28 Ekim 2018 Pazar

KİTAPLAR VE SİGARALAR

Kitap adı: Kitaplar ve Sigaralar
Yazar adı: George Orwell
Orijinal adı: Books v. cigarettes 
Ülke: İngiltere              
Özgün dili: İngilizce
Anadilinde 1. Baskı: 1946
Okuduğum baskı: Sel Yayıncılık, 6. Baskı, 2017, Çeviri: Levent Konca 
Sayfa Sayısı: 119  

"Kitaplar, gerçekten de okuyucuların yakınmalarına neden olacak kadar pahalı mıdır?" Sıkça sorulan bu sorunun cevabını bu kez George Orwell arıyor. İşe elindeki kitapların envanterini çıkararak başlıyor ve sigaraya harcanan parayla kitaba harcanan para arasında bir kıyas yapıyor. Cevap sizce ne?

Kitaplar ve Sigaralar, eleştirmenlik ve sahaflık da yapmış olan Orwell'ın sansürden başlayıp eleştirmenliğin çelişkilerine uzanan geniş bir yelpazede edebiyat camiasına ilişkin gözlemlerinden oluşan makalelerini bir araya getiriyor. Edebiyat dünyasına ve bu dünyadaki ilişkileri yöneten ve yönlendiren etiğe ilişkin özgün bir bakış açısı sunan Orwell, yazar, eleştirmen ve okurların panoramasını dönemin politik atmosferi eşliğinde değerlendiriyor. 


"Sahafta çalışırken -eğer sahafta çalışmıyorsanız bu mekanı kafanızda çekici yaşlı beyefendilerin uçsuz bucaksız deri ciltli kitap sayfalarının arasında gezindiği bir tür cennet olarak canlandırmanız ne kadar da kolay- beni en çok etkileyen şey gerçek kitapseverlerin az bulunurluğu olmuştu. İlk baskı züppeleri, edebiyat sevdalılarından daha fazlaydı; ucuz ders kitapları için pazarlık yapan doğulu öğrenciler onlardan da çoktu; ama en çok yeğenleri için doğum günü hediyesi arayan kafası karışık kadınlar geliyordu. Örneğin 1897'de çok hoş bir kitap okumuş olan, kendisi için o kitabın bir nüshasını bulup bulamayacağınızı soran sevgili yaşlı hanımefendi. Ne yazık ki kitabın adını ya da yazarını hatırlamıyor, tıpkı hangi konuyla ilgili olduğunu da hatırlamadığı gibi; fakat kırmızı bir kapağının olduğunu unutmamış." (Orwell 2017: Arka Kapak Yazısı)


George Orwell okumak akıcı ve etkileyici bir zevk olmuştur her zaman ama ilk kez denemelerini okuma fırsatı buldum. Daha önceleri, denemelerin genel anlamda, romanlara kıyasla sıkıcı ve iç karartıcı olduğuna inanırdım fakat George amcamız fikrimi bir hayli değiştirdi.

Yazar denemelerinin kiminde kitapların aslında sigara kadar bir masraf dâhi çıkarmadığını, yalnızca okumanın sıkıcı olduğu için paranın bahane edilerek kitap okunmadığını; kiminde safahlığın dışarıda göründüğünden çok farklı bir yüzü olduğunu; kiminde hayatımız boyunca ruhumuzun bile duymadığı yoksulların sığındığı ve can verdiği, kıyıda köşede kalan hastaneleri; kimindeyse kendi okul günlerinin hiç de dile getirilmeyecek yönlerini anlatmış; o bilindik müthiş, akıcı, vurucu ve sıcakkanlı üslubuyla. 

Seçtiği konular, bir yerlerde okumasak aklımıza gelmeyecek türden, belki de her gün önünden geçip de saç rengini bile fark etmediğimiz bir dilenci misali, o hep orada ama biz başımızı çeviriyoruz...



Kitabın ismi bence gayet ilgi çekici olmakla beraber kitabın içindeki ilk denemeden alınmış. Orwell'ın, farklı zamanlarda gazetelerde ve dergilerde yayınlanış çok sayıda denemesi mevcut ve bu denemelerin yedi tanesi bu kitapta toplanmış: "Kitaplar ve Sigaralar", "Kitapçı Anıları", "Bir Kitap Eleştirmeninin İtirafları", "Yazının Korunması", "Ülkem Sağ mı, sol mu?", "Yoksulların Ölümü", "Ne Günlerdi!".


"Kitaplar ve Sigaralar": Kitaplar ve sigaralar, kitapların gerçekten de okumak için fazla pahalı olup olmadığının, sigara ve bira masraflarıyla kıyaslanarak açıkça ortaya konduğu bir araştırma özünde ve şimdiye kadar duyduğum en mantıklı deneme konusu. Hatta bu deneme yalnızca fikirlerden değil sayısal verilerden oluşuyor ki itiraz edemeyelim :) Edemeyelim bence de çünkü Orwell o kadar salt gerçekleri yazıya dökmüş ki, kıyıda köşede kalmış ve hiç kimsenin işine gelmeyen satırlar bunlar. 

Günde bir paket sigara içip, bunu pek güzel karşılayan, birayı su gibi deviren kimselerin kitaplara pahalı olduğu için el sürmediğini öne sürdüğü bir toplumda bu kitap çoğu insanın işine gelmez herhalde. Bence sırf bu yüzden okunmalı. 

Hem biliyor musun, Orwell haklı. Tam da dediği gibi, kitaplar sıkıcı olduğu için okunmuyor, pahalı olduğu için falan değil. Kitabın yalnızca ilk altı sayfasını oluşturan bu denemesini gidip okumalı herkes. Kitaplar pahalı olduğu için kitabı alamayacak olanlar bile (!) kitap evinden çıkmadan okuyabilir diye düşünüyorum bu birkaç sayfalık denemeyi. Zaten sonrasında kitabı satın alıp tamamını okuyacağına bahse girerim...

Kitapları okuyunca sigara ve bira gibi bitmemeleri, bize kalmaları, istersek de kütüphanelerden ödünç almak gibi çeşitli alternatiflere başvurabilmemiz de ödediğimiz ücretten daha fazla getiriye sahip olduğumuzu gösteren başka yönler.


"Kitapçı Anıları": Sanırım sahafta çalışmanın muazzam bir dinginlik olduğunu düşünürüz, biz edebiyatseverlerin hepsi ama sanırım işin aslı pek öyle değil. Orwell'a göre sahafta çalışan bir kitapçının gözünden baktığınızda, buraya gerçek kitap sevdalıları pek az uğruyor, gelen insan profiliyse evlere şenlik.

Aslında bu tarz yazılar hep çok değerli olmuştur benim gözümde çünkü mesela bir sahafta çalışmadan bir sahafta çalışanın gözünde orayı göremezsiniz veya bir kasiyer olmadan marketi kasiyerin gözünden algılayamazsınız, tıpkı bir çiçekçi olmadan çiçekçinin gözünden dükkanı ve müşterileri yorumlayamacağınız gibi. Bütün bunlar ancak o insanların kaleminden çıkanları okumakla bir nebze elde edilebilecek kazanımlar olmalı.

"Kitaplar, şimdiye dek icat edilmiş diğer her şeyden daha fazla ve daha fena bir toz yapar ve her kurt sineğinin ölmek için tercih edeceği yer bir kitabın üstüdür. Ama hayatım boyunca kitap ticaretiyle uğraşmak istemeyecek olmamın asıl nedeni, işin içindeyken kitap sevgimi kaybetmiş olmam." (Orwell 2018: 18)


"Bir Kitap Eleştirmeninin İtirafları": Bir kitap eleştirmeninin gözünden kitap eleştirmeni olmayı okumak zevkliydi. İzmaritler ve yıkanmamış çay fincanlarıyla dolu bir yatak-oturma odasında kitaplar, kağıtlar, yazılar ve bir adet eleştirmen...  Kitap eleştirmenliğine ilgisi olan biz amatörlerin hiç görmediği bir iç dünyayı anlatmış Orwell.

"Hemen her kitap insanda yoğun duygular uyandırabilir; bir okurun tutkulu bir şekilde hoşlanmadığı bir kitap hakkındaki fikirleri dahi sıkılmış bir profesyonelinkilerden kesinlikle daha değerli olacaktır." (Orwell 2018: 24)


"Yazının Korunması": Bu deneme biraz ağırdı çünkü konu derindi. Ağır olan, baskıcı rejimlerin şiir dahil pek  çok sanata ve bilime pek etki etmese bile direkt yazıya hükmetmesi, özgürlüğünü elinden alması... Nitekim bu yalnızca Orwell'ın dönemine özgü olamaz, öyle değil mi? 

"Düzyazı kaleme alan yazar, yaratıcılığını öldürmeden düşüncelerinin kapsamını daraltmayacağı için düzyazı başka bir alandır." (Orwell 2018: 44)

Orwell'ın dediği gibi, hayalgücü esaret altında üreyemez...


"Ülkem Sağ mı, sol mu?": Sanırım burada Orwell'ın anlatmaya çalıştığı şey, herhangi bir tarafı savunmak değil de kalıplaşmaya karşı çıkmak, her gerçek sanatçı gibi, insan beynini, görüşünü, düşüncesini sınıflandırmaya karşı çıkmak. 

Vatanseverlik ile muhafazakarlık farklıdır mesela, ikisinin tek ortak yanı bağlılıktır ya da mesela vatanseverden sosyalist inşa edilebilir, Orwell'ın dediğine göre; manevi ihtiyaçların ortaklılığının birleştirici gücüne dayanarak. Okunmalı...


"Yoksulların Ölümü": Hani bazılar vardır ya, uzun zaman geçmiştir okumanın üzerinden ama gözlerini kapattığında okuduğun anda zihninde canlananlar aynı berraklıkla doluşuverir yine, bu kısa yazı da onlardan biri. Kaçımız bir yoksulun hastane bile denemeyecek iğrenç sağlık merkezlerinde yaşadığı son günlerin nasıl geçtiğinden ve nasıl hissettirdiğinden haberdar oluyoruz? Olmayalım tabi der herkes elbet ama en azından okuyarak empati kurabiliriz, lâzım mı diye sorarsan, evet lâzım.

"Ve her ne kadar hâlâ ayaktayken ölmek daha iyi olsa da, kendi yatağında ölmek muazzam bir şeydir." (Orwell 2018: 64) 



"Ne Günlerdi!": George Orwell,
 St Cyprian's isimli aşırı katı, baskıcı, tutucu olan özel bir yatılı okulda okumuş. Üstelik buna bir de Orwell'ın fakir olduğu gerçeğini de ekleyince, yazarın gerçekten sıkıntılı zamanlar geçtirdiği aşikâr diyebilirim. Sürekli ders çalışmak zorunda kalmış ve bu durumdan çok soğumuş, stres içinde geçmiş günleri ki bu durumu anlayabiliyorum. Üstelik açlık ve sefalet de buna eklenmiş, şimdiki okulların neyse ki böyle olmadığını, çocukların artık sofradan aç kalkmadıklarını söylüyor Orwell. Hocaları tarafından yaşadığı psikolojik baskı ve dayak da ayrı bir konu. 

"Kalbimin merkezindeki özbenliğim daima uyanıktı ve ahlaki zorunluluklarla psikolojik gerçek arasındaki farka işaret ediyordu. İster bu dünyaya, isterse öteki dünyaya dair olsun bu her konuda böyleydi." (Orwell 2018: 107)

Aslında küçük bir öykü hissi uyandırıyor okurken, George Orwell'ın okul anıları, hem de çocuk olan Orwell'ın gözünden... En vurucu ya da acı olan ise Orwell'ın "ne yaptığınız değil, ne olduğunuz önemli" yazmasıydı...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder