Kitap adı: Palto
Yazar adı: Nikolay Vasilyeviç Gogol
Orijinal adı: Шинель
Ülke: Rusya
Özgün dili: Rusça
Anadilinde 1. Baskı: 1842
Okuduğum baskı: Ayrıntı Yayıncılık, 9. Baskı, 2018, Çeviri: Aslı Takanay
Sayfa Sayısı: 91
“Küçük insan” ve “mühim adam”ın öyküsü...
************
Gogol’un Palto’su edebiyat için mihenk
taşı dedikleri nadide bir parçaymış, Dostoyevski’nin sözünden anlaşıldığı
üzere. Bu kısa öyküyü bu kadar değerli kılan ise aslında olay örgüsü değil,
başkahramanların toplumdaki statüsüyle anlatılmak istenen hiyerarşik düzenin sıradan
insanı ne kadar yaraladığı ve yanlış giden bu koca düzen... Akakiy Akakiyeviç Başmaçkin
devlet dairelerinin birinde çalışan sıradan bir memurdur, edebiyatın belirli
bir dönemine kadar yok sayılan “küçük insan”dır. Bu küçük insanların mühim
insanlardan daha karmaşık ve değerli yönleri vardır oysa ki. İşte Gogol da bu
ve bunun gibi çözümlemelere ulaşmamızı beklemiş okurken, sadece paltosu çalınan
bir adamın öyküsünü okuyup gülmemizi veya ağlamamızı değil.
Bir şeyler var bu kitabın içinde,
mesela o sıradan veya silik diye nitelendirilen karakterin duygusal yönü var,
mücadeleci ruhu var, gerçekten damarına basılırsa ölüsünü bile sokaklara
döndürecek gücü var, öte yandan herkes kendisiyle dalga geçerken dahi kendi
hâlinde işiyle gücüyle ilgilenen bir efendiliği var.
Mühim adamın neyi var peki? Koskocaman
bir egosu var, dışardan pek güzel görünen rengarenk bir balon gibi, içiyse
bomboş. Aklı, duyguları, ruhu bomboş... Sistem ise o mühim adamın küçük insanı
ezmesi üzerine kurulu; zaten sıfatının küçük insan olarak verilmesinden de
anlaşılıyor bu kara düzen çünkü mühim adamın parası, mevkiisi, gücü var. Küçük insanın değerlerinin yanında beş
kuruş etmeyecek milyonları var mühim adamın...
Birazcık satır aralarını okuyabilen
herkese çok şey katacak bir eser Palto. O paltonun içinde hepimiz varız derdim
de mevki makam sahibi olunca insanlığını paltodan çıkarıp ayazda hasta edenleri
unutmamak gerek herhalde. Bu düşünceye Gogol’un paltosunu okurken veya
paltosuna sığınırken erişmiş olmalıyım ki bu da bu kısa öykünün ne kadar
etkileyici olduğunu sergiliyor. Aslında küçük insanın saip olduğu değerlere
sahip olan herkes bunu biliyor da Gogol’un eleştirdiği Rus sistemi gibi biz de
kendi yaşadığımız toplumda bildikleirmizi veya farkında olduklarımızı kara
mizahın altına gömüyoruz belki de, kim bilir... Sanırım o paltonun içinde
hepimize yer var ve biz küçük insan ile mühim adam arasında tercihler yapmak
durumundayız. Küçük insan olmak için ille de bir palto almak için yemeden
içmeden kesilecek durumda olmak şart değil üstelik J Gereken bazı erdemleri edinmemiz kâfi
olsa gerek. Edebiyatla ilgisi olsun olmasın, herkesin okuyup gerçekten anlaması
gereken bir kitap veya sığınak, Gogol’un Paltosu.
Gogol bu kitabı yazdığı dönemlerde
Rusya’nın üst makamlarındaki insanları aşağıladığı gerekçesiyle pek çok
eleştiri almış ki buna sanırım günümüzde kimse şaşırmaz. Güzel ve iyi olan ne
varsa eleştiriliyor ve bu yargım herhangi bir ülkeyle de ilintili değil artık,
dünya böyle dönüyor. Çarkın biraz dışında kalıp güvenilir bir paltonun içine
sığınmak esas mesele...
Gogol’un anlatış biçimine de hayran
olmadım değil doğrusu. Kitabın içinde önemli mesajlar ve okuyanın ruhunu açacak
detaylar var ve bunlar o kadar yalın bir dille anlatılmış ki, gayet açık ve
kolayca okunup anlaşılabilecek bir dile ve olay örgüsüne sahip fakat öte yandan
ruhu ve kalbinde para ve mevkiden başka olgulara yer kalmamış olanların
anlayamayacağı, erişemeyeceği kadar da kapalı kutu satırlar. Demek istediğim,
biraz anlamını göz ardı etmeden okuyan hem sade ve dinlendirici bir hikâye
okumuş olur, hem de Gogol’un verdiği mesajları kolayca yakalar.
************
Olay tamamen Rusya’da yaşanan sosyal
sınıf farkı etkisinde yaşanıyor hikâyede. Başkahramanımız Akaki Akakiyeviç
Başmaçkin bahsettiğim “küçük insan” statüsüne mensup, hâliyle alt
sınıfların yaşadığı zorlukların pek
çoğunu yaşıyor. Mesela iş yerinde arkadaşları onunla aly edip duruyor, o ise
sesini çıkarmıyor. Ayrıca fazlasıyla yalnız ve parasız bir adam. Aksi gibi
işine pek düşkün, sürekli çalışıyor, hem işte hem evde. Buna rağmen aldığı para
o kadar az ki kendisine bir palto alabilmesi için boğazından kısması gerekiyor.
Çalıştığının karşılığını alamaması da alt sınıfa mensup insanların uğradığı
haksızlıklıklardan yalnızca biri. Yine de hep sevecen ve uysal bir çalışan
olmayı sürdürüyor Akaki Akakiyeviç. Hani şu mahzun dediğimiz türden belki de.
Bir paltosu var, paltoluk hâli
kalmayan. Herkes dış görünüşüyle de alay ediyor tabii. Ayrıca artık paltosu o
kadar eski ve yamalar içinde ki, üşümesini de engellemiyor, işe gidip gelirken en sonunda terzisinin yolunu tutuyor,
paltosunu tamir ettirmek için. Terzisi ise yeni bir palto yaptırması gerektiği
konusunda ısrarcı olunca ve yeni bir palto alacak parası da olmadığı için Akaki
Akakiyeviç tüm masraflarından, çay içmesinden bile, kısarak kısa zamanda palto
parasını biriktiriyor. Palto parasını bir araya getirebilmke için verdiği emek
de göz dolduracak cinsten aslında ama o zamanlarda kimse küçük insanın aslında
sağlam bir duygu, düşünce ve karakter yapısına sahip olmasıyla ilgilenmiyor...
En sonunda palto parasını biriktiren Akaki Akakiyeviç’in sevinci okurken hüzün
veriyor aslında. En sonunda terzisinin yolunu tutan Akaki Akakiyeviç ne
hâllerle biriktirdiği parasıyla yeni paltosuna kavuşuyor. Artık üşümeyeceği
için mutlu olan Akaki’nin iş arkadaşları da paltosuna övgüler yağdırıyor.
Aslında iş arkadaşları yine işin alay etme boyutunda olsalar da Akaki utangaç bir
sevinç yaşıyor paltosuna gelen övgülerden dolayı.
Normalde kendisni hiçbir aktiviteye
dâhil etmeyen iş arkadaşları bir akşam buluşması istiyorlar akaki’den
paltosunun şerefine. Akaki o küçük evine insanları çağıramayacağı için başka
bir arkadaşında toplanıyorlar. Akaki o kadar yolu yürüyerek gidiyor ama
dönerken karanlık yollardan geçmesi gerekiyor. Bu sırada birileri sokakta
paltosunu çalıyor. Dehşete kapılan akaki’ye kimse yardım etmiyor, gece bekçisi
bile.
“O geceyi nasıl geçirdiğini, kendini bir başkasını yerine
koymayı başarabilenler az çok tahmin edecektir.” (Gogol 2018: 56)
Ertesi gün çaresiz bir şekilde, belki
bir umut yardım eder diye iş yerindeki öemli bir müdürün yanına gider ve
paltosunun bulunması için yardım talebinde bulunur Akaki. Bu bahsettiğim yardım
istenen adam Rusya’nın o zamanki alt-üst statüsüne göre “mühim adam”dır.
Başkahramanımız olan “küçük adam”, “mühim adam”dan yardım ister, onun gücünün
kudretinin çözümü sağlayacağını umarak. Bahsettiğim “mühim adam” ise onu tam
anlamıyla aşağılayarak odasından kovar. O davranışı da mühim adam kavramının
nasıl bir insan kitlesini karşıladığının apaçık ortaya konduğu bölümdür. Her
okuyucunun orada iç aydınlanmalar yaşayacağı muhakkak.
“İşte, Kutsal Rusyamız taklitçilik hastalığına bu derece
kapılmış drumda; herkes amirlerine özeniyor, herkes birbirine amirlik taslıyor.” (Gogol 2018: 66)
Akaki bu azarlanmaya o kadar içerlenir
ki, ömrü boyunca gece gündüz canla başla çalışmasına rağmen hiçbir takdir
görmemesi bir yana, bir de bu aşağılanma onun ruhunu derindne etkiler. Bunun
üzerine zaten paltosu olmasığı için tekrar eski, ısıtmayan, sabahlık gibi olan,
yamalı paltosunu kullnamaya başlar Akaki. O aşağılanmaya ruhu ve yüreği
dayanamadığı için yemeden içmeden kesilmiştir. Paltosu olmadığı için de
üşümektedir Rusya’nın buz gibi sokaklarında. Gerçi Rusya’nın soğuklarında
gerçek bir paltosunun olmamasını getirdiği üşüme ve aşağılanmasından dolayı
yemeden içmeden kesilmesi ölmesine neden olacaktır ama esas ölümü ruhunun bu
aşağılanmayı kaldıramamasındandır bence...
Ölür ve sessiz sedasız gömülür Akaki,
sanki böyle biri hiç var olmamışcasına; esas farkındalığının ölümünden sonra
başlayacağımı kendisi de ölürken bilmemektedir...
“Yaşadığı süre boyunca kimsenin farkına bile varmadığı bu
adamın, ölümünden sonra birkaç gün daha bu dünyada varlığını hissettirme
şansının kendisine bahşedileceğini kim düşünebilirdi! Ama oldu işte...” (Gogol 2018: 66)
Petersburg sokaklarında bir hayalet
söylentisi yayılmaya başlar, Akaki’nin ölümünün ardından. Bir hayalet geceleri
insanların paltolarını çalıyordur. Herkes Akaki’nin hayaletini konuşmaya başlamıştır,
yaşarken görünmez olan bu küçük insan
ölümünün ardından en çok dikkat çeken karakter olmuştur...
En sonunda kendisini sağken aşağılayan
o mühim adamın da paltosunu çalar başkahramanımız. Kendisini bir güzel de korkutur.
O günden sonra bir daha ortalarda görünmez, sanırım mühim adam da layığını
bulmuş, paltosu Akaki Akakiyeviç’e tam oturmuştur. Akaki’yi sağlığından içsel
olarak yaralayan o mühim adam ise o günden sonra bir daha kimseyi aşağılamaz,
sanırım dersini almış olmalı...
“Daha da ilginç olan şey, o günden sonra hortlak memur bir
daha ortalarda görünmedi; anlaşılan mühim adamın paltosu üzerine tam oturmuştu.” (Gogol 2018: 72)
Bu kitabı tüm “mühim adam”ların okuyup derslerini
almaları dileklerimle, tüm “küçük insan”lara selamlar...
(Tiyatro oyunu da vardır Palto’nun,
çok da sevmiştim izlediğimde, yine de kitabı muhakkak okunmalı diyenlerdenim;
oyunu ne kadar kaliteli sergilense de Palto kitabı yansıttığı fikrin ve
farkındalığın baş tacı olarak kalmalı...)
************
“Toplumsal hayatın kıyısında yer alan “silik” bir karakterin, Akakiy Akakiyeviç adlı sıradan bir “devlet memuru”nun trajikomik hikâyesi anlatılıyor Gogol’ün Palto’sunda. Trajik olanla komik olanın ustaca bir araya getirildiği bu hikâye, gerek Rus edebiyatını gerekse dünya edebiyatını yarattığı karakter itibariyle derinden etkilemiştir. Modern hayatın bürokratik mekanizmaları içine çekilmiş, para sıkıntısı çeken, işini kaybetmekten ürken, çevresindeki insanlar tarafından sürekli aşağılanan, ezilip hor görülen bir memurdur Akakiyeviç. Kendini gerçekleştirdiği tek eylemse, “şevkle” yaptığı işidir:
Bu işte, yani mektupları temize çekme işinde sadece kendine ait, değişik, hoş bir dünya bulurdu. İşini yaparken duyduğu mutluluk yüzünden okunurdu; bazı harfler gözdesiydi ve sıra bu harfleri yazmaya geldiğinde kendinden geçer, gözlerini kırpıştırır, gülümser ve sanki dudaklarıyla kalemine yardım ederdi. Yüzüne bakınca kaleminin ucundan hangi harfin dökülmekte olduğu kolayca anlaşılırdı.
Kara kışın soğuğundan korunmak için bir paltoya ihtiyaç duyan Akakiyeviç’in, bu paltoyu güç bela edinmesiyle birlikte bütün hayatı altüst olur, komik olan yerini trajik olana bırakır…” (Gogol 2018: Arka Kapak Yazısı)
************
“Edebiyat (özellikle öykü), insan yaşantılarındaki kimi öenmsiz görünen anların üzerine düşürdüğü edebi ışık vasıtasıyla insan olmanın, yeryüzünde yer kaplamanın nasıl bir şey olduğunu (ya da olmasığı) gibi soruları içine almaya, tartışmaya ve yeni sorularla didiklemeye başlamıştır. Bu anlık edebi ışığın ilk huzmelerinden biri de Gogol’ün Akakiy’in üzerinde düşürdüğüdür.” (Behçet Çelik, Sunuş: Hayaletteki Işık ve Gölge: 13)
“Palto’yu okuduğumuzda, yayınlanmasının üzerinden nerdeyse 175 yıl geçmesine rağmen, ‘kendi varoluş durumumuzu, ender yaşanan akıldığı algı anlarına bağlayan gölgeler bulmak’ bugün de mümkün.” (Behçet Çelik, Sunuş: Hayaletteki Işık ve Gölge: 18)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder