Yazar adı: Stefan Zweig
Orijinal adı: Phantastische Nacht
Ülke: Avusturya
Özgün dili: Almanca
Anadilinde 1. Baskı: 1922
Okuduğum baskı: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 13. Baskı, 2018, Çeviri: İlknur İgan
Sayfa Sayısı: 69
" Olağanüstü Bir Gece, seçkin bir burjuva olarak rahat ve tasasız varoluşunu sürdürürken giderek duyarsızlaşan bir adamın hayatındaki dönüştürücü deneyimin hikâyesidir. Sıradan bir pazar gününü at yarışlarında geçirirken, belki de ilk kez burjuva ahlakından saparak "suç" işler. Böylece yeniden "hissetmeye" başladığını, kötücül ve ateşli hazları olan gerçek bir insan olduğunu fark eder. İçindeki haz dolu esrime, aynı günün akşamında onu gece âleminin son atıklarının arasına, "hayatının en dibindeki lağımlara" sürükleyecek, varış noktası ise ruhani bir uyanış olacaktır. " (Zweig 2018: Arka Kapak Yazısı)
***
Olaylar biraz karışık yani aslında hepsi tek gecede oluyor ama tek bir geceye nasıl bu kadar psikolojik değişim ve toplumun farklı kesimlerine katılım meydana geliyor, onu olayın baş kahramanı da çözebilmiş değildir bence. Şehit düşen bir yedek subayın masasında bulunan kapalı paketten çıkan sayfalar dolusu anıdan ibaret tüm serüven ama bu tek geceden oluşan anı oldukça fazla psikolojik ve somut parametre içeriyor. Zweig'ın çoğu novellası gibi "Olağanüstü bir Gece" de kısa ama dolu dolu bir anlatıma sahip. Okuyun, okutturun...
Bu masanın üzerinde bulunan paketten çıkan ve şehit subay Baron Fiedrich'in tek bir gününü anlatan yazıda, subay bu yazıyı kendisi için yazdığını ve hayatını değiştiren dönüm noktası olarak nitelendirebileceği bu olağanüstü günü hiç unutmadığını belirtiyor. İşte o sıradışı güne dair anlatılanlar:
Baron, genç yaşta kaybettiği ailesinden kalan yüklü miktarda miras ile rahat bir yaşam sürer ve hırslı bir yapısı da olmadığı için üniversite eğitiminin ardından herhangi büyük bir atılım yapmaz hayatında. Refah içinde yaşayan tipik bir burjuvadır. Hikâyenin bu kısmı fazlasıyla canımı sıktı çünkü hayatta yapılabilecek o kadar çok şey varken, tüm imkânlara sahip ve huzurdan olup taşan bir yaşamı elinde tutan bir insan neden sahip olduğu bu koşulları değerlendirmek yerine boş sayılabilecek kadar tekdüze bir hayat geçirir, anlamak istemiyorum. Oldum olası klasiklerde bahsi geçen burjuvalardan ötede duran karakterlere ısınmışımdır zaten.
Hâli hazırda canlanan bu burjuva, hikâyenin ilerleyen kısımlarında yanlış bir şeyler yaparak, doğru ve güzel olan bazı psikolojik tahlilleri özümsüyor. Tabii ortada bir tezatlık olduğu malum fakat insan bazen kötü gelişmelerden iyi sonuçlar doğurabiliyor, gerçek hayatta da bu böyle değil midir zaten? Kime göre kötü, kime göre iyi diye nitelendiriyorsun dersen, sanırım burjuva tayfasını kötü kategorisine aldığımı belirtmeliyim. Bu yüzden itiraf etmek gerekirse, başta sevmediğim bu karakter, son sayfalarda beni kendine bağlamayı başardı.
Ana tema ya da esas sorun, hayatında hiçbir problemi olmayan, bu zengin burjuvanın içindeki heyecan noksanlığı. Adam hiçbir şeyden mutlu olmuyor, hiçbir şeye üzülmüyor, her tepkisi çevresi tarafından yadırganmamak için içinde girdiği bir rol adeta. Ne seviniyor, ne üzülüyor, ne şaşırıyor, ne dertleniyor, ne eğleniyor, ne de hayatına yeni sürprizlerin dâhil olması için çaba gösteriyor. Yani içinden, ruhundan akıp gelen hiçbir kıvılcıma sahip değil bu bu arkadaş. Bu durum canını sıkıyor elbette ama okurken benim kendisine nasıl sinir olduğumu anlatamam.
Neyse efendim, bir gün yine mensup olduğu burjuva cemiyetteki herkes gibi at yarışlarını izlemeye gidiyor bu dalgın ve buzdolabı konseptli beyefendi. Demek ki oralarda o zamanlar bu hobi, kalburüstü kesimin ilgilenmeyi tercih ettiği bir seçenekmiş. O gün hayatının en ilginç günü olacak ve o sinir olduğum duygusuz insanı tarihten silecek o gece...
Gittiği tribünde herkes bir ata oynarken kendisi bilet almıyor ve yalnızca çevresini izlemekle yetiniyor. Bakıştığı bir kadını eşi biletlerini düşürünce birinin üstüne basıyor ve adamın bileti bulmasını engelliyor. Ömründe hiç yanlış bir şey yapmayan bu saygın burjuva, hayatında ilk kez suç işleyecek ve işte bu da o suçun başlangıcı. Biletini bulamayan adam ve kadın oradan ayrılırken, bizim başkahramanımız bileti eline alınca, kazanan ata oynandığını fark ediyor ve gişeye gidip biletin parasını alıyor. Suçlu psikolojine giriyor ve bu parayla, kazanma ihtimali olmayan bir ata oynuyor fakat iş bu ya, oynadığı at kazanıyor. Cebinde tomar tomar parayla geri dönüyor fakat içinde büyük bir suçluluk duymaya başlıyor. Hayatında ilk kez suç işlemenin şaşkınlığı da var tabi. Derken, bu suçun ardından birçok macera yaşamaya başlıyor.
Saygın insanların hiç gitmediği, daha çok kendi hâlindeki ailelerin gittiği ve piknik yapıp güze bir pazar günü geçirdiği mekânlarda gezmeye başlıyor. İnsanların mutluluğuna özeniyor fakat kimse onu arasında almıyor. Akşam olunca yanına yaklaşan bir hayat kadınının peşine takılıyor ve kendisini sıkıştıran eşkiyaların kendisinden para almasına rahatlıkla izin veriyor ki karşısındaki insanlar ondan çok etkilenip teşekkür bile ediyorlar. sonra gidip bir baloncudan tüm balonlarını satın alıp onu mutlu ediyor. Bindiği faytondaki adama da yüklü bir miktar bahşiş bırakıyor. Böyle birçok olay yaşıyor ve ilginçtir ki çevresindeki insanları o suçluluk duyduğu hırsızlık parasıyla mutlu etmekten keyif almaya başlıyor. Mensup olduğu saygın burjuva çevresinden bir geceliğine de olsa kopup da daha basit yaşamların içinde girince, hem heyecanı hem insanları mutlu etmenin hazzını hem de sıcacık gülümsemeleri hissediyor. Aslında olay ne hissettiği de değil, olay hissetmesi. Eveti artık hissedebiliyor, sevinci de heyecanı da, öfkeyi de... O gece hayatının dönüm noktası oluyor ve artık hayattan keyif alan, herkes gibi inişli çıkışlı duyguları olabilen, açan güneşe veya yağan yağmura göre değişik duyguları hissedebilen sıradan bir insan oluyor. Çevresindeki o elit kesime bunu belli etmese de içinde yaşadığı bu değişim, o olağanüstü gecenin ürünü ve bu hayatının devamında da baki kalıyor. Gazetede bile artık sadece müzayede programlarına bakmak yerine birçok heyecan verici haber okuyor. Kendisine ve çevresine karşı duyarlı bir insan hâline geliyor ve o olağanüstü geceyi başlatan suçu iyi ki işlemiş dedirtiyor insana. Mektup da içinde nasıl çiçekler açtığını anlatmasıyla sona eriyor...
***
ALINTILAR...
"Örneğin, dış dünyada olup bitenlerin insanın içindeki yansısını eşzamanlı olarak sıralamak için öğrenilebilecek özel bir teknik olup olmadığını bile bilmem. Ayrıca anlama uygun olan sözcüğü bulup, sözcüğe uygun olan anlamı verip veremeyeceğimi ve böylece, ne zaman gerçek bir yazarın elinden çıkanları okusam her defasında bilincine varmadan hissettiğim o dengeyi yaratıp yaratamayacağımı da hep merak etmişimdir."
"Sonra birden sanki bir kibrit çakılmış da karanlık derinliklere tutulmuş gibi bilincimde çakan çiğ bir ışıkla fark ettim ki, ben sadece utanmak istiyordum, ama aslında utanamıyordum..."
"...demek ki ben de yaşıyordum, canlıydım, kötücül ve ateşli hazları olan bir insandım."
"...ama yaşamın sıcak nehirleri, çok derinlere gömülmüş kanallardan ve çeşmelerden de olsa diğer herkeste olduğu gibi benim içimde de akıyordu."
"Hayatın en dibindeki lağımlara kadar inmek, tüm geçmişimi tek bir gün içinde harcayıp israf etmek beni cezp ediyordu, bu maceranın bayağılığına ruhun gözü pek hazları karışıyordu."
"İnsanın
kendini açması yeterliydi, insandan insana canlı bir akış başlıyordu hemen,
yükseklerden derinlere iniyor, derinlerden tekrar sonsuzluğa yükseliyordu."
"Daha önce hiçbir zaman, varoluşumun en hararetli anında bile şu şeylerin gerçekten var olduklarını, yaşıyor olduklarını, onların ve benim varoluşlarımızın bir ve aynı olduğunu, bütün olarak da sadece sevgiyle kavranabilen, sadece kendini teslim edenin kucaklayabileceği o büyük ve muhteşem, mutluluğuna doyulmayan yaşam olduğunu böylesine güçlü hissetmemiştim."
"Çünkü sadece kendi kaderlerini bir gizem olarak yaşayabilenlerin gerçek anlamda yaşadıklarına inanıyorum."
"...ve şimdi biliyorum ki, kendiyle ilgili durumlar karşısında kayıtsızlaşan herkes (tek çare olarak) bir suç işleyecektir."
"Bir kez
kendini bulmuş olan kişinin bu yeryüzünde yitirecek bir şeyi yoktur artık. Ve
bir kez kendi içindeki insanı anlamış olan bütün insanları anlar."
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder