2 Şubat 2018 Cuma

HAYVAN ÇİFTLİĞİ

Kitap adı: Hayvan Çiftliği: Bir Peri Masalı
Yazar adı: George Orwell
Orijinal adı: Animal Farm: A Fairy Story
Ülke: İngiltere
Özgün dili: İngilizce
Anadilinde 1. Baskı: 1945
Okuduğum Baskı: Can Yayınları, 52. Baskı, 2017, Çeviri: Celâl Üster 
Sayfa Sayısı: 152

   Hayvan Çiftliği, George Orwell tarafından fabl sanatıyla kaleme alınmış bir taşlama örneği olmakla beraber dünyanın en iyi romanları listesi yapılsa ilk onda yer alması gereken romanlardan biridir bence. Kitabın alt başlığı “Peri Masalı”dır fakat bazı basımlarda ve çevirilerde bu isim yer almamaktadır. Kitabın çevirmeni olan Celâl Üster kitaba yazdığı sunuş bölümünde, romanın bir çocuk kitabı olarak sanılmaması için bu önlemin alındığının fakat bunun yanlış bir tutum olduğunun altını çizer çünkü kitabın yergi geleneğindeki yerini bu alt başlığın yansıttığını düşünmektedir. Nitekim haklıdır da. Kitabın arka kapağında gözüme ilişen şu cümle bu durumu net bir şekilde okuyucuya aktarıyor: “Alt başlığı Bir Peri Masalı olan Hayvan Çiftliği, bir masal anlatımıyla yazılmıştır ama küçükleri eğlendirecek bir peri masalı değil, çarpıcı bir politik taşlamadır.” Evet, Hayvan Çiftliği bir peri masalıdır fakat sonu hiç de iyi bitmemiştir çünkü gerçek hayatı anlatmaktadır...

   Hayvan Çiftliği kitabında anlatılmak istenileni özetlemek gerekirse, kitap Stalin rejimine karşı sert bir eleştiridir ve Sovyetler Birliği’nin kuruluşuyla yaşanan olayları hayvanlar üzerinden anlatmıştır. Hayvan Çiftliği, Stalin döneminde sosyalizm adı altında nasıl diktatörlüğün egemen olduğunu, adaletsizliği, insanların bu yönetim karşısında bazen çaresizce bazense sorgulama yetilerini kullanmadan nasıl ezildiklerini, iktidar hırsının sosyalizmi gerçek hayata taşıyınca nasıl mahvettiğini gayet muntazam bir dille ve gereken sertlikte anlatmaktadır. Yazar, romanda yaşanan olayları okuyucunun kendi yaşadığı dönemdeki dünyayla bağdaştırarak bir ders çıkarmasını, tabiri caizse gözünü açmasını beklemektedir çünkü George Orwell Stalin dönemini anlatsa bile ileri görüşlülüğü sayesinde bu yüzyıl insanının da bilmesi gerekenleri kaleme almıştır. Demek istediğim şu; yönetenlerin isimleri değişir, ideolojilerin isimleri ve yaptırımları da değişir, hatta gerçek hayatta da domuzlar insana, insanlar domuza dönüşür fakat hayatın özüne bakarsan tarih tekerrürden ibarettir ve bunun yalnızca Rusya için geçerli olduğunu hiç sanmıyorum. Beni anladıysan bu kitabı okuman gerektiğini artık biliyorsun...

   Alışık olunanın aksine romanda ana karakterlerin insanlar değil hayvanlar olması hakkında benim görüşüm, bu fabl özelliğinin romanın etkisini ikiye katlayan bir faktör olduğu yönündedir. Aslında romanda hayvanlar birer metafordur yani romandaki baş kahraman olan hayvanlar tarihteki belirli kişileri veya olguları temsil etmektedir. Bazılarıysa belirli bir kişiyi temsil etmese de o dönemdeki diktatörlükte bulunması muhtemel insanları simgeledikleri söylenir yorumcular tarafından fakat derinlemesine tarihi araştırmalar yapanlar, Orwell’in hiç bir karakteri romanına öylesine koymadığını, herkesin gerçek hayatta bir karşılığının bulunduğunu göstermektedir ki bu da George Orwell’in bilgeliğinin muhteşem üslubuyla birleşmesiyle son derece kaliteli ve düşündürücü bir roman ortaya çıkardığının kanıtıdır bence.


****** (Devamı spoiler içerebilir.)******
   Romanın içeriğini biraz da detaylı şekilde inceleyelim: Bay Jones tarafından yönetilen “Beylik Çiftlik” isimli çiftlikte hayvanlar emeklerinin sömürülmesinden şikayetçidir ve isyan etme kararı alırlar. Koca Resis isimli domuz büyük bir devrim planı kurar fakat daha uygulanamadan ölür.  Bay Jones’un hayvanların yemlerini vermeyi unuttuğu bir gün tüm hayvanlar ayaklanırlar ve yönetimi ele geçirirler. Bay Jones çiftlikten kovulmuştur ve artık hayvanlar rahat ve adil bir şekilde yaşayacaklarına inanarak çalışmalara başlarlar. Çiftliğin adı da “Hayvan Çiftliği” olarak değiştirilir.  Herkes “İngiltere’nin Hayvanları” adlı, zaferlerini ve insanlara boyun eğmeden eşitlikçi bir ortamda yaşayacaklarını temsil eden bir şarkı söylerler ve çiftlikte herkes birbirine yoldaş diye hitap etmeye başlar. Koca Reis’in ilk başta ortaya attığı fikirler derlenerek “Hayvanizm” akımı gündeme gelir ve herkesin eşitlik içinde çalışacağı bir ortam sağlanacağını uman hayvanlar için hayvan yasaları hazırlanıp ahırın kapısına asılır. Yedi Emir de denilen bu hayvan yasaları şu şekildedir:

“ YEDİ EMİR:
1. İki ayak üstünde yürüyen herkesi düşman bileceksin.
2. Dört bacak üstünde yürüyen ya da kanatları olan herkesi dost bileceksin.
3. Hiçbir hayvanlar giysi giymeyecek.
4. Hiçbir hayvan yatakta yatmayacak.
5. Hiçbir hayvan içki içmeyecek.
6. Hiçbir hayvan başka bir hayvanı öldürmeyecek.
7. Bütün hayvanlar eşittir. “ (Orwell 2017: 41)

   İş paylaşımları yapılırken domuzlar daha zeki olduklarını öne sürerek iş planlama kısmında yer alırlar ve Napeleon ve Snowball isimli domuzlar iş yapmak yerine net olarak yönetimde baş göstermeye başlarlar. Bu sırada, Bay Jones çiftliğini geri almak için Foxwood ve Pitchfield çiftliklerindeki insanlarlar geri gelse de hayvanlar bir olup onu püskürtürler ve çiftliğin yönetimini ellerinde tutmaya devam ederler. Bu çatışma kitapta “Ağıl Savaşı” olarak geçmektedir. Zamanla Napeloen ve Snowball birbirini çekemez ve Napeloen Snowball’u çiftlikten göndermenin bir yolunu bulur. İlginçtir ki, Snowball’un çiftlikten kovulmadan önce ortaya attığı bir yel değirmeni yapma fikrine o zamanlar Napeloen şiddetle karşı çıksa da, Snowball çiftlikten uzaklaştırıldığı anda kendi fikriymişcesine yel değirmeni yapma çalışmalarını başlatır çiftlikte, tabii kendi önderliğinde...

   Çiftlik ilk başlarda herkesin umduğu gibi eşitlikçi bir yer olmaktan çıkar ve Napeloen bariz bir şekilde lider konumuna gelir. Napeloen’un çiftlik hayvanlarını bu aşamaya getirme sürecini bizzat okuduğunda fark edeceksin ki bu durum Napeloen’un zekası ve uyanıklığı kadar çiftlikteki diğer hayvanların baş eğmesinden ve sorgulamamalarından da kaynaklanmaktadır. Çiftlik artık öyle bir hâle gelmiştir ki domuzlar tamamen diğer hayvanlardan üstündürler ve Napoleon da çiftliğin lideridir. Üstelik, Napeloen olası ayaklanmalara karşı önlemini almış ve Bay Jones’un köpeğinin yavrularını gizlice eğiterek büyütmüş, onları adeta kendi koruması haline getirmiştir. Çiftlikteki hayvanlar artık liderleri Napeloen’a sorgusuz itaat etmekte, itiraz etmeye kalkanlar ise Napoleon’un vahşi köpeklerinden korktukları için susmak zorunda kalmaktadırlar. Çiftlikte, Bay Jones dönemine kıyasla daha az çalışacaklarını sanan hayvanlar çok daha fazla çalışmakta fakat daha az yemek yiyebilmekte ve daha az dinlenebilmektedirler. Üstelik yel değirmeni yapma çalışmaları herkesi yıpratmakta fakat tahmin edebileceğin gibi Napeloen ve diğer domuzlar hiç bir işe ellerini sürmemektedirler. Squeler adlı domuz, bir şeylerin ters gittiğini ve eskiye göre daha kötü durumda olduklarını fark eden hayvanlara karşı öyle konuşmalar yapar ki bu konuşma becerisi sayesinde herkes durumlarının iyiye gittiğini sanmaya devam etmektedir. Napeloen’un bu uygulamalarının yedi emire uymadığını fark ettin mi?

   Benjamin adlı eşek her şeyin farkında olan belki de tek hayvandır fakat buna rağmen kendisine verilen işi yapmaktan başka hiç bir girişimde bulunmamasıyla, gerçek hayatta gözü açık fakat kolunu kıpırdatmayan insanları yansıtmaktadır. Hatta kendisine hayatından memnun olup olmadığı yönüne yöneltilen sorulara pek çok kez “ Eşekler uzun yaşarlar. Hiç ölmüş bir eşek gördünüz mü hayatınızda?” diye açık uçlu bir cevap verir. Bu ayrıntı önemlidir çünkü Napeloen zamanla daha da ileri giderek Yedi Emir’i gizlice değiştirmeye başladığında, bu değişiklikleri Benjamin ile Clover’dan başka neredeyse hiç bir hayvan, geçmişi hatırlamadıkları için fark etmez. Boxer isimli at sürekli “Daha çok çalışacağım. Napeloen her zaman haklıdır.” (Orwell 2017: 77) sözlerini yineleyerek, sağlığını kaybedene kadar kendini yel değirmeni yapımına adamıştır. Clover ve Benjamin, Boxer’ı sürekli kendine dikkat etmesi için uyarsa da Boxer onlara kulak asmaz.

   Napeloen diktatörlüğünü kurmuştur çiftlikte... Foxwood ve Pichfield isimli komşu çiftliklerle ilişkiler de inişli çıkışlıdır. Çiftlikteki hayvanların uzun süre verdikleri emekle yaptıkları yel değirmeni, dışarıdan gelen saldırılarla yıkılır ve buna da “Yel Değirmeni Savaşı” adı verilir. Hayvanlar yel değirmenini tekrar yapmaya başlarlar fakat artık hayat standartları iyice kötüye gitmeye başlamıştır. Napeolen Bay Jones’un çiftliğinde yaşayarak onun eşyalarını kullanmaya başlar, içki içer, kıyafetler giyer, iki ayağının üzerinde yürümeye bile başlamıştır. Tüm bunlara kılıf uydurmak için yedi emir gizlice değiştirilir. En sert değişikliği ise bir gün Benjamin ile Clover fark ederler. Duvarda artık yalnızca tek bir emir vardır: “Bütün hayvanlar eşittir ama bazı hayvanlar diğerlerinden daha eşittir.” (Orwell 2017: 141). Artık “İngiltere’nin Hayvanları” şarkısı yasaklanmış, yerine “Napoleon Yoldaş” isimli bir şiir yankılanmaktadır Hayvan Çiftliği’nde. Napoleon’un liderliğinde ve domuzların yönetimindeki çiftlikte herkes bir köle gibi çalışmaktadır. Zamanla çalışamayacak kadar sağlığı bozulan Boxer’ı bir at kasabına gönderen Napoleon’un yapamayacağı hiç bir şey yoktur artık. Herkes ondan korkmaktadır. Napoleon, Hayvan Çiftliği’nin ismini tekrar Beylik Çiftlik olarak değiştirir.

   İnsanlarla hiçbir irtibat halinde bulunulmaması gerekirken, bir gün pencereden gizlice bakan hayvanlar masada başta Napoleon olmak üzere domuzlar ve başta Foxwood Çiftliği’nin sahibi Bay Pilkington ve Pitchfield Çiftliği’ni sahibi Bay Frederick olmak üzere insanların oturduğunu ve hoş sohbet içinde olduklarını görürler. Bu durum karşısında şaşkına dönen hayvanlar bir süre sonra domuzları tanıyamaz duruma gelmişlerdir. Ne olduğunu ise sonunda anlarlar. İnsanlar ve domuzların yüzleri birbirinden ayırt edilemiyordur artık...

   Romandaki ana karakterlerin, mekânların, terimlerin ve bazı simgesel olayların özellikleri ve gerçek hayata taşındıklarında temsil ettikleri kişileri veya değerleri tanırsan aklında kitabın daha da netleşeceğine inandığım için aşağıda kısaca açıklamaya çalıştım:

KARAKTERLER:
§  Bay Jones (insan): Çiftliğin ilk sahibidir. Rus Çarı II. Nikolay’ı temsil eder.
§  Koca reis (domuz): Hayvanlara ayaklanma fikrini ilk veren odur. Karl Marx veya Lenin’i temsil ettiği yönünde yorumlar buldum fakat koca reis kitapta sonuna kadar kalmadığı için emin değilim.
§  Napoleon (domuz): Hayvanların lideridir. Stalin’i temsil ettiği açıktır.
§  Snowball (domuz): Troçki’yi temsil etmektedir.
§  Squealer (domuz): Konuşmasıyla tüm hayvanları yalanlara ikna eden domuzdur fakat tarihteki karşılığına dair söylenenler konusunda emin olmadığım için bir isim yazamıyorum. Tarih bilgimi gözden geçirsem iyi olacak : )
§  Boxer (at): Sovyet işçilerini temsil etmektedir.
§  Benjamin (eşşek): Benjamin’in her şeyin farkında olan fakat sessiz kalan akıllı insanları temsil ettiğini düşünüyorum.
§  Moses (kuzgun): Din adamlarını temsil etmektedir çünkü hayvanlara sürekli Balbadem Diyarı’nı anlatır.
§  Bay Frederick (insan): Pitchfield Çiftliği’ni sahibidir. Adolf Hitler’i temsil etmektedir.
§  Bay Pilkington (insan): Foxwood Çiftliği’nin sahibidir. Churcill’i temsil ettiği söylenir.
§  Köpekler: Napoleon’un koruyucularıdırlar. Kitap’ta Stalin’in korumalarını yansıtırlar.
§  Sıçanlar: Menşevikleri temsil ettikleri söylenir.
§  Bay Whymper (insan): Napoleon’un çiftlik dışındaki dünyayla iletişim kurmasını sağlar.

MEKANLAR:
§  Bay Jones’un çiftliği: Moskova’daki Kremlin Sarayı’nı temsil eder.
§  Foxwood Çiftliği: Komşu çiftliklerden biridir. İngiltere’yi veya Amerika’yı  temsil ettiği düşünülmektedir.
§  Pichfield Çiftliği: Komşu çiftliklerden diğeridir. Almanya’yı temsil etmektedir.
§  Yel Değirmeni:  Rus endüstrisine veya Rusların girişimlerine karşılık geldiği düşünülmektedir.

TERİMLER:
§  Beylik Çiftlik: Çiftliğin ilk ismidir. Napoleon diktötürlüğünün son safhasında yine çiftliğe yine bu ismi verir.
§  Hayvan Çiftliği: ayaklanmdan sonra hayvanlar tarafındançiftliğe verilen isimdir.
§  Hayvanizm: Marksizim’i anlatan terimdir.
§  Balbadem Diyarı: Cenneti karşılayan terimdir. Ölümden sonrası için hayvanlara vadedilen eşsiz mekândır.

OLAYLAR:
§  “İngiltere’nin Hayvanları” şarkısı: İngiltere’nin Hayvanları, hayvanların Bay Jones’a karşı yaptıkları ayaklanmayı temsil eden şarkıdır.
§  Hayvan yasalarının (yedi emir) gizlice değiştirilmesi: Liderin başta verdiği sözleri tutmadığının en açık kanıtıdır.
§  Yel değirmeninin yıkılışları: Rus endüstrisine dair kalkınma planlarının başarısızlıkla sonuçlanmasını temsil ettiği düşünülmektedir.
§  Ağıl Savaşı: II. Dünya Savaşı’nı temsil ettiği söylenmektedir.
§  Boxer’ın at kasabına gönderilmesi: Kendisini yöneten insanlara sorgusuz boyun eğen insanların sonunun parlak olmadığını anlatır.
§  Domuzların insana dönüşmeleri: Eşitlik vaadiyle gelenlerin bile iktidar hırsına büründüğünü anlatır.


************
   Yazarın bakış açısıyla ilgili kafasında soru işaretleri olanlar için ufak bir ayrıntıya yer vermek istiyorum. George Orwell, Hayvan Çiftliği romanında her ne kadar Stalin rejimini eleştirse de bunu objektif bakış açısından ödün vermeden sürdürdüğünü kitabın sunuş kısmında çevirmen Celâl Üster’in yazdığı şu paragraf ortaya koyuyor: Hayvan Çiftliği’nde, gerçek kişiliklerle koşutluklar açık seçik olmamakla birlikte, Stalin’i çağrıştıran Napoleon adlı domuzu yerden yere vuran Orwell, Çapski’nin açıklamalarını dinledikten sonra, bir değişiklik yapmaya karar verir ve kısa bir süre önce kitabını teslim ettiği yayıncısını arar: Hayvanların, Bay Jones’u devirerek devrim yaptıkları çiftlik, kitabın sekizinci bölümünde, komşu çiftlikten insanların saldırısına uğramış, bu saldırı karşısında tüm hayvanlar korkuya kapılmıştır. İnsanlar, çiftlikteki hayvanların özveriyle yaptıkları değirmeni kulakları sağır eden bir gümbürtüyle havaya uçurmuşlardır. ‘Güvercinler uçuştular, Napoleon da dahil bütün hayvanlar kendilerini karın üstü yere atıp yüzlerini kapadılar...’ Orwell, Çapski’nin söyledikleri ışığında bu tümceyi şöyle değiştirir: ‘Güvercinler havaya uçuştular, Napoleon dışında bütün hayvanlar kendilerini karın üstü yere atıp yüzlerini kapattılar...’ Orwell, bu küçük değişikliği, bir mektubunda şöyle açıklayacaktır: ‘Böylelikle, Alman saldırısı sırasında Moskova’dan ayrılmayan Stalin’e haksızlık etmemiş oldum...’ (Orwell 2017: Celâl Üster, Sunuş, 10)

   Geoge Orwell’ın Hayvan Çiftliği romanı sinemaya da uyarlanmıştır. Filmini izlemeyi tercih edip etmemen konusunda yorum yapmaktan kaçınmak istiyorum fakat izleyeceksen bil ki film-kitap sıralamalarında her zaman önce kitabın okunması taraftarı olmuşumdur.

   Kitabın son cümlesinin gerçek hayatın tüm acısının okuyucunun işine işlemesine neden olduğuna inanıyorum: “Dışarıdaki hayvanlar, bir domuzların yüzlerine, bir insanların yüzlerine bakıyor ama onları birbirlerinden ayırt edemiyorlardı.” (Orwell 2017: 152)

   Son bir sözüm daha var; bazı kitapları okuyanların yorumlarını incelemek o kitabı hissetmek için yetmez, muhakkak içine dalmak gerekir ve bu da o özel kitaplardan birisi bence. Bu yüzden bu romanı okumanı romandaki domuzlar gibi şiddetle değil, içtenlikle tavsiye ediyorum. Kitabın çevirmeni olan Celâl Üster’in de romanın içinde geçenBütün hayvanlar eşittir fakat bazı hayvanlar ötekilerden daha eşittir.“ (Orwell 2017: 141) cümlesine atıfta bulunarak yazdığı şu sözlerle bu düşüncede olduğuna inanıyorum: Bütün kitaplar eşittir ama bazı kitaplar öbürlerinden daha eşittir.” (Orwell 2017: Celâl Üster, Celâl Üster, Sunuş, 9)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder