Kitap adı: Tatar
Çölü
Yazar adı: Dino
Buzzati
Orijinal adı: Il
deserto dei Tartari
Ülke: İtalya
Özgün dili: İtalyanca
Anadilinde 1.
Baskı: 1940
Okuduğum Baskı: İletişim
Yayınları, 17. Baskı, 2017, Çeviri: Hülya Uğur Tanrıöver
Sayfa Sayısı: 232
Tatar Çölü, Dino Buzzati’nin
kitaplarıyla ilk tanışmamdır. Hiç unutmam, romanı bana değerli bir dostum
hediye etmişti, sayesinde gerçek bir başyapıtı kaçırmamış oldum. Bence Dino
Buzzati’nin çok özgün bir yapısı var, öyle ki; onun dışında kimsenin kimilerine
göre donuk sayılabilecek bu konuyu böylesine etkileyici ve anlam yüklü yazabileceğine inanmıyorum. Romanı okurken
kendimi işin içine katmak için çok zorlanmadığımı fark ettim çünkü karakterler
ile duygusal bağ kurmam için yazar neredeyse tüm şartları kendisi hazırlamıştı.
Arkana yaslanıp yazılanların ardındaki derinliğe karşı farkındalık kazanman adına
kitabın kapağını açmak için daha fazla bekleme derim...
Romanı kısaca ele alacak olursak, genç
teğmen Giovanni Drogo’nun ilk görev yeri olan Bastiani Kalesi’ne atanmasıyla
başlar her şey. Bastiani Kalesi’nin arkasında sonu görünmeyen koskocaman bir
çöl vardır, Tatar Çölü. Kaledeki tüm askerler bir gün o çölden düşman
askerlerinin geleceğini umarak bekleyiş içinde geçirirler günlerini fakat
Tatarların gelmesini beklerken ömür bitmekte, yaşanmamış yaşlılıklar getirmektedir Bastiani Kalesi sahiplerine.
Drogo da bu bekleyiş ile varoluşunu tüketir günden güne... Tatar Çölü’nün
varoluşu sorgulattığı çok açıktır, adeta Kafka gibi başarmıştır Dino Buzzati bu
varoluştaki anlam arayışını. Aslında varoluşun anlamına erişmeyi engelleyen
Tatar Çölü değil Bastiani kalesidir, yani hayat değil insanoğlunun tercihleri
heba etmektedir yaşamlarını...
******
Romanın
içeriğini daha detaylı anlatmalıyım: Giovanni Drogo, akademiden yeni mezun
olmuş genç bir teğmendir ve ilk görev yeri de Bastiani Kalesi’dir. Kaleye
atıyla giderken karşılaştığı Yüzbaşı Ortiz ona kalenin ölü bir sınır olduğunu
açıkça belirtir. Buna rağmen kendisi on sekiz yılı aşkın bir süredir buradadır.
Genç teğmen Drogo, yüzbaşının uzun süredir bu kalede olmasından çok etkilenir.
Kaleye giderken yüzbaşı Ortiz ile arasında geçen diyaloğun yıllar sonra tekrar
yaşanacağından habersizdir...
Drogo, kalenin monotonluğu ve durağanlığı
karşısında hayal kırıklığına uğrar ve tayinini istemeye kararlıdır. Bunun için
en az dört ay kalede kalmalıdır. Bu zaman dilimi geçince tayinini isteyeceğini
söyler durur herkese, kalede yıllardır yaşamaya devam eden askerlerin de ilk
geldiklerinde söyledikleri gibi.Dört ayın sonunda ise kalenin monoton hayatına
kendini kaptırdığı için gidemez ve yıllarca kalır... Takvimler yenilense de
Drogo ve diğer askerler için bu geçerli değildir. Efsaneden ibaret olan bir
düşmanı beklemenin kendisinden götürdüklerini göz ardı ederek kalenin
ihtişamına kapılır Drogo. Bu süre içinde düşman sanılan bir atın çölden çıkıp
gelmesi ve sadece sınır çizgisini belirlemek amacıyla kaleye yaklaşan askerler
gibi birkaç olay yaşanır fakat her seferinde boş yere umutlarını tazelemiştir
Bastiani kalesindeki askerler. Düşmanın geleceği yoktur artık ki zaten
Tatarların kaleye saldıracaklarına ilişkin bir kanıt da bulunmamaktadır
ellerinde. Drogo bir gün yıllık iznini kullanarak, kaleye ilk gelişinden önce
yaşadığı şehre iner ve o an fark eder ki kendisi ve kaledekiler dışında herkes
hayatında değişikliklere izin vermiştir. Kimi arkadaşı evlenip çoluk çocuğa
karışmış, kimiyse yeni atılımlarla süslemiştir hayatını. Drogo anlar ki kale
onun yalnızca mesleki değil nefes aldığı her anlamda yerinde saymasına neden
olmuştur ve bunun üzerine tayinini istemeye karar verir fakat kendisinden
habersiz pek çok asker kaleden tayinini istemiştir bile. Arkadaşlarının
ihanetiyle yüzleşen Drogo pek çoğunun tayininin çıkmasıyla kaleden ayrılışının
ardından çölü izlemeye devam eder.
Yüzbaşı olmuştur Drogo artık ve bir eylül
sabahı bir aylık yıllık izninin yirminci günün sonunda ovadan kaleye doğru
tırmanmaktadır. İznini yarıda kesmiştir çünkü arkadaşlarının kurdukları
hayatlar karşısında kendisini alelade bir subay gibi selamlamaları, evine
gittiğindeyse ailesi yerine bomboş odalarla başbaşa kalması artık şehirdeki
hayata ait olmadığı gerçeğiyle yüzleştirmiştir onu. Kaleye doğru ilerlerken bir
ses duyar:
-Yüzbaşım.
-Ne var?
- Hiçbir şey,
sadece size selam vermek istemiştim.
-Siz kimsiniz?
-Teğmen Moro!
Bu konuşma tıpkı Drogo’nun kaleye ilk
geldiği günkü gibiydi. “Tek fark rollerin değişmiş olması ve artık yüzüncü kez Bastiani
Kalesi’ne çıkan yaşlı yüzbaşının kendisi, yeni teğmenin de yabancı bir Moro
olmasıydı.” (Buzzati, 2017: 200)
Binbaşı olmuştur Drogo geçen otuz yılın
ardından. Gözleri, kulakları, bakışları, yürümesi onu yaşlı bir adam kılmıştır.
En sonunda düşman görünür, Tatar Çölü’nden kaleye doğru ağır ağır ilerleyen.
Akademiden mezun olduktan sonraki tüm ömrünü bu düşmanı bekleyerek geçirmiştir
Drogo ve düşmanla çarpışıp hayal ettiği kahramanlığa erişeceğinin hayaliyle
kalede monoton hayatını sürdürmüştür. Beklenen düşman en sonunda gelmiştir
fakat Drogo hasta olduğu gerekçe gösterilerek, savaşmasına izin verilmeden kaleden
uzaklaştırılır. Drogo, sonunda büyük bir başarıya imza atacağı hayaliyle bu
dört duvar arasında ömrünü feda etmiş fakat hayal kırıklığıyla tükenmiştir her
şey bu noktada.
******
Roman çok açık bir mesaj veriyor aslında
okuyucusuna. Bekleme diye bağırıyor adeta. Bu bağrışlar, Drogo’nun kalede geçen
her yılının ardından çığlıklara dönüşüyor fakat kalenin durağan günlük hayatı
kadar sessiz çığlıklar. Duyabilene...
Kitabı yorumlayacak pek çok satırım daha
var inan ki fakat bundan sonrası romanın herkeste özel bir ışık uyandırdığını
göz ardı ederek, kendi kendine o ışığı yakmanı engelleyecek bir anlatımla sana
romanın bende yaratığı uyarıcı etkiyi hazır olarak sunmak olur lâkin edebiyat
aşıkları bilir ki bu hiç de iyi bir şey değil. Bu yüzden Tatar Çölü’ne adım
atmamı sağlayan dostumun kitabıma yazdığı satırları ekleyerek senin için de
aynı temennide bulunuyor ve burada noktayı koyup kalkıyorum masanın başından: “Kitaptaki
karakter gibi, sonunda iyi bir şey olacak diye istemediğin bir hayatı yaşamaman
dileğiyle”.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder