28 Şubat 2021 Pazar

USTALIK GEREKTİREN KAFAYA TAKMAMA SANATI

Kitap adı: Ustalık Gerektiren Kafaya Takmama Sanatı

Yazar adı: Mark Manson

Orijinal adı: The Subtle Art of Not Giving A Fuck 

Ülke: Amerika

Özgün dili: İngilizce

Anadilinde 1. Baskı: 2016 

Okuduğum baskı: Butik Yayıncılık, 1. Basım, 2018, Çeviri: Pınar Savaş 

Sayfa Sayısı: 200 


Ünlü bir blog yazarı olan Mark Manson’ın kişisel gelişim tadındaki Ustalık gerektiren Kafaya Takmama sanatı isimli bu kitabına karşı ilk zamanlar önyargılıydım fakat bir kitabın tüm hayatımızı değiştirmesini veya isminde bahsi geçen sanatı anında uygulamamızı sağlayan büyüleyici bir etkisi olmasını beklersek elbette hayal kırıklığına uğrarız. Onun yerine kitabın ele aldığı konularda göstereceğimiz çabaya destek olarak kitabı algılarsak bence işe yarar satırlar mevcut kitapta. Zira, kitabın içeriği hayatın getirdiği zorlukları küçümsemekten veya hiçbir şeyi kafaya takma demekten ziyade doğru seçimlere bizi itme eğiliminde. Romanlara aşık olan bir okur olarak bu tarz kitapları okuma geçmişim pek dolu değilse de bence çıkmaza girdiğimiz zamanlarda elimize aldığımızda içinden kapacağımız değerli tavsiyeler veya gerçek hayattan kısa hikâyeler barındıran önemli bir derleme, Mark Manson’ın kaleminden çıkanlar.     

SPOR KURALLARI

Kitap adı: Spor Kuralları 
Yazar adı: Settar Koçak, Selçuk Akpınar, Barış Sözeri, Ünal Karlı
Orijinal adı: Spor Kuralları 
Ülke: Türkiye Cumhuriyeti           
Özgün dili: Türkçe
Anadilinde 1. Baskı: -
Okuduğum baskı: ODTÜ Yayıncılık, 2006  

    Bu kez genelde okuduklarımdan farklı tarzda bir  kitapla geldim buralara.                                                                                                        Kendi okulumun üyelerinin yazdığı ve spor dallarından 19 tanesinin hem kısa birer tarihçesini hem de kurallarını sunarak, bu spor dalları hakkındaki bilgi eksiğimizi veya merakımızı büyük ölçüde kapatacak "Spor Kuralları" kitabının ODTÜ'nün kuruluşunun 50. yılı için hazırlandığını biliyor musun? 
"Bu kitapta günümüzde yaygın olarak yapılmakta olan 19 spor branşının Türkiye ve Dünyadaki kısa tarihçesi, temel kurallları, o branşa ait ilginç olaylar ve en önemli sporcuları, Türkiye ve Dünya rekorları kıyaslamaları ile birlikte okuyucuya sunulmuştur." (Spor Kuralları, Arka Kapak Yazısı)   
  

27 Şubat 2021 Cumartesi

KÜÇÜK PRENS

Kitap adı: Küçük Prens 

Yazar adı: Antoine de Saint-Exupery

Orijinal adı: Le Petit Prince

Ülke: Fransa      

Özgün dili: Fransızca

Anadilinde 1. Baskı: 1943

Okuduğum baskı: Can Sanat Yayınları (Can Çocuk), 1. Basım, 2017, 

Çeviri: Cemal Süreya ve Tomris Uyar    


İnsanın arkadaşını unutması ne acı. Kaldı ki arkadaşı olan kaç kişi var içimizde? Bir gün onu unutursam gözleri sayılardan başka şey görmeyen büyüklere dönerim.(Exupery 2017:31) 


Koyun çiçeği yedi mi, umarım yememiştir... 


Kitabın sonunda herkesin gülümseyerek bunun olmadığını dilediğini tahmin ediyorum ve belki de acı olan bir gerçek varsa o da bu kitaba büyüklerin çocuklardan daha çok ihtiyacı olduğu... Çocukların kitaptaki metaforların ardındaki esas anlamları keşfetme konusundaki yüzeyselliği değil bunu düşündüren, onların zaten gülleri var ve evcilleştirdikleri tilkileri. Ya bizler? Farkında mıyız, sahip olduğumuz o gülün gerçek hayatımızda neye veya kime denk geldiğinin? Ya da diğer tüm tilkilerden evcilleştirdiğimiz için farklı olan tilki hayatımızdaki hangi değer veya kimin yüreği? Bence Küçük Prens’i okumalıyız. Arayış içindeysek veya yolumuzu kaybettiysek, belki de doğru yolu bulduğumuza innaırken bastığımız çiçeği geri canlandırmak adına bunu yapmalıyız. Sanırım Küçük Prens’ın yazarı dünyanın en iyi kalpli pilotuydu, dünyadaki diğer pilotları tanıyor muyum peki? Hayır, tıpkı sahip olduğumuz gerçek arkadaşlarımız bizim için en iyi kıymetli insanlar iken dünyadaki diğer insanları tanımamamızın bir öneminin kalmaması gibi... 


26 Şubat 2021 Cuma

MUSTAFA KEMAL

Kitap adı: Mustafa Kemal

Yazar adı: Yılmaz Özdil

Orijinal adı: Mustafa Kemal

Ülke: Türkiye              

Özgün dili: Türkçe

Anadilinde 1. Baskı: 2018

Okuduğum baskı: Kırmızı Kedi Yayınevi, 4. Baskı, 2018 

Sayfa Sayısı: 498 


Bu eserin yeri ayrı bende. Hakkında iyi ve kötü çok yorum yapılmış ve bazı tarihçiler içindeki bazı bilgilerin yanlış olduğunu öne sürmüşler, nitekim işin bu boyutunu gerçekten tarihçilere bırakıyorum. Ha bir de kitapta kaynak belirtilmemesi bence büyük eksiklik, bu kısmı da işin ehli insanların tartışmalarına bırakmak lâzımdır ama öyle detaylar var ki kitapta, kaynağa lüzum olmayan ve içimi geçirip “Atatürk’ü gören, onunla konuşan, duyan, yanında olan insanları çok kıskanıyorum” dedirtmeme neden olmuştur... Uzun lafın kısası, bu eserin yeri ayrı bende, hoş gerçi Atamızın hakkında yazılan saçma sapan şeyler dışında onu anlatan her yazı kıymetlidir. Sağolsun Yılmaz Özdil de yazmış ama yazarı pek bilmem, ben eserini yorumlarım. Gerçi kitap Mustafa Kemal Atatürk’ü anlatmış, yoruma ne hacet? Atamızı anlatmış, şuraya herhangi bir etkileyici söz yazmam onun bizi ne kadar düşündüğünü, ülkesi için kendi hayatını ve sağlığını unuttuğunu, bize cumhuriyet ve özgürlük verdiğini, acılarını içine atıp cephe cephe gezdiğini, sırf başımız dik olsun diye ülkeyi kimsenin himayesine bırakmadığını bilmeyene kâr etmez. Padişahlık şansı varken cumhuriyeti ilân ettiğini bilmeyene hiç kâr etmez. Daha cephedeyken, daha ülkesi için savaştayken bile savaşı kazanıp cumhuriyeti kurduktan sonra ülkenin bilim, sanat, spor, ekonomi konusunda hızla gelişmesi ve kalkınması için çocukları okumaya yollamış, “Sizi birer kıvılcım olarak gönderiyorum, ateş olarak geri dönün” diyen bir Ata’ya saygı duymayacak insana yazacak cümlem yok, kitap hakkında anlatacaklarım yalnızca benim gibi onu daha iyi tanımak için kitabı eline alanlar için bir fikir olsun.    

 

22 Şubat 2021 Pazartesi

PALTO

Kitap adı: Palto 

Yazar adı: Nikolay Vasilyeviç Gogol

Orijinal adı: Шинель

Ülke: Rusya             

Özgün dili: Rusça

Anadilinde 1. Baskı: 1842

Okuduğum baskı: Ayrıntı Yayıncılık, 9. Baskı, 2018, Çeviri: Aslı Takanay 

Sayfa Sayısı: 91  


Hepimiz Gogol’un Palto’sundan çıktık.(Dostoyevski) 

Küçük insan” ve “mühim adam”ın öyküsü...


************

Gogol’un Palto’su edebiyat için mihenk taşı dedikleri nadide bir parçaymış, Dostoyevski’nin sözünden anlaşıldığı üzere. Bu kısa öyküyü bu kadar değerli kılan ise aslında olay örgüsü değil, başkahramanların toplumdaki statüsüyle anlatılmak istenen hiyerarşik düzenin sıradan insanı ne kadar yaraladığı ve yanlış giden bu koca düzen... Akakiy Akakiyeviç Başmaçkin devlet dairelerinin birinde çalışan sıradan bir memurdur, edebiyatın belirli bir dönemine kadar yok sayılan “küçük insan”dır. Bu küçük insanların mühim insanlardan daha karmaşık ve değerli yönleri vardır oysa ki. İşte Gogol da bu ve bunun gibi çözümlemelere ulaşmamızı beklemiş okurken, sadece paltosu çalınan bir adamın öyküsünü okuyup gülmemizi veya ağlamamızı değil. 

 

UÇURTMA AVCISI

Kitap adı: Uçurtma Avcısı 

Yazar adı: Khaled Hosseini

Orijinal adı: The Kite Runner 

Ülke: Amerika              

Özgün dili: İngilizce

Anadilinde 1. Baskı: 2003

Okuduğum baskı: Everest Yayıncılık, 63. Baskı, 2018, Çeviri: Püren Özgören



Senin için bin tane olsa yakalarım,

************

Emir ve Hasan, Kabil'de monarşinin son yıllarında birlikte büyüyen iki çocuk... Aynı evde büyüyüp, aynı sütanneyi paylaşmalarına rağmen Emir'le Hasan'ın dünyaları arasında uçurumlar vardır: Emir, ünlü ve zengin bir işadamının, Hasan ise onun hizmetkarının oğludur. Üstelik Hasan, orada pek sevilmeyen bir etnik azınlığa, Hazaralara mensuptur.

Çocukların birbirleriyle kesişen yaşamları ve kaderleri, çevrelerindeki dünyanın trajedisini yansıtır. Sovyetler işgali sırasında Emir ve babası ülkeyi terk edip California'ya giderler. Emir böylece geçmişinden kaçtığını düşünür. Her şeye rağmen arkasında bıraktığı Hasan'ın hatırasından kopamaz.

Uçurtma Avcısı arkadaşlık, ihanet ve sadakatin bedeline ilişkin bir roman. Babalar ve oğullar, babaların oğullarına etkileri, sevgileri, fedakarlıkları ve yalanları... Daha önce hiçbir romanda anlatılmamış bir tarihin perde arkasını yansıtan Uçurtma Avcısı, zengin bir kültüre ve güzelliğe sahip toprakların yok edilişini aşama aşama gözler önüne seriyor.

Uçurtma Avcısı'nda anlatılan olağanüstü bir dostluk. Bir insanın diğerini ne kadar sevebileceğinin su gibi akıp giden öyküsü...” (Hosseini 2018: Arka Kapak Yazısı)

************

 

Övgüler yağdırdığım pek çok kitapla rastlaştım, hele ki romanlar... Yine de eğer ömrüm boyunca en çok bağ kurduğum yalnızca beş kitabı seçmem istenseydi, şüphesiz içlerinde Uçurtma Avcısı olurdu...    

 

21 Şubat 2021 Pazar

GEÇMİŞE YOLCULUK

Kitap adı: Geçmişe Yolculuk  

Yazar adı: Stefan Zweig

Orijinal adı: Die Reise in die Vergangenheit

Özgün dili: Almanca

Anadilinde 1. Baskı: -

Okuduğum baskı: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları Yayınları, 5. Baskı, 2018 

Çevirmen: Regaip Minareci 

Sayfa Sayısı: 52 


Zweig’ın 1920’li yıllarda yazdığı tahmin edilen bu novellanın e yazması ölümünden sonra oldukça geç bir tarihte, 1970’llerde gün ışığına çıkarıldı. Ve aşkın sınır tanımazlığı üzerine yazılmış en yoğun, en etkileyici metinler arasında yer aldı.

Geçmişe Yolculuk, zamana, mekâna ve değişen koşullara direnen yasak ve tutkulu bir aşkın hikâyesidir. Bu çılgın aşk önce okyanusun ve daha sonra da Birinci Dünya Savaşı’nın araya girmesiyle dokuz yıllık bir kesintiye uğrar. Yıllar sonra yeniden buluşan iki sevgilinin hayatları büyük bir değişime uğramıştır. Önlerinde uzanan belirsiz geleceğe, geçmişin sürekli aralarına giren gölgesine rağmen, aşk doludizgin sürmektedir…” (Zweig 2018: Arka Kapak Yazısı)

 

      Zweig’ın iki dünya savaşını da görmekten yorgun düşen ruhunun artık bedeninde daha fazla ikâmet etmek istemediğini aklıma düşürdü, kitapta Birinci Dünya Savaşı’ndan ötürü aşkı yarım kalan bir adam ve bir kadına rastlayışım…

 

İÇİMİZDEKİ ŞEYTAN

Kitap adı: İçimizdeki Şeytan  

Yazar adı: Sabahattin Ali

Orijinal adı: İçimizdeki Şeytan

Özgün dili: Türkçe

Anadilinde 1. Baskı: 1940 

Okuduğum baskı: Yapı Kredi Yayınları, 54. Baskı, 2019   



      Sanırım İçimizdeki Şeytan’ı anlatmak zor olacak benim için veya yeterli gelmeyecek ne yazarsam yazayım. İçimizdeki Şeytan’ın Ömer’i biraz da Kuyucaklı Yusuf’un Yusuf’una benzer ama yine de Yusuf’u daha çok bağrına basıyor insan elinde olmadan; gidişleri benziyor yine de, ardında bırakıp bir şeyleri, nereye gittiğini bilmeden öylece gitmek… Yine de hakkında yazmaktan, yorumlamaktan en az keyif alacağım roman sanırım İçimizdeki Şeytan çünkü bu kitabı okumamanın manasızlığını okuyunca anladım ve Ömer’in öylece bırakıp gidişi gibi kitabın öylece okunması gerektiğinin farkına vardım; Sabahattin Ali’nin o pürüzsüz diliyle öylece okumak zaten kitabı içimizde hissetmemize yetecektir.  Tabi eğer hepimizin içinde birer şeytan olduğunu düşünmeyi bir kenara bırakıp o şeytanın, dizginlemenin elimizde olduğu birer tembellik ve acizlik güftesi olduğunu kabul edebiliyorsak…

 

KUYUCAKLI YUSUF

Kitap adı: Kuyucaklı Yusuf 

Yazar adı: Sabahattin Ali

Orijinal adı: Kuyucaklı Yusuf

Özgün dili: Türkçe

Anadilinde 1. Baskı: 1937 

Okuduğum baskı: Yapı Kredi Yayınları, 84. Baskı, 2019 



Sabahattin Ali iyi ki yazmış ve iyi ki hâlâ onun kitaplarını satın alıp okuyabildiğimiz bir andayız. Sabahattin Ali’nin eskiden hep kendi hâlinde duygusal bir yazar olduğunu sanardım, elbette bu tespitim doğru fakat bu betimlemenin tek başına yeterli olmadığı o kadar açık ki. Yaşadığı dönemin kalıplaşmış kültürel unsurları, bu ortamın dayatmaları ve kendini bu yere, çevreye ve zamana ait hissetmeyen o azınlıktaki insanları gayet muntazam bir edebi yetenekle aktarmak her yazarın harcı olmamalı. Kendisini bu kadar da etkileyici bilmezdim, dolu dolu ve her cümlesinin altında bir dolu manzarayı barındıran bir roman Kuyucaklı Yusuf mesela. Hani bazı insanlar vardır ya, kıymeti bilinmez, klasik bir cümle belki ama kıymeti bilinmemiş bu yazarın. Çok okunan bir yazar, daha nasıl bilelim kıymetini dersen işte o öyle değil, anlattığını dolu dizgin anlamak da mühim bir husus olmalı. Türk edebiyatının en saygın yazarlarından biriymiş, bu kitabını okuyunca bunu bir kez daha hissettirdi. Niye el üstünde tutmamışlar ki böyle önemli bir eseri veya yazarı, evet birkaç bilgim ve tahminim var ama bunları kafamdan silmek isterdim...