26 Şubat 2021 Cuma

MUSTAFA KEMAL

Kitap adı: Mustafa Kemal

Yazar adı: Yılmaz Özdil

Orijinal adı: Mustafa Kemal

Ülke: Türkiye              

Özgün dili: Türkçe

Anadilinde 1. Baskı: 2018

Okuduğum baskı: Kırmızı Kedi Yayınevi, 4. Baskı, 2018 

Sayfa Sayısı: 498 


Bu eserin yeri ayrı bende. Hakkında iyi ve kötü çok yorum yapılmış ve bazı tarihçiler içindeki bazı bilgilerin yanlış olduğunu öne sürmüşler, nitekim işin bu boyutunu gerçekten tarihçilere bırakıyorum. Ha bir de kitapta kaynak belirtilmemesi bence büyük eksiklik, bu kısmı da işin ehli insanların tartışmalarına bırakmak lâzımdır ama öyle detaylar var ki kitapta, kaynağa lüzum olmayan ve içimi geçirip “Atatürk’ü gören, onunla konuşan, duyan, yanında olan insanları çok kıskanıyorum” dedirtmeme neden olmuştur... Uzun lafın kısası, bu eserin yeri ayrı bende, hoş gerçi Atamızın hakkında yazılan saçma sapan şeyler dışında onu anlatan her yazı kıymetlidir. Sağolsun Yılmaz Özdil de yazmış ama yazarı pek bilmem, ben eserini yorumlarım. Gerçi kitap Mustafa Kemal Atatürk’ü anlatmış, yoruma ne hacet? Atamızı anlatmış, şuraya herhangi bir etkileyici söz yazmam onun bizi ne kadar düşündüğünü, ülkesi için kendi hayatını ve sağlığını unuttuğunu, bize cumhuriyet ve özgürlük verdiğini, acılarını içine atıp cephe cephe gezdiğini, sırf başımız dik olsun diye ülkeyi kimsenin himayesine bırakmadığını bilmeyene kâr etmez. Padişahlık şansı varken cumhuriyeti ilân ettiğini bilmeyene hiç kâr etmez. Daha cephedeyken, daha ülkesi için savaştayken bile savaşı kazanıp cumhuriyeti kurduktan sonra ülkenin bilim, sanat, spor, ekonomi konusunda hızla gelişmesi ve kalkınması için çocukları okumaya yollamış, “Sizi birer kıvılcım olarak gönderiyorum, ateş olarak geri dönün” diyen bir Ata’ya saygı duymayacak insana yazacak cümlem yok, kitap hakkında anlatacaklarım yalnızca benim gibi onu daha iyi tanımak için kitabı eline alanlar için bir fikir olsun.    

 

Bu kitabı okuyun, okutturun, bundan önce de Nutuk’u. İçindeki tüm bilgileri buraya yansıtmam imkânsız ama kitabın akademik bir dilden ziyade su gibi okunacak bir dille yazıldığını söyleyebilirim. Benim okumam tam bir haftamı aldı ve Mustafa Kemal Atatürk hakkında bilmediğim o kadar çok şey öğrendim ki, o kadar çok yerde gözüm açıldı ve o kadar çok yerde duygulanıp ağladım ki, keşke bitmeseydi dedim son sayfasında. Bir de böyle eşsiz bir lider, başöğretmen, asker, baba, ileri görüşlü ve fedakar insan...bir daha da gelmez bu dünyaya. Mesela o hayatta olsaydı hâlâ, ben buraya daha rahat yazı yazardım, içimden geldiği gibi, çünkü kendi meclisine kendisine karşı çıkan insanları alıp, onları dinleyip fikir alışverişi yapan bir kahramanın düşünce özgürlüğünü elbette ülkesindeki her vatandaşa sağladığını tahmin edersin. Okumalısın;)

 

 

************

 

Kitabın içinde Atatürk’ün ailesi, çocukluğu, gençliği, öğrenciliği, savaşlar, kongreler, cumhuriyetin ilanı ve sonrası, cumhuriyetin ilanından sonra sadece on yılda ülkeyi nasıl dipten göğe taşıdığı ve şimdi bizim özendiğimiz o çeşit çeşit Avrupa ülkesinin kıskandığı, özendiği ve saygı duyduğu bir ülke hâline getirdiği, eşi ve özel hayatına dair detaylar, çocuklarıyla olan iletişimi, tüm kardeşleri (Evet Atatürk’ün tek kardeşi Makbule Atadan değil), hayvan sevgisi, hizmetlilerine karşı olan tutumu, kendi çocuklarıyla (evlat edindiği 8 çocuk var, üstelik 6’sı kız ve onları okutma isteği etkileyici) hizmetlilerin çocuklarının ayn okula gittiği gibi detaylar, kadına verdiği önem ve kadının daha adı olmayan ülkede kadını başarılı ve dimdik ayaklarının üzerinde duran kadınlara dönüştürmesi, soğukkanlı ve ileri görüşlü tutumu, muhteşem zekâsı anlatılıyor.

 

Mücadele verdiği savaşlara ve ülkesi için attığı her adıma dair daha önce hiç duymadığım detaylar var kitabın içinde, o yüzden merakla ve istekle okunuyor, bir daha da nereden duyacağım ki diyeceğimiz yaşanmışlıklara yer verilmiş sürekli.

 

Ayrıca sanat, spor ve bilim aşkı öyle muazzam ki Atamızın, mesela cumhurbaşkanıyken bile onun için tiyatro geç başlamazmış, o koşa koşa yetişirmiş, ya da mesela nerede ne yemiş içmişse direkt parasını öder, çocuklarının notları yüksek gelince öğretmenlerine gidip benim çocuklarım diye ayrıcalık mı geçiyorsunuz, geçmeyin dermiş. En yakın arkadaşı Nuri Conker’miş mesela, onunla  uğraşmayı pek severmiş Atamız.

 

Nereden nasıl bir ödenek aldıysa vatanı için harcadığına dair hep belgeler ve faturalar gönderirmiş ki insanlar neyin nereye harcandığını görsün dermiş. Cephede çok hastalandığında veya yaralandığında sırf askerlerin moralleri yüksek olsun diye gizlermiş. Dine ve din adamlarına saygısı sonsuzmuş, Kuran okuturmuş, bu ülkenin mensup olduğu dini öğrenir ve herkesin de öğrenmesi için Türkçe meallerin yazılmasının önünü açmış, din tüccarlarına ise asla müsamaha göstermezmiş. Şimdi bu Atanın evlatları onu nelerle itham ediyor...

 

O harabe ülke öyle bir kalkınmış ki Mustafa Kemal Atatürk’ün sayesinde, kendi tarımını yapan, fabrikalar kuran, ekonomik olarak tam bağımsız, çok sayıda okulu olan, bilim konusunda ileriye taşınan, sanat ve sporda kendisini gösteren, medeniyette ilerlemiş bir ülke bırakmış Atamız bize. Tekrar söylüyorum, kendi tarımını yapan, teknolojik olarak ilerleyen, hızla yeni fabrikaların açıldığı ve üretimde kendi ayaklarının üzerinde duran bir ülke bırakmış Atatürk bize...

 

Kağnıları kullanıldığı, bilim adına tek bir iz olmayan, kadının nüfus sayımında bile sayılmadığı, işgâl altındaki bu ülkeden, cumhuriyetin kurulmasının ardından yalnızca on yılda tüm Avrupa ülkelerinin özendiği müthiş kalkınmış bir ülke çıkarmış ortaya. Nasıl yaptığı, ne emekler verdiği, ömrü boyunca ne kadar çok kitap okuduğu anlatılmış bu kitapta. Eğer Atatürk’ün ivmesiyle bu ülke yükselmeye devam etseydi, o kadar ileri düzeyde bir ülke olurduk ki şimdi, buna her aklı başında Türk gencinin içi gidiyor olmalı. Kitap güzel, ona lafım yok da kitabı etkileyici kılan Mustafa Kemal Atatürk’ün insanlığı, zekâsı, başarıları ve ülkesi için harcadığı emek ve gösterdiği fedakarlıklar...

 

Ülke elden giderken nasıl kurtardığı ayrı bir destan, ülkeyi kurduktan sonraki kalkındırma çabası ise apayrı... Latin alfabesine geçişimiz ve bilimde kullanılan pek çok Türkçe terim Atatürk’ün emeklerinin sonucudur.

 

Kadının bir mal kadar değer görmediği ve nüfus sayımında bile sayılmadığı o ülkeden muhteşem cumhuriyet kadınları çıkmış, lisan bilen, bilim bilen, birey olan kadınlar çıkmış, Atatürk’ün çabalarıyla ve önderliği sayesinde. Önceden o yok sayılan kadınlar öyle modern ve başarılı bireyler olmuşlar ki, yapılan seyahatlerde Atatürk’ün yanında Türk gençlerinden kızlar varken “Kemal Paşa’nın kızları” geliyor derlermiş, hayranlıkla bakarak bu hızlı değişim ve gelişime. Şimdi bizim özendiğimiz o gelişmiş ülkeler söylemiş bunları, onlar bize yetişmeye çalışırmış adeta.

 

Ha bu arada, yazdığım hiçbir şeyi anlamayanlar için son bir şey ekleyeceğim, 1923’te dolar 1.67 lirayken 1939’da 1.28 liraymış ; )

 

************

 

Bence Kemal Paşa’nın kızları hâlâ var, az mıyız çok muyuz bilmem ama var.

Atatürk’ün vatanı emanet ettiği Türk gençliği de bence hâlâ var.

Umut her zaman vardır, işgâl edilmiş o topraklardan öyle muazzam bir vatan kurmuşsa Atamız, umut hâlâ var, güçlenmemiz ve hem birey olarak hem ülke olarak her konuda güçlü ve önder olabilmemiz için..

 

Bu dünyaya bir Atatürk geldi, etten kemiktendi, çok sigara içerdi ve ağır yaralar aldı, en sonunda da gitti, etten kemikten Atatürk gitti çünkü insandı en nihayetinde, insan. Bu dünyaya bir Atatürk geldi, fikirdi, üretmekti, cesaretti, akıldı, bağımsızlıktı, özgürlüktü, hem madden hem de manen, o Atatürk bâki kalacak...

 

************

 

Cumhuriyet’in ilk cumhurbaşkanı, Cumhuriyet’in ilk gününde, Cumhuriyet’in ilk başbakanına şöyle diyordu:

 

‘Bize, geri, borçlu, hastalıklı bir vatan miras kaldı.

Yoksul ve esir ülkelere örnek olacağız.

Kaderin bizim kuşağımıza yüklediği bir görev bu.

Özgür bir toplum oluşturmak zorundayız:

Çağdaşlaşmak, bu ideali gerçekleştirmek zorundayız.

Bu görevin ağırlığını ve onurunu seninle paylaşmak istedim. Allah yardımcımız olsun.’ “ (Özdil 2018: 158)

 

 

Mustafa Kemal savaşın o en kritik döneminde bir günlüğüne cepheden ayrıldı, ‘cahillikle savaş düşmanla savaştan daha az önemli değildir’ dedi, Ankara’ya geldi, kongrenin açılış konuşmasını yaptı.” (Özdil 2018: 158)

 

 

Türkiye’nin en modern, en büyük fabrikasını portakal, mandalina, greyfurt karşılığında aldı... Parayla değil, zekâyla akıl’la kurdu.” (Özdil 2018: 357)

 

 

Türk halkı kullandığı eşyayı kendi üretmeli.

Servette, ithalatta   israftan kaçınmalı.

Ormanları evlat gibi sevmeli, orman yetiştirmeli.” (Özdil 2018: 357)

 

 

Sonsöz değil, dünya durdukça önsözdür.

Mustafa Kemal ilelebet payidardır.” (Özdil 2018: 498)

 

************


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder