21 Şubat 2018 Çarşamba

TOZA SOR

Kitap adı: Toza Sor
Yazar adı: John Fante
Orijinal adı: Ask the Dust
Ülke: Amerika              
Özgün dili: İngilizce
Anadilinde 1. Baskı: 1939
Okuduğum baskı: Parantez Yayıncılık, 9. Baskı, 2016, Çeviri: Avi Pardo 
Sayfa Sayısı: 155


  Charles Bukowski'nin hayranlık duyduğunu okuyunca, bu yazarı nasıl daha önce keşfetmedim dedim kendi kendime. Hani bazı kitaplar vardır ya, bitince hüzünle karışık bir tebessüm bırakır, bir de en unutkan yıllarımızda okuduğumuzda bile unutmayacağımızı hissettirir, işte "Toza Sor" bunlardan biri. Kısa ama etkileyici dersem sanki biraz klişe bir betimleme olacak, onun yerine huzurlu fakat sürükleyici dersem sanırım kafanda daha net canlanır roman.

   Sinemaya da uyarlanan "Toza Sor", nevi şahsına münhasır bir sıradanlığın ve çaresizliğin içinden doğan derinliğin ve yaşadığı müptezel hayattan bir yazar yaratan Arturo Bandini'nin hikâyesi...

   
   Bunker Hill, Arturo Bandini, yazar olma hayalleri, eski bir daktilo, penceresinden girilip çıkılan yıkık dökük bir otel odası, Colombia Birahanesi, Camilla Lopez veya Lombard, her neyse sonuçta Maya Prensesi, Los Angeles Halk Kütüphanesi, sevgili Hackmuth, oğlundan gelecek iyi haberleri Colorado'da bekleyen zavallı bir anne, Vera Rivken, hissetmeden yazarlık peşinde koşan Sammy, yazar olmanın ilk heyecanıyla yazılan öyküler, "Minik Köpek Güldü", "Çoktan Yitik Tepeler", hep aynı masaya gidip oturduğunda kulağına çalınan aynı müzikler, "Viyana Ormanlarından Masallar" ve çöl...

************
 Romandan kısaca bahsetmek istesem Arturo'nun yazarlık tutkusundan başlarım. Yaşadığı küçük kasaba Colorado'dan Los Angeles'a yazar olma hayaliyle gelen Arturo Bandini, ilk zamanlarda çok zorlandığı için annesinin zorluk içinde gönderdiği paralarla hayat mücadelesi verirken, bir yandan da her gün daktilosunun önünde yazma ve yazamama arasında gidip gelen hayatın içinde bocalar, monoton ve fakirlikle donatılmış olan kiraladığı küçük odasında, ev sahibinin kirasını ödemesi için yaptığı baskılar altında kendi hâlinde yaşar... Öylesine bir yalnızlıktır ki bu, kadınlardan korkmaktadır Bandini.


   "Kadınlardan korkmak! Üstelik büyük bir yazar! Bir kez bile bir kadınla birlikte olmamışken kadınlar hakkında nasıl yazacak?" (Fante 2016: 16)

************


   Büyük bir yazar olmanın hayaliyle, kendisinin keşfeden tek kişi olan Hackmuth'a yazdığı mektuplarda döker içini Arturo ve Hackmuth'un hiç aksatmadan yolladığı cevaplar umudunu korumasına yardımcı olur. 

   Sürekli kendisinden borç isteyen takıntılı bir komşusu, pencereden girip çıkılabilen odasının bulunduğu ilginç tasarımlı bina ve Los Angeles'ın sokaklarında ömrü geçmektedir Bandini'nin.

   Kendisindeki yeteneğe inandığı için büyük bir saygı duyduğu Hackmuth'a gönderdiği "Minik Köpek Güldü" isimli hikayesini bir dergide yayınlamıştır ve okunması için her yere dağıtsa da pek ilgi görmez yazısı. Yine de hiç vazgeçmediği tek hayali yazar olmaktır, eline para geçince doğru düzgün kullanamayıp boşa harcayan, kendini idare etmesini bile bilmeyen Arturo'nun.

   Hep gittiği Colombia Birahane'sinde tanıştığı garson kız Camilla ile arasındaki ilginç iletişim, okuyucunun ilgi göstereceği önemli bir ayrıntıdır çünkü Camilla ile Arturo birbirlerine hep kötü davranırlar ama eninde sonunda dönüp dolaşıp yine birbirlerine gelirler. Yazar bu garip fakat samimi dostluğu veya düşmanlığı veya sevgililiği veya adı her ne ise, çok yerinde anlatmış. Çevirmenden midir yoksa yazardan mı bilmem ama romanın dili okumayı hiç bırakmak istememene neden oluyor.

   Ara ara yakınlaşırlar Camilla ile Arturo, ara ara kavga edeler. Sonunda hep Arturo, Camilla'yı görmek için Colombia Birahane'sine gider, Camilla da Arturo'yu görmek için, Arturo'nun evinin önüne gelip penceresine çakıl taşı atar. Bana sorarsan baş kahraman Arturo değil, Arturo'nun penceresinin önündeki palmiye ağacıdır...

   Arturo, Hackmuth'un "Çoktan Yitik Tepeler" ismini verdi bir öykü daha yazar ve Hackmuth'un yayınlaması ile eline geçen parayı bazen gerekli, bazen de gereksiz yere harcar. 

   Camilla, iş arkadaşı Sammy'e aşıktır fakat bu Sammy'nin umrunda değildir, Sammy verem olduğunu öğrendikten sonra, uzaklara gider ve yazar olmak için çalışır. Camilla, yeteneksiz Sammy'e yardım etmesini ister, Arturo'dan. Arturo ilk başta istemese de yardımcı olur çünkü yazarın tanıttığı Arturo, içinde bir yerlerde kimseye kötülüğü olmayan uysal bir adam taşımaktadır, her ne kadar Camilla ile iki görüşmelerinden birinde kavga etseler bile.

   Camilla, Arturo'ya karşı ne kadar dik başlı olsa da Sammy' kendini fazlasıyla ezdirir. Arturo, her seferinde Camilla ile bir daha görüşmeyeceğinden emin olsa da bu sözünü tutamaz. Arturo'nun her ne olursa olsun, her zaman Camilla'nın yanında olması, onu araması kurtarması, yanında istemesi, tek aşkı olarak görmesi, belki de yaşadığı o sefaletteki tek güzelliktir...

   Kadınlarla ilgili konularda doğru olanı bir türlü kestiremeyen Arturo, kendisini çok zorlayan, yaşlı ve öz güvenini yitirmiş Vera Rivken'den ilk başta kurtulmaya çalışsa da, sonraları ona acıdığı için onunla birlikte olur, hikâyesini dinler. Bu yaptığının ona ilk kitabını yazması için ilham kaynağı olacağını tahmin etmezken hem de. Vera Rivken'in hikâyesini ele aldığı romanını yazar ve Hackmuth'a gönderir. en sonunda hayalleri gerçek olur Arturo'nun, kitabı basılır, hem parasını kazanmıştır hem de gerçek bir yazar olmuştur artık...

   Camilla, sonlara doğru yattığı hastanedeyken, birden ortadan kaybolur ve bir akıl hastanesine yattığını öğrenir Arturo.  Sürekli uyuşturucu kullanmasındandır bu durum. Arturo, Camilla'yı bulur fakat onu görmeye gittiği gün hastaneden kaçtığını öğrenir. Derken, Camilla, Arturo'ya kendi isteğiyle gelir.  Arturo, Camilla'yı da alıp gider buralardan, onunla mutlu bir hayat kurmak ister. Camilla'yı mutlu etmek ve yeni kitabını yazmak için güzel bir ev kiralar. Üstelik Camilla'nın istediği yavru köpeği de satın alırlar. Camilla'yı korur elinden geldiğince fakat eşyalarını toparlamak için odasına gidip geldiğinde Camilla'nın gittiğini fark eder. Camilla'sız o güzel evin de bir anlamı yoktur. Eski odasına geri dönmek ister Arturo fakat başkası kiralamıştır. Başka odaya geçse de, eskisi gibi olmaz, penceresi taş atılacak yükseklikte değildir, penceresinin dibindeki ağacı da kaybetmiştir Arturo. 

   Sammy, Arturo'ya Camilla'nın kendisine geldiğini, onu istemediğini, gelip almasını istediğini söyler. Sammy Camilla'ya karşı acımasız, Camilla Sammy'e aşıktır, Arturo ise Camilla'ya... Camilla'nın Sammy'e gittiğini öğrenen Arturo, hemen onu almaya gider fakat Sammy Camilla'yı çoktan evden kovmuştur. Kucağında minik köpek Willie ile çöle doğru gitmiş ve ortadan kaybolmuştur Camilla, yanında yalnızca Willie için bir şişe süt ile. Arturo onu aramaya gider fakat ne kadar uğraşsa da Camill'yı bulamaz. Çaresizlik içinde geri dönen Arturo, kitabını imzalayıp, Camilla'nın gittiği yöne doğru fırlatır. Kimbilir, belki Camilla bulup okur Arturo'nun kitabını...



   "Camilla'ya sevgi ile, Arturo
   Kitabı güneydoğu istikametinde iki yüz metre kadar taşıdım, sonra var gücümle Camilla'nın gittiği yöne fırlattım. Sonra arabaya bindim, çalıştırdım ve Los Angeles'a döndüm." (Fante 2016: 155)




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder