22 Şubat 2021 Pazartesi

PALTO

Kitap adı: Palto 

Yazar adı: Nikolay Vasilyeviç Gogol

Orijinal adı: Шинель

Ülke: Rusya             

Özgün dili: Rusça

Anadilinde 1. Baskı: 1842

Okuduğum baskı: Ayrıntı Yayıncılık, 9. Baskı, 2018, Çeviri: Aslı Takanay 

Sayfa Sayısı: 91  


Hepimiz Gogol’un Palto’sundan çıktık.(Dostoyevski) 

Küçük insan” ve “mühim adam”ın öyküsü...


************

Gogol’un Palto’su edebiyat için mihenk taşı dedikleri nadide bir parçaymış, Dostoyevski’nin sözünden anlaşıldığı üzere. Bu kısa öyküyü bu kadar değerli kılan ise aslında olay örgüsü değil, başkahramanların toplumdaki statüsüyle anlatılmak istenen hiyerarşik düzenin sıradan insanı ne kadar yaraladığı ve yanlış giden bu koca düzen... Akakiy Akakiyeviç Başmaçkin devlet dairelerinin birinde çalışan sıradan bir memurdur, edebiyatın belirli bir dönemine kadar yok sayılan “küçük insan”dır. Bu küçük insanların mühim insanlardan daha karmaşık ve değerli yönleri vardır oysa ki. İşte Gogol da bu ve bunun gibi çözümlemelere ulaşmamızı beklemiş okurken, sadece paltosu çalınan bir adamın öyküsünü okuyup gülmemizi veya ağlamamızı değil. 

 

Bir şeyler var bu kitabın içinde, mesela o sıradan veya silik diye nitelendirilen karakterin duygusal yönü var, mücadeleci ruhu var, gerçekten damarına basılırsa ölüsünü bile sokaklara döndürecek gücü var, öte yandan herkes kendisiyle dalga geçerken dahi kendi hâlinde işiyle gücüyle ilgilenen bir efendiliği var.

 

Mühim adamın neyi var peki? Koskocaman bir egosu var, dışardan pek güzel görünen rengarenk bir balon gibi, içiyse bomboş. Aklı, duyguları, ruhu bomboş... Sistem ise o mühim adamın küçük insanı ezmesi üzerine kurulu; zaten sıfatının küçük insan olarak verilmesinden de anlaşılıyor bu kara düzen çünkü mühim adamın parası, mevkiisi, gücü var. Küçük insanın değerlerinin yanında beş kuruş etmeyecek milyonları var mühim adamın...

 

Birazcık satır aralarını okuyabilen herkese çok şey katacak bir eser Palto. O paltonun içinde hepimiz varız derdim de mevki makam sahibi olunca insanlığını paltodan çıkarıp ayazda hasta edenleri unutmamak gerek herhalde. Bu düşünceye Gogol’un paltosunu okurken veya paltosuna sığınırken erişmiş olmalıyım ki bu da bu kısa öykünün ne kadar etkileyici olduğunu sergiliyor. Aslında küçük insanın saip olduğu değerlere sahip olan herkes bunu biliyor da Gogol’un eleştirdiği Rus sistemi gibi biz de kendi yaşadığımız toplumda bildikleirmizi veya farkında olduklarımızı kara mizahın altına gömüyoruz belki de, kim bilir... Sanırım o paltonun içinde hepimize yer var ve biz küçük insan ile mühim adam arasında tercihler yapmak durumundayız. Küçük insan olmak için ille de bir palto almak için yemeden içmeden kesilecek durumda olmak şart değil üstelik J Gereken bazı erdemleri edinmemiz kâfi olsa gerek. Edebiyatla ilgisi olsun olmasın, herkesin okuyup gerçekten anlaması gereken bir kitap veya sığınak, Gogol’un Paltosu.

 

Gogol bu kitabı yazdığı dönemlerde Rusya’nın üst makamlarındaki insanları aşağıladığı gerekçesiyle pek çok eleştiri almış ki buna sanırım günümüzde kimse şaşırmaz. Güzel ve iyi olan ne varsa eleştiriliyor ve bu yargım herhangi bir ülkeyle de ilintili değil artık, dünya böyle dönüyor. Çarkın biraz dışında kalıp güvenilir bir paltonun içine sığınmak esas mesele...

 

Gogol’un anlatış biçimine de hayran olmadım değil doğrusu. Kitabın içinde önemli mesajlar ve okuyanın ruhunu açacak detaylar var ve bunlar o kadar yalın bir dille anlatılmış ki, gayet açık ve kolayca okunup anlaşılabilecek bir dile ve olay örgüsüne sahip fakat öte yandan ruhu ve kalbinde para ve mevkiden başka olgulara yer kalmamış olanların anlayamayacağı, erişemeyeceği kadar da kapalı kutu satırlar. Demek istediğim, biraz anlamını göz ardı etmeden okuyan hem sade ve dinlendirici bir hikâye okumuş olur, hem de Gogol’un verdiği mesajları kolayca yakalar.

 

************

 

Olay tamamen Rusya’da yaşanan sosyal sınıf farkı etkisinde yaşanıyor hikâyede. Başkahramanımız Akaki Akakiyeviç Başmaçkin bahsettiğim “küçük insan” statüsüne mensup, hâliyle alt sınıfların  yaşadığı zorlukların pek çoğunu yaşıyor. Mesela iş yerinde arkadaşları onunla aly edip duruyor, o ise sesini çıkarmıyor. Ayrıca fazlasıyla yalnız ve parasız bir adam. Aksi gibi işine pek düşkün, sürekli çalışıyor, hem işte hem evde. Buna rağmen aldığı para o kadar az ki kendisine bir palto alabilmesi için boğazından kısması gerekiyor. Çalıştığının karşılığını alamaması da alt sınıfa mensup insanların uğradığı haksızlıklıklardan yalnızca biri. Yine de hep sevecen ve uysal bir çalışan olmayı sürdürüyor Akaki Akakiyeviç. Hani şu mahzun dediğimiz türden belki de.

 

Bir paltosu var, paltoluk hâli kalmayan. Herkes dış görünüşüyle de alay ediyor tabii. Ayrıca artık paltosu o kadar eski ve yamalar içinde ki, üşümesini de engellemiyor, işe gidip gelirken  en sonunda terzisinin yolunu tutuyor, paltosunu tamir ettirmek için. Terzisi ise yeni bir palto yaptırması gerektiği konusunda ısrarcı olunca ve yeni bir palto alacak parası da olmadığı için Akaki Akakiyeviç tüm masraflarından, çay içmesinden bile, kısarak kısa zamanda palto parasını biriktiriyor. Palto parasını bir araya getirebilmke için verdiği emek de göz dolduracak cinsten aslında ama o zamanlarda kimse küçük insanın aslında sağlam bir duygu, düşünce ve karakter yapısına sahip olmasıyla ilgilenmiyor... En sonunda palto parasını biriktiren Akaki Akakiyeviç’in sevinci okurken hüzün veriyor aslında. En sonunda terzisinin yolunu tutan Akaki Akakiyeviç ne hâllerle biriktirdiği parasıyla yeni paltosuna kavuşuyor. Artık üşümeyeceği için mutlu olan Akaki’nin iş arkadaşları da paltosuna övgüler yağdırıyor. Aslında iş arkadaşları yine işin alay etme boyutunda olsalar da Akaki utangaç bir sevinç yaşıyor paltosuna gelen övgülerden dolayı.

 

Normalde kendisni hiçbir aktiviteye dâhil etmeyen iş arkadaşları bir akşam buluşması istiyorlar akaki’den paltosunun şerefine. Akaki o küçük evine insanları çağıramayacağı için başka bir arkadaşında toplanıyorlar. Akaki o kadar yolu yürüyerek gidiyor ama dönerken karanlık yollardan geçmesi gerekiyor. Bu sırada birileri sokakta paltosunu çalıyor. Dehşete kapılan akaki’ye kimse yardım etmiyor, gece bekçisi bile.

 

O geceyi nasıl geçirdiğini, kendini bir başkasını yerine koymayı başarabilenler az çok tahmin edecektir.” (Gogol 2018: 56)

 

Ertesi gün çaresiz bir şekilde, belki bir umut yardım eder diye iş yerindeki öemli bir müdürün yanına gider ve paltosunun bulunması için yardım talebinde bulunur Akaki. Bu bahsettiğim yardım istenen adam Rusya’nın o zamanki alt-üst statüsüne göre “mühim adam”dır. Başkahramanımız olan “küçük adam”, “mühim adam”dan yardım ister, onun gücünün kudretinin çözümü sağlayacağını umarak. Bahsettiğim “mühim adam” ise onu tam anlamıyla aşağılayarak odasından kovar. O davranışı da mühim adam kavramının nasıl bir insan kitlesini karşıladığının apaçık ortaya konduğu bölümdür. Her okuyucunun orada iç aydınlanmalar yaşayacağı muhakkak.

 

İşte, Kutsal Rusyamız taklitçilik hastalığına bu derece kapılmış drumda; herkes amirlerine özeniyor, herkes birbirine amirlik taslıyor.” (Gogol 2018: 66)

 

Akaki bu azarlanmaya o kadar içerlenir ki, ömrü boyunca gece gündüz canla başla çalışmasına rağmen hiçbir takdir görmemesi bir yana, bir de bu aşağılanma onun ruhunu derindne etkiler. Bunun üzerine zaten paltosu olmasığı için tekrar eski, ısıtmayan, sabahlık gibi olan, yamalı paltosunu kullnamaya başlar Akaki. O aşağılanmaya ruhu ve yüreği dayanamadığı için yemeden içmeden kesilmiştir. Paltosu olmadığı için de üşümektedir Rusya’nın buz gibi sokaklarında. Gerçi Rusya’nın soğuklarında gerçek bir paltosunun olmamasını getirdiği üşüme ve aşağılanmasından dolayı yemeden içmeden kesilmesi ölmesine neden olacaktır ama esas ölümü ruhunun bu aşağılanmayı kaldıramamasındandır bence...

 

Ölür ve sessiz sedasız gömülür Akaki, sanki böyle biri hiç var olmamışcasına; esas farkındalığının ölümünden sonra başlayacağımı kendisi de ölürken bilmemektedir...

 

Yaşadığı süre boyunca kimsenin farkına bile varmadığı bu adamın, ölümünden sonra birkaç gün daha bu dünyada varlığını hissettirme şansının kendisine bahşedileceğini kim düşünebilirdi! Ama oldu işte...” (Gogol 2018: 66)

 

Petersburg sokaklarında bir hayalet söylentisi yayılmaya başlar, Akaki’nin ölümünün ardından. Bir hayalet geceleri insanların paltolarını çalıyordur. Herkes Akaki’nin hayaletini konuşmaya başlamıştır, yaşarken görünmez olan bu küçük insan ölümünün ardından en çok dikkat çeken karakter olmuştur...

 

En sonunda kendisini sağken aşağılayan o mühim adamın da paltosunu çalar başkahramanımız. Kendisini bir güzel de korkutur. O günden sonra bir daha ortalarda görünmez, sanırım mühim adam da layığını bulmuş, paltosu Akaki Akakiyeviç’e tam oturmuştur. Akaki’yi sağlığından içsel olarak yaralayan o mühim adam ise o günden sonra bir daha kimseyi aşağılamaz, sanırım dersini almış olmalı...

 

Daha da ilginç olan şey, o günden sonra hortlak memur bir daha ortalarda görünmedi; anlaşılan mühim adamın paltosu üzerine tam oturmuştu.” (Gogol 2018: 72)

 

Bu kitabı tüm “mühim adam”ların okuyup derslerini almaları dileklerimle, tüm “küçük insan”lara selamlar...

 

(Tiyatro oyunu da vardır Palto’nun, çok da sevmiştim izlediğimde, yine de kitabı muhakkak okunmalı diyenlerdenim; oyunu ne kadar kaliteli sergilense de Palto kitabı yansıttığı fikrin ve farkındalığın baş tacı olarak kalmalı...)

 

************

Toplumsal hayatın kıyısında yer alan “silik” bir karakterin, Akakiy Akakiyeviç adlı sıradan bir “devlet memuru”nun trajikomik hikâyesi anlatılıyor Gogol’ün Palto’sunda. Trajik olanla komik olanın ustaca bir araya getirildiği bu hikâye, gerek Rus edebiyatını gerekse dünya edebiyatını yarattığı karakter itibariyle derinden etkilemiştir. Modern hayatın bürokratik mekanizmaları içine çekilmiş, para sıkıntısı çeken, işini kaybetmekten ürken, çevresindeki insanlar tarafından sürekli aşağılanan, ezilip hor görülen bir memurdur Akakiyeviç. Kendini gerçekleştirdiği tek eylemse, “şevkle” yaptığı işidir: 
Bu işte, yani mektupları temize çekme işinde sadece kendine ait, değişik, hoş bir dünya bulurdu. İşini yaparken duyduğu mutluluk yüzünden okunurdu; bazı harfler gözdesiydi ve sıra bu harfleri yazmaya geldiğinde kendinden geçer, gözlerini kırpıştırır, gülümser ve sanki dudaklarıyla kalemine yardım ederdi. Yüzüne bakınca kaleminin ucundan hangi harfin dökülmekte olduğu kolayca anlaşılırdı. 
Kara kışın soğuğundan korunmak için bir paltoya ihtiyaç duyan Akakiyeviç’in, bu paltoyu güç bela edinmesiyle birlikte bütün hayatı altüst olur, komik olan yerini trajik olana bırakır…
” (Gogol 2018: Arka Kapak Yazısı)

************ 


Edebiyat (özellikle öykü), insan yaşantılarındaki kimi öenmsiz görünen anların üzerine düşürdüğü edebi ışık vasıtasıyla insan olmanın, yeryüzünde yer kaplamanın nasıl bir şey olduğunu (ya da olmasığı) gibi soruları içine almaya, tartışmaya ve yeni sorularla didiklemeye başlamıştır. Bu anlık edebi ışığın ilk huzmelerinden biri de Gogol’ün Akakiy’in üzerinde düşürdüğüdür.” (Behçet Çelik, Sunuş: Hayaletteki Işık ve Gölge: 13)

 

Palto’yu okuduğumuzda, yayınlanmasının üzerinden nerdeyse 175 yıl geçmesine rağmen, ‘kendi varoluş durumumuzu, ender yaşanan akıldığı algı anlarına bağlayan gölgeler bulmak’ bugün de mümkün.  (Behçet Çelik, Sunuş: Hayaletteki Işık ve Gölge: 18)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder