğünün son safhasında yine çiftliğe yine bu ismi verir.
§ Hayvan Çiftliği: ayaklanmdan sonra
hayvanlar tarafındançiftliğe verilen isimdir.
§ Hayvanizm: Marksizim’i anlatan terimdir.
§ Balbadem Diyarı: Cenneti karşılayan
terimdir. Ölümden sonrası için hayvanlara vadedilen eşsiz mekândır.
OLAYLAR:
§ “İngiltere’nin Hayvanları” şarkısı:
İngiltere’nin Hayvanları, hayvanların Bay Jones’a karşı yaptıkları ayaklanmayı
temsil eden şarkıdır.
§ Hayvan yasalarının (yedi emir) gizlice
değiştirilmesi: Liderin başta verdiği sözleri tutmadığının en açık kanıtıdır.
§ Yel değirmeninin yıkılışları: Rus
endüstrisine dair kalkınma planlarının başarısızlıkla sonuçlanmasını temsil
ettiği düşünülmektedir.
§ Ağıl Savaşı: II. Dünya Savaşı’nı temsil
ettiği söylenmektedir.
§ Boxer’ın at kasabına gönderilmesi:
Kendisini yöneten insanlara sorgusuz boyun eğen insanların sonunun parlak
olmadığını anlatır.
§ Domuzların insana dönüşmeleri: Eşitlik
vaadiyle gelenlerin bile iktidar hırsına büründüğünü anlatır.
************
Yazarın bakış açısıyla ilgili kafasında soru işaretleri olanlar için
ufak bir ayrıntıya yer vermek istiyorum. George Orwell, Hayvan Çiftliği
romanında her ne kadar Stalin rejimini eleştirse de bunu objektif bakış açısından
ödün vermeden sürdürdüğünü kitabın sunuş kısmında çevirmen Celâl Üster’in
yazdığı şu paragraf ortaya koyuyor: “Hayvan Çiftliği’nde,
gerçek kişiliklerle koşutluklar açık seçik olmamakla birlikte, Stalin’i
çağrıştıran Napoleon adlı domuzu yerden yere vuran Orwell, Çapski’nin
açıklamalarını dinledikten sonra, bir değişiklik yapmaya karar verir ve kısa
bir süre önce kitabını teslim ettiği yayıncısını arar: Hayvanların, Bay Jones’u
devirerek devrim yaptıkları çiftlik, kitabın sekizinci bölümünde, komşu
çiftlikten insanların saldırısına uğramış, bu saldırı karşısında tüm hayvanlar
korkuya kapılmıştır. İnsanlar, çiftlikteki hayvanların özveriyle yaptıkları
değirmeni kulakları sağır eden bir gümbürtüyle havaya uçurmuşlardır.
‘Güvercinler uçuştular, Napoleon da dahil
bütün hayvanlar kendilerini karın üstü yere atıp yüzlerini kapadılar...’
Orwell, Çapski’nin söyledikleri ışığında bu tümceyi şöyle değiştirir: ‘Güvercinler
havaya uçuştular, Napoleon dışında
bütün hayvanlar kendilerini karın üstü yere atıp yüzlerini kapattılar...’
Orwell, bu küçük değişikliği, bir mektubunda şöyle açıklayacaktır: ‘Böylelikle,
Alman saldırısı sırasında Moskova’dan ayrılmayan Stalin’e haksızlık etmemiş
oldum...’ “ (Orwell 2017: Celâl Üster, Sunuş, 10)
Geoge Orwell’ın Hayvan Çiftliği romanı
sinemaya da uyarlanmıştır. Filmini izlemeyi tercih edip etmemen konusunda yorum
yapmaktan kaçınmak istiyorum fakat izleyeceksen bil ki film-kitap
sıralamalarında her zaman önce kitabın okunması taraftarı olmuşumdur.
Kitabın son cümlesinin gerçek hayatın tüm
acısının okuyucunun işine işlemesine neden olduğuna inanıyorum: “Dışarıdaki
hayvanlar, bir domuzların yüzlerine, bir insanların yüzlerine bakıyor ama
onları birbirlerinden ayırt edemiyorlardı.” (Orwell 2017: 152)
Son bir sözüm daha var; bazı kitapları
okuyanların yorumlarını incelemek o kitabı hissetmek için yetmez, muhakkak
içine dalmak gerekir ve bu da o özel kitaplardan birisi bence. Bu yüzden bu
romanı okumanı romandaki domuzlar gibi şiddetle değil, içtenlikle tavsiye
ediyorum. Kitabın çevirmeni olan Celâl Üster’in de romanın içinde geçen “Bütün hayvanlar
eşittir fakat bazı hayvanlar ötekilerden daha eşittir.“ (Orwell 2017: 141) cümlesine
atıfta bulunarak yazdığı şu sözlerle bu düşüncede olduğuna inanıyorum: “Bütün
kitaplar eşittir ama bazı kitaplar öbürlerinden daha eşittir.” (Orwell 2017: Celâl
Üster, Celâl Üster, Sunuş, 9)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder