24 Şubat 2018 Cumartesi

AŞKIN CELLADI

Kitap adı: Aşkın Celladı ve Diğer Psikoterapi Öyküleri
Yazar adı: Irvin David Yalom
Orijinal adı: Love's Executioner and Other Tales of Psychotherapy
Ülke: Amerika              
Özgün dili: İngilizce
Anadilinde 1. Baskı: 1989
Okuduğum baskı: Remzi Kitabevi, 5. Baskı, 1998,
Çeviri: Handan Saraç
Sayfa Sayısı: 303 


   "Aşk iki insan arasında parlayan bir tutku kıvılcımı değildir yalnızca; aşka düşmekle aşkın içinde ayakta durmak arasında sonsuz fark vardır. Aşk bir varoluş biçimidir, "vurulmak" değil "vermek"tir; bir tek insanla sınırlanmış bir eylem değil genel anlamda bir ilişki kurma biçimidir." (Yalom 1998: Önsöz, 20)
************

   Aşkın Celladı'nı bir an önce bitirip burada anlatmak için çok sabırsızlandım çünkü klasik bir edebiyat aşığı olarak psikolojik kitap deneyimim neredeyse hiç yok diyebilirim.  Kişisel gelişim kitabı okuma konusundaki birkaç girişimimin başarısızlıkla sonuçlandığı zamanların üzerinden epeyce vakit geçti ve değerli bir yakınımın tavsiyesi ve kitabı ödünç vermesi ile içinde birbirinden ilginç 10 tane psikoterapi öyküsü bulunan bu kitapla tanıştım ki çok da memnun kaldım çünkü Irvin D. Yalom muhteşem biriymiş ya da kitabı muhteşem.

   Eğer psikoloji kitaplarına benim gibi ürkek yaklaşanlardan biriysen bu kitapla işe başlayabilirsin çünkü kendi psikoterapi seanslarını, bilimini, psikoloji deryasına has özümlemelerini, durum değerlendirmelerini kolay anlaşılır ve okuyucunun satırlar arasına dalmasını sağlayan bir akıcılıkla ele almış yazar kitapta. Kitabı okuyunca gördüm ki Doktor Yalom, bilimi edebiyatla anlatan ender insanlardan biri. İyi ki de bu yolu tercih etmiş, ne de olsa edebi olan ebedidir...


   "Psikoterapi açısından özellikle önem taşıyan dört değiştirilemez gerçek görüyorum: her birimiz ve sevdiklerimiz için ölümün kaçınılmazlığı, yaşamımızı kendi irademizle biçimlendirme özgürlüğümüz; nihai yalnızlığımız; ve son olarak, yaşamın belirgin bir anlamdan yoksun oluşu." (Yalom 1998: Önsöz, 12)


   Gelelim kitabın içeriğine: Tahmin edebileceğin gibi, Doktor Yalom psikiyatrist, psikoterapist ve yazar. Standford Üniversitesi'nden emekliye ayrılmış profesör olduğunu, kendisini araştırmadan önce de anlamak mümkün çünkü kitabındaki öykülerde de bol bol ismini geçiriyor üniversitenin. Kendi psikoterapi seanslarından 10 tanesini yani 10 ayrı hastasıyla seanslarında yaşadıklarını, kısacası hastaların tedavi sürecini adım adım anlatıyor yazar. Kitabın dili de alanında bu kadar iyi olan birine göre epeyce iyi yani teknik terimleri kararınca hatta pek az kullanmış ki bu da psikolojiye ilişkin bilgisi olmayan okuyucuların bile rahat bir okuma süreci edinmesini sağlıyor. Bu konuda benim yorumuma güvenebilirsin zira mühendislik eğitimi aldım, psikoloji alanına o kadar uzağım :)

   Yazarın kitabın içindeki psikoterapi öykülerine ilişkin,sunuş kısmında yaptığı açıklamalardan birisine değinmek isterim: Bu hikâyelerin hepsi gerçek yani doktorun kendi terapi seansları ve doktor bu hastaların hepsinden kitabında yer almaları için gerekli izni almış ve kendi hikâyelerini okutmuş, biri hariç. Çünkü biri kitap basılmadan önce vefat emiş. Bunun yanı sıra, doktor somut gerçekleri yani hastaların isimleri dış görünüşleri gibi durumları değiştirerek yazdığını, bu yüzden kimsenin bu kişilerin gerçekte kim olduklarını anlayamayacağını söylüyor. 


      "Saul, Stockholm’den gelen ve açamadığı üç mektuptan dolayı niye acı çekiyordu? Thelma’yı geçmişteki bir aşk macerasına bu kadar bağlayan neydi? Carlos’un maço fantezileri, onu yavaş yavaş öldüren kanseri kabullenmesine nasıl yardımcı oldu?
   Bu kitapta, psikoterapist Irvin D. Yalom'un, yalnızlık, ölüm korkusu, yaşama amacını yitirme gibi, aslında hiçbirimizin tamamen kaçamayacağı temel insanlık kaygılarından rahatsız olan hastalarıyla yaptığı çalışmalardan seçtiği, on ilginç öykü bulacaksınız.
   Dr. Yalom bu öyküleri aktarırken, bir insan olarak psikiyatrın terapi sürecinde karşılaştığı güçlükleri de, duygusal ve sürükleyici bir dille anlatıyor." (Yalom 1998; Arka Kapak Yazısı)


Psikoterapiye ilgin olsa da olmasa da okuman gereken bir kitap. Hem bazu detaylar hakkında bilgi birikimi sağlayacağına hem de dünyaya açılan pencerenin kör noktasını görmene yardımcı olacağına inanıyorum. Böyle değerli kitapların okunmayıp yakıldığı ülkeden sesleniyorum sana... 

Benim yorumuma veya kitaptan çıkardığım derse gelince, sanırım okuyucuya yaptırmak istediğini anladım doktor Yalom'un ve şimdi kendi içime yönelip sorgulamaya başladım bile elde avuçta, akılda fikirde ne varsa, kimler bırakıp gittiyse, kimler kaldıysa, sessizlikte kulağıma çalınan saat tik-taklarının anlamını da; hayata açılan pencerelerden bendekinin kör noktalarına eğilip bakarken düşmekten korkmayı da bir kenera bırakarak adeta. Teşekkürler Doktor Yalom... 

Ha son bir şey daha: 

"Eğer daha iyiye giden bir yol varsa, bu en kötüye eksiksiz bir bakışı gerektirir." (Yalom 1998: Önsöz, 21)


************

Doktor Yalom'un 10 psikoterapi öyküsünün isimleri şu şekildedir:
  • Aşkın Celladı
  • "Tecavüz Yasal Olsaydı"
  • Şişman Bir Hanım
  • "Yanlış Çocuk Öldü"
  • "Benim Başıma Geleceğini Hiç Düşünmemiştim"
  • "Usulca Gitme"
  • İki Tebessüm
  • Üç Açılmamış Mektup
  • Terapide Tek Eşlilik
  • Sahibini Arayan Düşler

Kitabın içindeki hikâyelere dair kısa özetler istersen okumaya devam edebilirsin: 


  • Aşkın Celladı: Thelma, yaşı ileri bir kadındır ve 8 yıldır, kendisinden yaşça küçük olan eski psikiyatrı ile yaşadığı aşkı ve aniden bitişinde kalmıştır aklı ve kalbi. Doktor Yalom, önceleri bu duygusal kadından mesleki çalışmaları için yararlanmaya çalışan bir psikiyatr olduğunu düşündüğü için içten içe kızdığı Doktor Matthew'in aslında, Thelma'nın eksik anlatımından dolayı haberdar olmadığı durumunu ise çok sonra öğrenecektir. Tedaviye ısrarla cevap vermeyen Thelma için Doktor Matthew'in de dahil olduğu üçlü bir seans bile yapan Doktor Yalom , Doktor Thelma'nın bu durumu atlatmasında epeyce rol oynar. Yalnız ilginç olan şudur ki; Thelma'nın tedavi sonuçlarında olumlu bir netice alındığı ve iyileşme yolunda hatırı sayılır düzeyde bir aşama kaydedildiği yönünde bir rapor çıkmış olmasına rağmen, Doktor Yalom tedaviye başarıya ulaştığına inanmamaktadır ve işin sonunda bu raporu yalnızca "çarpıcı laflar" ve kendisine sunulan bir "teselli" olarak nitelendirecektir.

  • "Tecavüz Yasal Olsaydı": Carlos, kanser hastası ve ölüme dair korkusu çığ gibi büyüdükçe bu korkuyu bastırmak ve hayata tutunmak için ilginç yollara başvuran bir erkektir. Cinsel eğilim konusundaki düşkünlüğü ve tüm arayışını bu yola yöneltmesinin altında yatan sebebin, bu duruma son verirse ölüm korkusuyla yüzleşeceği olduğunu anlayan Doktor Yalom, Carlos'u grup terapisine almıştır fakat grup terapisinde, tecavüze uğrayan kadınlara sorduğu hoş olmayan sorular, Carlos'un diğer hastalarla olan iletişiminde de özenli davranmadığını göstermektedir. Carlos'un terapisinin sonu ise hikâyenin esas derin yeridir. Carlos, tedavilere, bilhassa kendi kızının da olduğunu ve ona bırakacağı dünyada erkeklerin ona zerafetle yaklaşacağı bir yer olmasını istediğini Doktor Yalom sayesinde fark etmesiyle, olumlu sonuç verir. Kanser  hastası olan Carlos, ölmeden önce Doktor Yalom'a, onu iyileştirdiği için teşekkür eder. Aslında kanserden ölen Carlos'un iyileştiği için teşekkür etmesi de Doktor Yalom'un tedaviyi net bir başarıyla sonuçlandırdığının en açık kanıtı değil midir? Bu sayede, ölmek üzere olan hastalarla ilgilenmenin boşuna olmadığını da psikiyatr dünyasına kanıtlamıştır Doktor Yalom.

  • Şişman Bir Hanım: Betty, hikâyenin isminden de tahmin edebileceğiniz gibi şişman ama bu şişmanlık aşırı boyutlarda olduğu için de ömrü boyunca toplumdaki yeri, insanların ondan uzak duran halleri, özgüven sorunu, kendisi neşeli olmaya zorlaması ve erkeklerle hiç olmayan iletişimi konusunda Doktor Yalom'un yardımına ihtiyaç duymaktadır. Doktor Yalom, kişisel olarak şişman insanlardan pek haz etmediği için, Betty ile olan terapi seansları, kendisi için bir çeşit kontr-transferans olmuştur. Bu da terapiyi karşılıklı çabaya zorlayan en önemli etkendir. Uzun süren terapilerin yanında diyet ve spor da yapan Betty, terapinin sonunda fazla kilolarını büyük ölçüde vermiştir ve son seanslarında Doktor Yalom'a, kendisine duyduğu çekince ve uzak durma eğilimini fark ettiğini, hatta ilk zamanlar ona bakmaktan bile kaçındığını ve dokunmaktan da hep çekindiğini, hiç tokalaşmadığını belirtir. Doktor Yalom, Betty'nin bunu fark etmesine şaşırır ve son seanslarında önceden tokalaşmaktan bile kaçınan Doktor Yalom ve yeni Betty kucaklaşarak vedalaşırlar. Hasta tedaviye olumlu sonuç vermiştir.

  • "Yanlış Çocuk Öldü": Doktor Yalom'un bir araştırması için gazete verdiği ilan üzerine tek seans için gelen Penny, Doktor Yalom'un da isteğiyle terapiye başlar. Konu evlat acısından daha karmaşıktır. Evet, Penny'nin bir çocuğu ölmüştür ve Penny, bu durumu atlatamaz. Çocuğunun anısını sürekli canlı tutma çabası, acısını içinde yaşamak veya biraz olsun dindirmek isteyen eşini de rahatsız ettiği için yıllar süren bu zıtlaşma Penny'nin evliliğine ciddi ölçüde zarar vermiştir. Penny'nin diğer çocukları başka hayatlar yaşamaktadır, Penny için pek de sevimli olmayan hayatlar. Aslında içlerinden tek düzgün çocuk, Penny'nin ölen çocuğudur ve Penny sonradan itiraf eder, kendisini evlat acısından daha çok etkileyen duygunun, yanlış çocuğun öldüğüne inanması olduğunu. Esas sorun da budur zaten. Terapide zaman ilerledikçe Penny'nin yıllar önce doğurduğu iki çocuğu daha olduğunu fakat onları erk ettiği açığa çıkar ve bu da acısına eklediği bir pişmanlık olarak su yüzüne çıkmıştır. Yine de Doktor Yalom, bu karmaşık durumun üstesinden gelmesi için Penny ile olan olan çalışmasını ilerletir ve sonunda Penny, diğer çocuklarına kötü davranmaktan vazgeçmiştir. en azından artık bir şeyler yolunda gitmeye başlar.

  • "Benim Başıma Geleceğini Hiç Düşünmemiştim": Bu hikâyenin ilginç yanı diğerleri kadar trajik olmaması gibi görünüyor ilk başta çünkü terapiye gelen Elva isimli kadının tek derdi cüzdanını çaldırması, hepsi bu. Oldukça basit görünen bu sorunun altında, kaybettiği eşinin artık on korumadığını kabullenememe gibi çok derin bir sorun yatıyor. Elva'nın terapisi, terk edilmişlik duygusundan güven konumuna doğru ilerleyince terapi güzel sonuçlamış oldu.

  • "Usulca Gitme": Dave, evli olmasına rağmen eski sevilisi olan Soraya'nın aşk mektuplarını hâlâ saklıyor ve hatta Doktor Yalom'dan bunları kendisi için saklamasını istiyordu çünkü eşi evde geniş çağlı bir temizliğe girişmişti ve mektupları bulması an meselesiydi. Gizlilik tutkunu olan Dave, kendi psikoterapisinde bulunan Doktor Yalom'a bile yeterince açık olmuyordu. Dave'in eşi de bu durumdan müzdaripti. Doktor Yalom, bu gizlilik konusundaki tutkusundan ötürü, Dave'in kendi yönettiği grup terapisine katılmasının sorunun çözümüne yardımcı olacağını düşündü. Aslında grup terapisi başlarda iyi sonuç almalarını sağladı,hatta sır küpü olan Dave bir düşünü bile anlattı fakat orada kendini fazla zorlanmış hissettiğinden midir bilinmez, Dave grup terapisine de Doktor Yalom'a da bir daha gelmedi. Doktor Yalom, Dave'i bir daha hiç görmedi ve terapi başarısızlıkla bitirilmiş oldu. Doktor Yalom'un deyişiyle "Düşü yorumlama çalışması başarılıydı ama hasta öldü". (Yalom 1998: "Usulca Gitme" 190)

  • İki Tebessüm: Marie'nin durumu oldukça karışıktı bence. Cerrah olan eşi bir  trafik kazasında vefat etmişti. Depresyonunu iyi gizliyor, açık olamıyordu Marie ilk başlarda. Genç ve güzel bir kadındı ve kocasının ölümünden dolayı duyduğu derin üzüntü, onu insanlara ve bilhassa erkeklere karşı kapatmıştı. Fakat terapi devam ederken, Marie de trafik kazası geçirdi ve alımlı yüzü zarar gördü. Bu kazadan dolayı da tedavi görmeye başlayan Marie, Doktor Yalom ile olan tedavisine devam etti. Doktor Yalom'un tavsiyesi üzerine, hem sigarayı bırakması hem de kırılan çenesinin acısına dayanabilmesi için bir hipnoz seansı için üçüncü bir doktor çağrıldı. Bu doktorun seans sırasında sorduğu iki soru vardı: İlki sigarayı bırakması için sorulan "Köpeğinize zehirli köpek maması yedirmezdiniz, değil mi?" sorusuydu. İkincisi de geçirdiği kazadan sonra yüzündeki yaralar için görüğü tedavi hakkında endişe duyduğu için sorulan "Çene cerrahınız Doktor Z.'den neden daha fazla bilgi almıyorsunuz?" şeklindeydi. Hipnoz yapan doktorun sorduğu bu iki soruya da tebessüm ile yanıt vermişti Marie, dolayısıyla hipnoz yapan doktor da başarılı bir seans geçirdiklerini sandı. Halbuki bu iki tebessümün anlamı da çok farklıydı. Doktor Yalom bunları çok iyi biliyordu. Bu iki tebessüm derin yaralara dokunulunca verilen refleksti adeta. İlk tebessüm, Marie'nin ölen eşinden kendisine yadigar kalan köpeği Elmer'ın çıkardığı sorunlardan sonra, Marie'nin onun hayatına son verilmesine neden olmasından geliyordu. İkinci tebessüm ise, Marie'nin Doktor Z.'nin, eşinin ölümü konusunda kasti olarak mesleki ihmaller yaptığına inanarak onu dava etmesi fakat kendisi kaza geçirince, işinin ehli olduğu için Doktor Z.'nin işinin ehli olduğu için kendisinin tedavi eden doktor olmasını istemesi, bu tedavi sürecinde de Doktor Z.'nin Marie'yi sürekli taciz etmesi, bu durumdan rahatsız olan Marie'nin yüzü iyileşene kadar susup, yüzü iyileşince ona bunu ödetme isteği ile ilgiliydi. Bu karmaşık durumu elbette hipnoz yapan doktor tahmin edemezdi. Terapinin sonu ise şu şekilde bitti: Marie Doktor Z.'den davacı oldu ve küçük bir tazminata razı oldu. Ayrıca yaşlıca ve sevimli bir adamla evlendi. Marie artık biraz daha huzurluydu fakat doktor Yalom, onun gerçekten mutlu olup olmadığından hiçbir zaman emin olmadı. Emin olduğu tek şey, Marie'nin artık sigara içmediğiydi.

  • Üç Açılmamış Mektup: Saul, başarılı bir akademi insanı ve mesleğiyle ilgili içinden çıkamadığı durumu ancak çalışmalarıyla ün salan bir psikoterapist anlardı zaten. bu yüzden iyi ki Doktor Yalom'a gelmiş Saul. Çalışmaları konusunda çıkmaza giren Saul, birlikte bir araştırma yürüttüğü Dr. K.ya çok saygı duyuyor, kendisi hakkındaki fikirlerini önemsiyordu. Aslında hayatı boyunca pek çok yayın yapmış ve gayet başarılı olmuş olan Saul ve Dr. K'nın birlikte yürüttükleri çalışmada sorunlar baş gösterince, kendisine araştırmasını yürütmesi için Stackholm enstitüsü tarafından verilen elli bin dolarlık ücreti de iade etmeyi düşündürecek kadar başarısız hissetmeye başladı kendini Saul. Yayınlamak istediği makaleler reddedilince bu durumu Dr. K'ya açıklayan bir mektup yazdı. Ondan gelecek cevabı merakla beklemesine rağmen art arda gelen üç mektubu da açmaktan korkuyordu çünkü Dr. K.'nın bu başarısızlığın karşısında vereceği tepki onu derinden üzüyordu. Bu mektupları aylarca açmadı. Bu sürede Saul'un terapisi devam etti fakat Doktor Yalom, mektuplar açılınca sorunların çözüleceğinin bilincinde olsa da Saul'u buna zorlayamazdı çünkü kendi isteğiyle onları okuması için gereken terapiyi üstlenmişti. Aylar sonra mektupları okudu Saul ve sağlığı hızla yerine geldi çünkü meğer tüm kabuslarını dağıtacak yazılar varmış bu mektuplarda. Birinci mektup, Stalkhom Enstitüsü'nde doktora sonrası çalışması yapan ve Saul'dan yardım isteyen bir öğrencidendi. İkinci mektup, Dr. K'nın ölümüne ve cenaze programına ilişkin sade bir mektuptu. Üçünü mektup ise De. K'nın eşinden gelmişti ve içinde Dr. K'nın ölmeden önce Saul'a yazdığı fakat yarım kalan mektup vardı. Mektup, Dr. K'nın Saul', en az Saul'un Dr. K'ya duydupu kadar saygı ve hayranlık duyduğunu kanıtlar nitelikteydi. Üstelik, Saul'un son makalelerin reddedildiğine dair itiraf mektubu eline geçmeden ölmüştü Dr. K. Böylece Saul, Dr. K'nın son nefesine kadar ona saygı duyduğunu anlayarak rahat bir nefes aldı. Terapi, hastanın hızla iyileşmesiyle sona erdi. Yıllar sonra Doktor Yalom, Saul'un öldüğünü, ölmeden önce de Stalkhom Enstitüsü'ne elli bin dolarlık bir miras bıraktığını öğrendi...

  • Terapide Tek Eşlilik: Marge, sürekli gece yarısı krizleriyle doktor Yalom'u arayan zor bir hastaydı.Otuz beşinde bir laboratuvar teknisyeniydi. Hayatının boş olduğu ve yalnız olduğu düşüncesiyle, er ya da geç kendini öldüreceğinden emin bir şekilde Doktor Yalom ile terapiye başlayan bir hastasıydı. Marge'ın  terapisinde ilginç olan Marge'ın içinde bir tane daha Marge olmasıydı yani doktor Yalom bazen derin düşüncelerdeki intihar meyilli Marge ile bazen de karşısında somut olarak oturan Marge ile diyalog hâlindeydi ve bu iki Marge arasındaki kavgada hangisinin galip geleceğiydi mesele. Aslında terapinin sonlarına doğru düzelme belirtileri görünse de sorunları tekrar nüksetmişti. Öte yandan, Marge, Doktor Yalom'un hayatında bir iz bırakmak da istiyordu. Doktor Yalom, hikâyenin sonunda Marge'ın hakkında yazdığı hikâyeyi sırf onun var olabilmesi için yazmadığını belirtir çünkü Marge'ın terapisi bir varoluş öyküsüdür...

  • Sahibini Arayan Düşler: Marvin, psikoterapisini ilerleten doktoru yani Doktor Yalom başta olmak üzere tüm psikiyatrları her şeyin sekse bağlı olduğunu düşünmeleriyle yargılarken, kendisi de hep bu tarz konulara kafa yoruyor ve Doktor Yalom ile arasına bir set örüyordu fakat sonradan Marvin ile Doktor Yalom birbirlerini gerçek anlamda duymaya başladılar. Marvin bu yaşa kadar sevdiği işi yapmamış, çok para kazanmaya odaklanmış ve şimdi de emeklilik gelip çatınca maddi durumu iyi olmasına rağmen hayatının anlamı kaybolmuşcasına veya boşa yaşamışcasına üzüntü içine girmiştir. Ayrıca her sıkıntıya düştüğünde cinsel hayatının da yolunda gitmediğinin altını çizmektedir. Onun sorunları değil de tedavisi daha ilgi çekici gelmiştir bana çünkü Marvin'in içinde derin duygular içindeki bir Marvin daha vardır ve bu derin Marvin, Doktor Yalom'a, gördüğü düşleri anlatarak mesajlar verir. Bu sayede de Doktor Yalom, Marvin'e kurtuluş yardım edebilir. İkinci Marvin'in gördüğü düşlerden en sonuncusu ise iyileştiğine işaret olacaktır...

************
**** KİTAPTAN ALINTILAR: ****

"Terapide sorun daima insanın kendisi hakkındaki bir gerçeği akıl düzeyinde etkisiz bir biçimde kavramasından, o gerçeği duygusal düzeyde yaşamasına nasıl geçileceğidir. Terapi ancak derin duyguları seferber edebildiği zaman değişim için güçlü bir etken hâline gelir." (Yalom 1998: Aşkın Celladı, 45)

"Carlos giderek artan bir hızla düzeliyordu. İki hafta sonraki seansa, o hafta içinde iki önemli içgörü kazandığını bildirerek başladı. Bu içgörülerden o kadar gurur duyuyordu ki onlara birer ad vermişti. Birincisine, (notlarına göz atarak) 'Herkesin bir kalbi var' demişti. İkincisi ise, 'Ben ayakkabılarım değilim' idi." (Yalom 1998: "Tecavüz Yasal Olsaydı, 99)

"Bu yaklaşımın sakat tarafı, sonunda kendini insansız bir yaşamın içinde bulman. Belki de içindeki boşluk duygusu kısmen bundan kaynaklanıyor. Şöyle ya da böyle her ilişki bitmek zorunda. Ömür bıyu garanti diye bir şey yok. Güneşin batışını görmekten üzüntü duyduğun için doğuşunu izlemekten zevk almayı reddetmek gibi bir şey bu." (Yalom 1998: Şişman Bir Hanım, 117)

"Bunun önemli bir konu olduğunu ve ona tekrar döneceğimizi biliyordum. Otto Rank, yaşama karşı bu tutumu harikulade bir anlatımla özetlemişti. "Ölüm borcundan kaçınmak için yaşam kredisini reddetmek." (Yalom 1998: Şişman Bir Hanım, 118)

"Eğer insan ölülerle yaşamayı öğrenecekse, önce yaşayanlarla yaşamayı öğrenmelidir." (Yalom 1998: "Yanlış Çocuk Öldü", 149)

"İncelenmemiş bir yaşam, yaşanmaya değmez." (Yalom 1998: "Usulca Gitme", 177)

"Bir yüzü her görüşümüzde...tanıdığımız şey o kişiye ilişkin kendi fikirlerimizdir." (Yalom 1998: İki Tebessüm, 208)

"Belki de bir ilk karşılaşmada korumalar iniktir; belki insan karşısındakine henüz ne tür bir kişilik giydireceğine karar vermemiştir. Belki de ilk izlenimler gerçekten ikinci ve üçüncü izlenimlerden daha doğrudur. Ama bu, bir diğer insanla ruhsal sohbetten çok uzak bir şeydir. Ayrıca, Nietzsche pek çok alanda bir kâhin idiyse de kişilerarası ilişkiler konusunda rehber olamazdı-ondan daha yalnız, daha yalıtılmış bir insan yaşamış mıdır hiç?" (Yalom 1998:İki Tebessüm, 209)

"İnsanlarla, onları kategorilere yerleştirebileceğimize inanarak ilişki kurarsak onların kategorileri aşan can alıcı yönlerini ne belirleyebilir ne de besleyip geliştirebiliriz. Güçlü kılan ilişki daima diğer kişinin hiçbir zaman tamamen tanınamayacağını varsayar." (Yalom 1998: İki Tebessüm, 212)

"Bir yaşam hiçbir zaman yanlış bir patika yüzünden ters gitmez; ana yol yanlış olduğu için ters gider." (Yalom 1998: Terapide Tek Eşlilik, 257)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder