24 Şubat 2018 Cumartesi

AŞKIN CELLADI

Kitap adı: Aşkın Celladı ve Diğer Psikoterapi Öyküleri
Yazar adı: Irvin David Yalom
Orijinal adı: Love's Executioner and Other Tales of Psychotherapy
Ülke: Amerika              
Özgün dili: İngilizce
Anadilinde 1. Baskı: 1989
Okuduğum baskı: Remzi Kitabevi, 5. Baskı, 1998,
Çeviri: Handan Saraç
Sayfa Sayısı: 303 


   "Aşk iki insan arasında parlayan bir tutku kıvılcımı değildir yalnızca; aşka düşmekle aşkın içinde ayakta durmak arasında sonsuz fark vardır. Aşk bir varoluş biçimidir, "vurulmak" değil "vermek"tir; bir tek insanla sınırlanmış bir eylem değil genel anlamda bir ilişki kurma biçimidir." (Yalom 1998: Önsöz, 20)
************

   Aşkın Celladı'nı bir an önce bitirip burada anlatmak için çok sabırsızlandım çünkü klasik bir edebiyat aşığı olarak psikolojik kitap deneyimim neredeyse hiç yok diyebilirim.  Kişisel gelişim kitabı okuma konusundaki birkaç girişimimin başarısızlıkla sonuçlandığı zamanların üzerinden epeyce vakit geçti ve değerli bir yakınımın tavsiyesi ve kitabı ödünç vermesi ile içinde birbirinden ilginç 10 tane psikoterapi öyküsü bulunan bu kitapla tanıştım ki çok da memnun kaldım çünkü Irvin D. Yalom muhteşem biriymiş ya da kitabı muhteşem.

   Eğer psikoloji kitaplarına benim gibi ürkek yaklaşanlardan biriysen bu kitapla işe başlayabilirsin çünkü kendi psikoterapi seanslarını, bilimini, psikoloji deryasına has özümlemelerini, durum değerlendirmelerini kolay anlaşılır ve okuyucunun satırlar arasına dalmasını sağlayan bir akıcılıkla ele almış yazar kitapta. Kitabı okuyunca gördüm ki Doktor Yalom, bilimi edebiyatla anlatan ender insanlardan biri. İyi ki de bu yolu tercih etmiş, ne de olsa edebi olan ebedidir...

21 Şubat 2018 Çarşamba

TOZA SOR

Kitap adı: Toza Sor
Yazar adı: John Fante
Orijinal adı: Ask the Dust
Ülke: Amerika              
Özgün dili: İngilizce
Anadilinde 1. Baskı: 1939
Okuduğum baskı: Parantez Yayıncılık, 9. Baskı, 2016, Çeviri: Avi Pardo 
Sayfa Sayısı: 155


  Charles Bukowski'nin hayranlık duyduğunu okuyunca, bu yazarı nasıl daha önce keşfetmedim dedim kendi kendime. Hani bazı kitaplar vardır ya, bitince hüzünle karışık bir tebessüm bırakır, bir de en unutkan yıllarımızda okuduğumuzda bile unutmayacağımızı hissettirir, işte "Toza Sor" bunlardan biri. Kısa ama etkileyici dersem sanki biraz klişe bir betimleme olacak, onun yerine huzurlu fakat sürükleyici dersem sanırım kafanda daha net canlanır roman.

   Sinemaya da uyarlanan "Toza Sor", nevi şahsına münhasır bir sıradanlığın ve çaresizliğin içinden doğan derinliğin ve yaşadığı müptezel hayattan bir yazar yaratan Arturo Bandini'nin hikâyesi...

   
   Bunker Hill, Arturo Bandini, yazar olma hayalleri, eski bir daktilo, penceresinden girilip çıkılan yıkık dökük bir otel odası, Colombia Birahanesi, Camilla Lopez veya Lombard, her neyse sonuçta Maya Prensesi, Los Angeles Halk Kütüphanesi, sevgili Hackmuth, oğlundan gelecek iyi haberleri Colorado'da bekleyen zavallı bir anne, Vera Rivken, hissetmeden yazarlık peşinde koşan Sammy, yazar olmanın ilk heyecanıyla yazılan öyküler, "Minik Köpek Güldü", "Çoktan Yitik Tepeler", hep aynı masaya gidip oturduğunda kulağına çalınan aynı müzikler, "Viyana Ormanlarından Masallar" ve çöl...

************

14 Şubat 2018 Çarşamba

1984

Kitap adı: 1984
Yazar adı: George Orwell
Orijinal adı: 1984
Ülke: İngiltere              
Özgün dili: İngilizce
Anadilinde 1. Baskı: 1949
Okuduğum baskı: Can Yayınları, 60. Baskı, 2017, Çeviri: Celâl Üster 
Sayfa Sayısı: 350

Distopik bir dünya, “Big Brother”, düşünce polisi, çiftdüşün (gerçeklik denetimi), özgürlük kelimesinin siyasal ve düşünsel özgürlüğü barındırmadığı yenisöylem, 101 numaralı oda, proleterler, parti üyeleri, tele ekranlar, varlığı şüpheli “Kardeşlik Örgütü”, iki dakika nefret, değiştirilen geçmişi buharlaştırılan insanlar, ufku daraltmaya yönelik kusursuz bir dünya, Okyanusya-Avrasya-Doğuasya, bellek deliği, özgürlüğün, Winston ve Julia…
  
   “Parti'nin dünya görüşü, onu hiç anlayamayan insanlara çok daha kolay dayatılıyordu. (...) Her şeyi yutuyorlar ve hiçbir zarar görmüyorlardı çünkü tıpkı bir mısır tanesinin bir kuşun bedeninden sindirilmeden geçip gitmesi gibi, yuttuklarından geriye bir şey kalmıyordu.

   George Orwell'in kült kitabı Bin Dokuz Yüz Seksen Dört, yazarın geleceğe ilişkin bir kâbus senaryosudur. Bireyselliğin yok edildiği, zihnin kontrol altına alındığı, insanların makineleşmiş kitlelere dönüştürüldüğü totaliter bir dünya düzeni, romanda inanılmaz bir hayal gücüyle, en ince ayrıntısına kadar kurgulanmıştır. Geçmişte ve günümüzde dünya sahnesinde tezgâhlanan oyunlar düşünüldüğünde, ütopik olduğu kadar gerçekçi bir romandır Bin Dokuz Yüz Seksen Dört. Güncelliğini hiçbir zaman yitirmeyen bir başyapıttır; yalnızca yarına değil, bugüne de ilişkin bir uyarı çığlığıdır
. (Orwell 2017: Arka Kapak Yazısı)

************

12 Şubat 2018 Pazartesi

OTOMATİK PORTAKAL

Kitap adı: Otomatik Portakal
Yazar adı: Anthony Burgess
Orijinal adı: A Clockwork Orange
Ülke: Birleşik Krallık
Özgün dili: İngilizce 
Anadilinde 1. Baskı: 2009
Okuduğum baskı: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 25. Baskı, 2016, 
Çeviri: Dost Körpe 
Sayfa Sayısı: 168 

   Ludwig Van Beethoven, bir yuva, bir yazar, tecavüz, dayak, uyuşturucu bağımlılığı, şiddetin her yüzü, psikolojik dayatmalar, büyürken kırıp döken dört çocuk... Otomatik Portakal, anlatımıyla ve sert konusuyla, ana karakterden hem nefret ettiren, hem korkutan, yine de onunla yürümeye devam ettiren, türünün tek örneği bir roman bence. Kült klasik kitaplar arasında yer alan en çarpıcı hikâyeye sahip olan bu romanın gençlere kötü örnek olacağı düşüncesiyle okunmasının istenmemesini anlamıyorum. Kötülüğü saklayarak ona mani olamazsınız... 


  
   Anthony Burgess romanını esas karakter olan Alex’in ağzından anlatmış, aslında yalın ve gerçekten Alex gibi birinin üslubunda yazılmış kitap fakat yazarın bu tercihi romanın keskin konusuyla harmanlanınca son derece etkileyici bir baş yapıt çıkmış ortaya. Film uyarlaması da yapılan bu romanı bir solukta bitireceğinden şüphem yok...

8 Şubat 2018 Perşembe

Pİ (ÜÇLEME: Fİ-Çİ-Pİ, #3)

Kitap adı: Pi
Yazar adı: Azra Sarızeybek Kohen (AKİLAH)
Orijinal adı: Pi
Ülke: Türkiye
Özgün dili: Türkçe
Anadilinde 1. Baskı: 2015
Okuduğum Baskı: Destek Yayınları, 110. Baskı, 2015  

   Akilah Azra Kohen’in Fi, Çi ve Pi isimli kitaplarından oluşan serisinin üçüncüsüdür Pi. Seriyi ve yorumlarımı üçlemenin sırasına bağlı kalarak okumanı tavsiye ederim çünkü ancak öyle anlamlanacaktır tüm sözcükler :) Fi ve Çi hakkında yazdıklarımın üzerinden devam ediyorum o hâlde...

(Fi'ye buradan ulaşabilirsin.)

(Çi'ye buradan ulaşabilirsin.)



  






   “Pi” romanının olay örgüsüne kısaca göz atalım:

   Pi sayısı, hayatın kendisidir. Pi’nin içinde ilkokul numaranız da vardır, alışveriş tutarınız da, devlet sırrı rakamlar da... Pi tüm hayatı kapsar ki zaten yeni hayat demektir. Hikâyenin sonlanması için bu ismin verilmesi de serinin son kitabından beklentimizin yükselmesine neden oluyor... Pi, Fi ve Çi’den anlatım olarak biraz farklı yazılmış. İçinde çok fazla mesaj var ve iki kişi arasındaki diyalog bile yazar tarafından düşüncelerini ve teorilerini anlatmak için kullanılmış. Bu yüzden günlük hayattan daha uzak bir dili var. İçerdiği mesajların hepsi çok değerli fakat romanı deneme kapsamına da eklemiyor değil. 

Çİ (ÜÇLEME: Fİ-Çİ-Pİ, #2)

Kitap adı: Çi
Yazar adı: Azra Sarızeybek Kohen (AKİLAH)
Orijinal adı: Çi
Ülke: Türkiye
Özgün dili: Türkçe
Anadilinde 1. Baskı: 2014
Okuduğum Baskı: Destek Yayınları, 239. Baskı, 2017, 
   Akilah Azra Kohen’in Fi, Çi ve Pi isimli kitaplarından oluşan serisinin ikincisidir Çi. Bu üç kitap bir araya gelince tüm parçalar tamamlanıyor dolayısıyla kitabı da yorumlarımı da okurken sıradan şaşmamanı tavsiye derim :) Fi hakkında yazdıklarımın üzerinden devam ediyorum anlatmaya...

(Fi'ye buradan ulaşabilirsin.)

(Pi'ye buradan ulaşabilirsin.)








   “Çi” romanının olay örgüsüne kısaca göz atalım: Çi, yaşam enerjisi anlamına gelir ve kitabın Fi’ye göre daha hareketli hayatlara başlayan karakterleri düşünülünce neden kitaba bu isim verildiği anlaşılır. Bence esas nokta, Can’ın Duru’ya kavuşmasıyla kendi yaşam enerjisine kavuştuğunu hissetmesidir. Bu durumun umulmadık sonuçlara yol açacağından herkes habersizdir... Can’ın tüm çabaları sonucunda Duru’nun Can’ın evine gidip onunla birlikte olmasıyla sona ermişti Fi. Çi’nin başlarında Duru Can’ın kendisine olan yoğun ilgisinin keyfini çıkartır. Can için dünyada bir tek Duru vardır, hatta iş için iki saatliğine evden çıkmak bile ona azap gibi gelmeye başlamıştır. Deniz, Duru’nun Can’a gittiği o ilk gece, Duru’yu her yerde arayıp bulamıyorken Duru’yu Can ile birlikte televizyonda görünce yıkılmıştır. Deniz artık duramaz buralarda ve bir köye giderek işçi olarak çalışmaya başlar. Suskundur artık Deniz, beyninin içindeki müzik de susmuştur dolayısıyla artık joint de kullanmasına gerek kalmamıştır. Duru ise zamanla Can’ın hastalıklı ilgisinde bunalmaya başlar ve Deniz’in kendisini aslında sevdiğini anladığında kendi pişmanlığı içinde hapsolur. Bu arada Bilge, Can’ın asistanı olarak çalışmaktadır ve hayatını düzene sokmayı başarabilmiştir. Özge, dergisi ile ünlülerin gerçek yüzlerini halka gösterirken Sadık’ın kendisine olan ilgisine karşı direnmektedir. Sadık ise Özge’yi kendi camiasındaki kötülüklerden korumaya devam eder. Can’ın Duru’ya olan hastalıklı takıntısı Duru’yu en sonunda yıldırır...

Fİ (ÜÇLEME: Fİ-Çİ-Pİ, #1)

Kitap adı: Fi
Yazar adı: Azra Sarızeybek Kohen (AKİLAH)
Orijinal adı: Fi
Ülke: Türkiye
Özgün dili: Türkçe
Anadilinde 1. Baskı: 2013
Okuduğum Baskı: Destek Yayınları, 343. Baskı, 2017,  
   Akilah Azra Kohen’in Fi, Çi ve Pi isimli kitaplarından oluşan serisinin ilkidir Fi. Bu üç kitap bir seriden de öte bağlı birbirine çünkü verilmek istenen mesajlar serinin bir araya gelmesiyle daha net anlamlanıyor. Bu yüzden okumaya karar verirsen tüm seriyi tamamlamanı, yorumlarımı da birbiri ardına eklemeni öneririm :)

(Çi'ye buradan ulaşabilirsin.)
(Pi'ye buradan ulaşabilirsin.)


   





   Fi, Çi ve Pi’yi nasıl anlatabilirim, hangi özellikleri üzerinde durursam sana faydası olur diye düşünüyorum bir süredir. Bulduğum yazılarda kimi kapak resminden dem vurmuş, kimi kitabın dizi uyarlamasından ama benim ilgilendiğim konular bunlar değil, senin de olmasın lütfen. Kelimelere odaklanmak lazım gelir bence kitapta ve kelimeler arasındaki suskunluklara. Azra Kohen’in kitapta “acıyı anlamlandırmak” ile bahsettiği yaklaşımda böyle bence. Fi-Çi-Pi serisini ilk duyumsadığım zamanlarda hiç dikkatimi çekmemişti çünkü çok satan aşk romanlarındandır diye bir ön yargıya kapılmıştım. Okumaya karar vermemde ise dizisinin çekilmesi büyük bir etken oldu çünkü Türkiye’de kitapların dizi veya film uyarlaması yapıldığında hep bir şeylerin üzerinin kapatıldığının farkındayım. Nitekim yine yanılmadım. Kitaptaki karakterlerin arkasına sığınan anlamların sahne aralarına bile serpiştirilmediği dizilerle doluyken sanat dünyası, bu görüşümü korumak veya değiştirmek için kitabı okumam gerektiğini fark ettim. Sonuç ne oldu diye sorarsan, değişen bir şey olmadı. Çok satanlardan olmasına rağmen kaliteli bir seri okuduğumu anlamak güzel bir duygu açıkçası. Demek istediğim şu; elbette eleştirilecek yönleri var bu üçlemenin ama eleştiri yapmak için hakkında düşünmeye değecek kitaplardan olduğuna inanıyorum. Senin de bunu görmeni istiyorum, bu yüzden oku lütfen…

6 Şubat 2018 Salı

SAATLERİ AYARLAMA ENSTİTÜSÜ

Kitap adı: Saatleri Ayarlama Enstitüsü
Yazar adı: Ahmet Hamdi Tanpınar
Orijinal adı: Saatleri Ayarlama Enstitüsü
Ülke: Türkiye
Özgün dili: Türkçe
Anadilinde 1. Baskı: 1961
Okuduğum Baskı: Dergah Yayınları, 2017, Çeviri: -


   Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Ahmet Hamdi Tanpınar hayattayken yayınlanan son romanı, benim ise okuduğum ilk romanıdır. Metaforlar ile donatılmış bu eser, gerçek dışı olaylarla gerçek sorunları anlatabilen nadir klasiklerdendir diyebilirim. Üstelik radyo tiyatrosuna da uyarlanmış yapıtlardan olması da Saatleri Ayarlama Enstitüsü’ne daha özenli yaklaşmamamız gerektiği konusunda ipucu veriyor. (Radyo tiyatrosunu merak ediyorsan buradan ulaşabilirsin.)

   Roman saat, zaman ve insan üçlüsü arasındaki ilişkiler üzerine kuruludur.

   "Saatin kendisi mekân, yürüyüşü zaman, ayarı insandır... Bu da gösterir ki, zaman ve mekân, insanla mevcuttur." (Tanpınar, 2017: 33) 

5 Şubat 2018 Pazartesi

TATAR ÇÖLÜ

Kitap adı: Tatar Çölü
Yazar adı: Dino Buzzati
Orijinal adı: Il deserto dei Tartari
Ülke: İtalya
Özgün dili: İtalyanca
Anadilinde 1. Baskı: 1940
Okuduğum Baskı: İletişim Yayınları, 17. Baskı, 2017, Çeviri: Hülya Uğur Tanrıöver 
Sayfa Sayısı: 232 
 
 Tatar Çölü, Dino Buzzati’nin kitaplarıyla ilk tanışmamdır. Hiç unutmam, romanı bana değerli bir dostum hediye etmişti, sayesinde gerçek bir başyapıtı kaçırmamış oldum. Bence Dino Buzzati’nin çok özgün bir yapısı var, öyle ki; onun dışında kimsenin kimilerine göre donuk sayılabilecek bu konuyu böylesine etkileyici ve anlam yüklü  yazabileceğine inanmıyorum. Romanı okurken kendimi işin içine katmak için çok zorlanmadığımı fark ettim çünkü karakterler ile duygusal bağ kurmam için yazar neredeyse tüm şartları kendisi hazırlamıştı. Arkana yaslanıp yazılanların ardındaki derinliğe karşı farkındalık kazanman adına kitabın kapağını açmak için daha fazla bekleme derim...

   Romanı kısaca ele alacak olursak, genç teğmen Giovanni Drogo’nun ilk görev yeri olan Bastiani Kalesi’ne atanmasıyla başlar her şey. Bastiani Kalesi’nin arkasında sonu görünmeyen koskocaman bir çöl vardır, Tatar Çölü. Kaledeki tüm askerler bir gün o çölden düşman askerlerinin geleceğini umarak bekleyiş içinde geçirirler günlerini fakat Tatarların gelmesini beklerken ömür bitmekte, yaşanmamış yaşlılıklar getirmektedir Bastiani Kalesi sahiplerine. Drogo da bu bekleyiş ile varoluşunu tüketir günden güne... Tatar Çölü’nün varoluşu sorgulattığı çok açıktır, adeta Kafka gibi başarmıştır Dino Buzzati bu varoluştaki anlam arayışını. Aslında varoluşun anlamına erişmeyi engelleyen Tatar Çölü değil Bastiani kalesidir, yani hayat değil insanoğlunun tercihleri heba etmektedir yaşamlarını...

******

3 Şubat 2018 Cumartesi

BİR DELİNİN GÜNCESİ

Kitap adı: Bir Delinin Güncesi
Yazar adı: Aslı Erdoğan
Orijinal adı: Bir Delinin Güncesi
Ülke: Türkiye
Özgün dili: Türkçe
Anadilinde 1. Baskı: 2006
Okuduğum Baskı: Everest Yayınları, 11.Baskı, 2017 
Sayfa Sayısı: 175


   Bir Deli’nin Güncesi, Aslı Erdoğan’ın gazetelerde yayınlanan yazılarının bir araya getirilmesiyle oluşturulmuş bir deneme yazısıdır ve bu derleme, içinde en sessiz çığlıkların derinliğini barındırmaktadır. Satır aralarını anlatamam ve korkarım ki hissetmeni de sağlayamam; hatta okumadan içine işlemesini de bekleme… Bence oku kitabı ama yine de benim fikrime de göz atmanı tercih ederim.

   Bu kitabı nasıl anlatabilirim diye çok düşündüm ve yalnızca aklımın içinde bıraktığı sarsıntıyı tarif edebileceğime karar verdim. Kısa hikâyelerden oluşan bir derleme olduğu içindir belki beni bağlayan bu pranga diye de sorguladım kendimi ama hayır, olay ne biliyor musun? Kitap gerçek… Kitapta kısa hikâyeler bulunmakta, bunların bir kısmı kurgu ile yazılan hikâyeler, diğer kısmı ise tamamen Türkiye’nin gerçek tarihinde yaşanan olayları ve gerçek kişileri anlatmaktadır. Kurgu ile yazılan hikâyeler de direkt gerçekte yaşanan zaman dilimlerini ve gerçek hayattaki insanları anlatan yazılar kadar gerçek aslında çünkü hepsi hayatın içinden doğmuş yazılar. Anlatılan her şeyin gerçek olması da okumayı biraz zorlaştırıyor, yine de okumaya değer. Kitabın bazı bölümlerini okurken, tarihi bilgilerindeki eksiklikleri de incelemeni tavsiye ederim.

2 Şubat 2018 Cuma

HAYVAN ÇİFTLİĞİ

Kitap adı: Hayvan Çiftliği: Bir Peri Masalı
Yazar adı: George Orwell
Orijinal adı: Animal Farm: A Fairy Story
Ülke: İngiltere
Özgün dili: İngilizce
Anadilinde 1. Baskı: 1945
Okuduğum Baskı: Can Yayınları, 52. Baskı, 2017, Çeviri: Celâl Üster 
Sayfa Sayısı: 152

   Hayvan Çiftliği, George Orwell tarafından fabl sanatıyla kaleme alınmış bir taşlama örneği olmakla beraber dünyanın en iyi romanları listesi yapılsa ilk onda yer alması gereken romanlardan biridir bence. Kitabın alt başlığı “Peri Masalı”dır fakat bazı basımlarda ve çevirilerde bu isim yer almamaktadır. Kitabın çevirmeni olan Celâl Üster kitaba yazdığı sunuş bölümünde, romanın bir çocuk kitabı olarak sanılmaması için bu önlemin alındığının fakat bunun yanlış bir tutum olduğunun altını çizer çünkü kitabın yergi geleneğindeki yerini bu alt başlığın yansıttığını düşünmektedir. Nitekim haklıdır da. Kitabın arka kapağında gözüme ilişen şu cümle bu durumu net bir şekilde okuyucuya aktarıyor: “Alt başlığı Bir Peri Masalı olan Hayvan Çiftliği, bir masal anlatımıyla yazılmıştır ama küçükleri eğlendirecek bir peri masalı değil, çarpıcı bir politik taşlamadır.” Evet, Hayvan Çiftliği bir peri masalıdır fakat sonu hiç de iyi bitmemiştir çünkü gerçek hayatı anlatmaktadır...