Kitap adı: Bir Delinin Güncesi
Yazar adı: Aslı Erdoğan
Orijinal adı: Bir Delinin Güncesi
Ülke: Türkiye
Özgün dili: Türkçe
Anadilinde 1. Baskı: 2006
Okuduğum Baskı: Everest Yayınları, 11.Baskı, 2017
Sayfa Sayısı: 175
Bir Deli’nin Güncesi, Aslı Erdoğan’ın gazetelerde
yayınlanan yazılarının bir araya getirilmesiyle oluşturulmuş bir deneme yazısıdır
ve bu derleme, içinde en sessiz çığlıkların derinliğini barındırmaktadır. Satır
aralarını anlatamam ve korkarım ki hissetmeni de sağlayamam; hatta okumadan
içine işlemesini de bekleme… Bence oku kitabı ama yine de benim fikrime de göz
atmanı tercih ederim.
Bu kitabı
nasıl anlatabilirim diye çok düşündüm ve yalnızca aklımın içinde bıraktığı
sarsıntıyı tarif edebileceğime karar verdim. Kısa hikâyelerden oluşan bir
derleme olduğu içindir belki beni bağlayan bu pranga diye de sorguladım kendimi
ama hayır, olay ne biliyor musun? Kitap gerçek… Kitapta kısa hikâyeler
bulunmakta, bunların bir kısmı kurgu ile yazılan hikâyeler, diğer kısmı ise
tamamen Türkiye’nin gerçek tarihinde yaşanan olayları ve gerçek kişileri
anlatmaktadır. Kurgu ile yazılan hikâyeler de direkt gerçekte yaşanan zaman
dilimlerini ve gerçek hayattaki insanları anlatan yazılar kadar gerçek aslında
çünkü hepsi hayatın içinden doğmuş yazılar. Anlatılan her şeyin gerçek olması
da okumayı biraz zorlaştırıyor, yine de okumaya değer. Kitabın bazı bölümlerini
okurken, tarihi bilgilerindeki eksiklikleri de incelemeni tavsiye ederim.
************
Denemenin içeriğini biraz da detaylı
şekilde inceleyelim: Kitapta anlatılanlar bir köşeye itilmiş insanların
hayata korkulu bakışları üzerine kurulmuş vaziyette çoğunlukla. Ötekileştirilen
insanların insanlık içinde var olmaya çalışırken insanlık dışı işkencelere
maruz kalması konu alınmış bazı bölümlerde, ölümle susturulan gazeteciler de
atlanmamış. Adaletin en kalitesiz silgiyle bile silinebilecek bir izinin dahi
kalmadığı toplumsal acıları kaleme alırken yazar, cezaevindeki işkencelerle
öldürülen oğlunun acısıyla kalbinden vurulan anneyi de tarif etmiş okuyucuya (Erdoğan,
2017: Sizin Hiç Oğlunuz Öldü mü).
Korucu
tarafından tecavüze uğrayan gencecik bir kızın doğan çocuğundan koparılışını da
anlatıyor ve acının gerçek hayattan geldiğini bilmenin acısı utandırıyor en çok
insanı; o masum kız ise her gece rüyasında ağlarken görüyor doğan yavrusunu, hâlbuki
Megrican ismini vermişti bebeğine, “ağlama, benim canım” anlamına geldiği için… En çok da şu satırlar tokat gibi çarpıyor
insanın suratına: “Tecavüze uğrayan her kadın yapayalnızdır, hele bu tecavüz
sırtını devlete dayamışsa.” (Erdoğan, 2017: De Te Fabula Narratur, 120)
Kitap
ismini içindeki ilk öyküden alıyor. “Bir Delinin Güncesi” akıl hastanesinden
çıkan genç ve alımlı kadının dış dünyaya adımını atar atmaz kendini içinde
bulduğu kalabalıkla başlayan kısa serüvenini anlatıyor. Esas delilerin o kalabalığın
içindekiler olduğunu ise dünya yasaları reddediyor, bu da tımarhaneden çıkan
başkahramanımızın kalabalık zekâsından ötürü olsa gerek: “Sonunda şövalye ruhlu
biri çıkıp ‘Akla Karşı Manifesto’yu kaleme aldı. Türkiye’de tek bir gerçek deli
bulunmadığını, Türk delilerinin sorununun delilik yoksunluğu olduğunu
kanıtladı. ‘Delilik’ diye tanımlıyordu, ‘deliyi deli yapan şeydir’. Bu başyapıt
karşısında hasetten çatladım. Felsefeyle, mantıkla atlattığım upuzun tımar evi
gecelerinde böylesine köktenci bir yaklaşıma kalkışamamış, mantıksal tutarlılık,
kavramsal kesinlik gibi ilkelerin topuna karşı çıkmaya cüret edememiştim. Yoksa
ayda bile deli olmadığını kanıtlar, bütün tımar evi duvarlarını yıkardım.” (Erdoğan, 2017: Bir Delinin Güncesi, 17)
“Kendine
Ait Bir Kalem”, kaleminden ne çıkacağını tam kestiremediğim yazar Cemal’i
anlatıyor ve benim bu kitaptaki favorimi sorarsan bu hikâyeyi gösteririm sana. “Zaten,
kimin bir aşk romanına daha gereksinimi var ki?” (Erdoğan, 2017: Kendine Ait
Bir Kalem, 31). “Gerçek, Erdem, Yaşam vb.”, “Dilsizlik” ve "Bir Aşk
Senaryosu” kitaptaki diğer favorilerimden, sanırım yazanlar çekiyor beni. Sen
de benim gibiysen, huzur veren notlar bu saydıklarımın içinde gizlenmiş.
Karanlığa
gömülmüş hayatlara ağırlık veren bu denemenin bir kesitinde yeniden ayağa
kalkmanın yolunu anlatan satırlar da buldum aslında. “Orman diyor ki: ‘Yeniden
dirilmeyi umuyorsan, toprağa gömülmen gerek, yalana değil. Bir ağaç gibi,
köklerini derinlere sal ki karanlıkta büyüyebilesin.” (Erdoğan, 2017: Orman
Diyor Ki: , 91)
Lire
dergisi tarafından “Geleceğin 50 Yazarı” arasında gösterilen Aslı Tandoğan “Bir
Delinin Güncesi” isimli denemesinde gerçek acıları anlatan hikâyelere ve
Türkiye’de yaşanmış ve saklı kalmış adaletsiz çözümlere ses olan yazılarına
ağırlık vermiştir. Yazı yazan insanların iç dünyasını anlatan hoş hikâyeler
de keşfettim kitapta. Sen de okuyup, kendini bulacağın hikâyeyi seçmelisin.
************
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder