13 Kasım 2024 Çarşamba

KİRPİNİN ZARAFETİ: Saat 9 olmuş bile

Kitap adı: Kirpinin Zarafeti   

Yazar adı: Muriel Barbery    

Orijinal adı: L'élégance du hérisson 

Özgün dili: Fransızca   

Anadilinde 1. Baskı: 2006     

Okuduğum baskı: Kırmızı Kedi Yayınevi, 2014, 23. Basım  

Çeviri: Işık Ergüden      

Sayfa Sayısı: 300 



Çok özel bir kitap, Kirpinin Zarafeti... Yalnızlığın hiç tanışmadığınız boyutlarıyla tanışıyorsanız ve bu yenilik size ağır geliyorsa, Madam Michel, aynı bende bıraktığı etki gibi, sahip olduğu kirpi zarafeti ile, içinize iyi gelecektir. 

Üslubu, akıcılığı, olay örgüsünün içinde süzülürkenki detaylara yaklaşımı, insanların kendi içlerinde yaşadıkları dünyanın yeri gelince evrenden daha çok yer kaplayıp da altında ezilişleri, yaşamanın anlamını sorgularken bir anda yaptığı hem iyi hem de kötü sürprizlerle bu hayatın kendini hatırlatma yolu yordamı, hem sürükleyici ve okuması bir hayli keyifli bir roman ortaya çıkarmış, hem de hüzünlü ve fakat aynı hüzne sahip insanlara ben buradayım işaretini veren baş kahramanlarının derin kişilikleri ile de okuyucuya kahramanları birer yoldaş haline getirmiş. 

* * * * * * * * * * * * * * 


Karakterler üzerine: 

Bu romanın en can alıcı yönü bence karakterler çünkü karakterlerin derinliği tüm olay örgüsünün ana çerçevesini oluşturuyor benim gözümde, hele ki baş kahramanların dış dünyadan sıkı sıkıya sakladıkları, dışardan sade ve sıradan görünen, iç dünyalarındaki o karmaşık ve bir o kadar da zarif yaşamları, duygu ve düşünceler, sebepleri, sığınakları, acıları, hayata tutunuşları... 

* * * * 

Sevgili Madam Michel'in bir Paloma'nın ağzından okuyoruz kitap boyunca, olup bitenleri, kendi başlarından geçenleri, ayrı ayrı, lakin ortak derinlikte ve düşündürürken umutlandıran cinsten. 

Madam Michel, tam ismi Renee Michel, 54 yaşında bir kapıcıdır ve benim gönlümde taht kurmuştur kendisi.  Genel kültürü, sanat ve felsefe alanındaki bilgisi son derece muazzam olmasına karşın son derece içe dönük ve bu donanımlı yönünü dış dünyadan saklayarak kendine göre sıradan bir kapıcı rol modeli çizmektedir diğer insanların önünde ve bunun için özel olarak bir çaba sarf etmektedir. Renee üzerine yazılacak o kadar çok şey var ki, insanın içini hem ısıtan hem de derin düşüncelere sürükleyen bir hayata sahip kendisi. 

Renee, eşini yıllar önce kaybetmiştir ve kedisi ile yalnız bir hayat sürmektedir, tabii kendisini hiç yalnız bırakmayan bir dostu da vardır. Renee kültürlü bir kapıcının toplum normlarına uymayacağı felsefesini edinmiş ve toplum içinde iken inceliklerden, sanattan, kültürden, bilgiden ırak bir kapıcı kadın profili çizmeye çok özen göstermektedir. Kitabın ana teması da bu yaklaşım ile çok yakından ilintilidir. Ayrıca Renee kendini de kısa, tombul ve çirkin gibi fiziksel özellikleri ile bizlere anlatmaktadır. Tam da burada kirpinin zarafeti sözünün manası ortaya çıkmaktadır. Renee'nin insanlardan sakladığı gerçek halini keşfetmeyi başaran Paloma, Renee için kirpinin zarafetin var yorumunda bulunacaktır; dışardan dikenli çünkü Renee böyle bir profil çizmeye uğraşıyor, fakat içeriden inceliklerle dolu, saklamaya itina gösterdiği naif kişiliği ile dopdolu. 

Paloma ise aynı apartmanda yaşayan, 12 yaşındaki küçük ve üstün zekalı kız, diğer baş kahramanımız da kendisi. Paloma Josee, annesi ve babasının kendisini anlamamasını artık kabullenmiş ve zekasının sınırlarını onlardan saklamaktadır. Dördüncü sınıfa gitmektedir, sürekli intihar etme planı kurması ile onu tanımaya başlarız, bir köşeye çekilip günlüğüne intiharının nasıl olacağını ve o zamana kadar yapacaklarını planlamaktadır. Tabii, yaşananlar pek farklı olacaktır..

Özünde hem Renee hem de Paloma'nın kendini çevresinden sakladığına ve iç dünyasında yorumladıklarıyla yüzleşmekteyiz ki ikisi de olay örgüsünü, hissettiklerini, düşündüklerini ve kafalarında tayin ettiklerini o kadar zevkli bir anlatımla sunuyorlar ki kitap okuması bir hayli keyifli bir hal alıyor. 

* * * *
 
Manuela, Renee'nin arkadaşı, daha doğrusu can dostu. Birden çok kez Renee'nin, Manuela için tek bir arkadaşın olacak hayatta, o da böyle olacak tarzı söylemlerini okuyoruz. Buradan da anlaşılacağı üzere Manuela, Renee kadar bilgi birikimi olmamasına karşına müthiş bir dost ve birbirlerine inanılmaz uyumlu bir halleri mevcut. Birlikte çay içecekleri vakit gelince Renee'nin hayat dolu bir ruh haline büründüğünü gözlemek zor değil. Manuela, evlere temizliğe giden ve hayattan keyif almasını bilen bir kadın. Zira, bu apartmanda insanlar arası sınıf ayrımı keskin olarak çizilmiş olsa da ben Renee'nin herkesten daha kültürlü ve yetişmiş olduğunu, hayatta hiç durmadan hala kendine bir şeyler katma telaşında ilerlediğini, Manuela'nın da herkesten daha neşeli bir şekilde hayatı karşıladığını gözlemliyorum. 

Paloma'ın annesi edebiyatçı, babası diplomat. Colombe isimli bir ablası var Paloma'nın, Colombe Josse. Paloma ile kıyaslamayınca bile daha düz bir insan görmek mümkün mü diye sorguladım Colombe'u okurken. Bu arada Paloma Japonca öğreniyor ikinci dil olarak ve Japon edebiyatına da bir hayli meraklı. Ayrıca bir hayli içine kapanık ve kendi deyimiyle elitleri eleştiren bir elit, yaşıtlarına gelince, yalnızca bir tane çok yakın arkadaşından sevgiyle bahsediyor, Marguerite, Afrika kökenli, annesi Fransız, babası Nijeryalı, hazır cevap bir tip, Paloma da onun bu yönünü seviyor olsa gerek, özellikle de sığ diyebileceğimiz bir iç dünyaya sahip olarak tasvir edebileceğimiz Colombe'a karşı bu özelliğini kullandığında.

Renee'nin Lev isimli bir kedisi var, tahmin edebileceğiniz üzere ismi Lev Tolstoy'dan geliyor. Fakirlik sebebi ile küçük yaşta okulu bırakmak zorunda kaldığı halde kendini muazzam derecede yetiştirmiş böyle bir donanımdaki insanın kedisinin bir rus edebiyatçısından gelmesine şaşırmamak gerek.  Kendisine neredeyse on yıldır yoldaşlık ediyormuş Lev. Renee'nin Lev ile ilgili bu minvaldeki yorumlarını okuyunca her yalnız yaşayan insanın bir kedisi olmalı bu hayatta dedim. Kendini yalnız hisseden, yalnız olduğunu dahi hissedemeyecek kadar hissizleşen, kalabalık arasında yalnız olan, gerçekten yalnız kalan, kısacası içerisinde biraz olsun hüzün barındıran bir eve yuva diyen herkesin bir kedisi olması lazım bu hayatta. Paloma'nın ise Anayasa isimli bir kedisi var. 

Zira kedilerden söz etmişken bu binadaki veterinerliğe ilgi duyan Olimpos'tan da söz etmeden olmaz. Olimpos, tam ismiyle Olimpos Saint-Nice, 19 yaşında ve veterinerlik okulunca gitmeye çalışan, 2. kattaki diplomatın kızı. Kendisi Renee ile gayet güzel muhabbet eden insanlardan . bu detay önemli çünkü malum bu apartmanda yaşayan bu zengin kesimin çoğu Renee'yi görünmez sanan tipik zengin yüzeyselliğine sahipler. Bu yüzden böyle incelikli, sohbet edebilme kabiliyeti olan insanlara rastlamışken apartmanda, anlatmak istedim.  

Kısacası, bu apartmanda geçiyor bu hikaye diyebiliriz, çoğunlukla da kapıcı dairesinde ve zaman zaman da Paloma'nın odasında...

* * * * 

Yeni gelen Japon komşumuzda sıra. Kitabın ilk bölümlerinde bu Japon komşu yer almıyor. Sonradan Pierre Arthens ve Anna Arthens'in ayrıldığı daireye taşınıyor. Kakuro Ozu isimli bu yeni komşunun gelişi, intihar planlarında ciddi olan Paloma ve dahası kendi halindeki saklanışı, dışarıya çizdiği çerçevenin temellerini atan kapıcılığı ve mutluluğu en yakın arkadaşı Manuela ileyken dostluğun verdiği şans ile artan Renee'nin hayatını öyle bir etkileyecektir ki, bazen bir insanın hayatına dokunmak işte bu kadar kısa ve kolay fakat etkileri bu derece büyük ve anlamlı olabiliyor işte diye hayret ediyor insan. 

Kakuro Ozu, Mösyö Ozu da diyebiliriz apartmana yeni gelmiştir ve gelişi ile baştan sona daireyi tadilattan geçirmesi bir olmuştur.  Onun da iki kedisi var, isimleri Kiti ve Levin. Kedilerinin isimlerinin Anna Karenina romanlarından geldiğine dikkat edersek, zaten Kakuro Ozu'nun bizim Renee ile iyi anlaşacağını sinyallerini yazar bize kedi isimlerinden vermiş. Kakuro Ozu'nun bir de sekreteri var, Paul N'Guyen, çoğunlukla onunla ilgili işlerde Paul'un devreye girdiğini ve patronu gibi son derece zarif ve bilhassa Renee'ye karşı kibar olduğu detayını görüyoruz. Kim bilir, belki de Kakuro Ozu, asistanı Paul ile aynı zamanda arkadaş gibidir ve ilerleyen zamanlardan Renee'den nasıl hoşlandığından ona bahsetmiştir fakat bu yalnızca bir tahmin çünkü Kakuro'nun hayatı ile ilgili detayları çoğunlukla Renee'nin gözünden okuduğumuz için onun haricinde pek fazla ayrıntıyı yazar dile getirmemiş. Ben yine de dediğim gibi olduğunu hayal ederek okumuştum kitabın devamını. 

Kakuro Ozu'nun apartmana taşınması, Renee ve Paloma'yı doğrudan ve olumlu yönde etkileyecektir. Bu üç baş kahramanın hikayesi, sonu hüzün veren, hatta beni gözyaşlarına boğan fakat özellikle Renee'nin duygu ve düşüncelerine ortak olmanın iyileştiriciliği ile ruh halime bir kirpinin zarafeti kadar iyi gelen naif ve inceliklerle dolu bir hikaye.. İyi ki bu karakterlerle tanışma fırsatı bulmuşum diyorum. Karakterlerin, özellikle Renee'nin yol arkadaşlığı en ihtiyacım olan zamanlarda karşıma çıktı. Bu yüzden, bu kitapla karşılaşmama vesile olan biricik teyzeme her zaman ne kadar teşekkür etsem az. 


* * * * * * * * *** * * * * * * * * 

Gelelim olay örgüsüne..


Renee, tabiri caizse zengin kesimin ikamet ettiği bir apartmandaki dul ve kitaptaki yazılara dayanarak söyleyelim ki, çirkin olarak tasvir edilen bir kapıcıdır; kendini dış dünyada kaba ve kültürsüz bir kapıcı olarak göstermeye uğraşmakla birlikte resimden müziğe pek çok sanatla ve felsefeyle pey ilgili ve çok donanımlı bir kadındır. Toplum normlarında bu kültürel birikimin kapıcılıkla örtüşmeyeceği algısı ile sakladığı kişiliğinin iki kişi tarafından fark edileceğini henüz bilmemektedir. Kitabın ikinci başrolü ise Paloma isimli 12 yaşındaki üstün zekalı kız çocuğudur ve günlüğüne sürekli intihar etmek istediğini yazdığını görürüz ki yaşadığı ailesinin ve toplumsal çevresinin derinliksiz tutumlarını ve yaşamın inceliklerinden uzak materyalist bakış açılarını düşününce bu kız çocuğuna hak vermemek elde değil. Zaten hikaye bu iki karakter etrafında geçmektedir. Bu iki karakterin de burjuva hayattan hoşnutsuz hali ve iç dünyalarındaki ağırlık zaten iki karakterin birbirine hikayenin bir noktasında yaklaşmasını kaçınılmaz kılacaktır. 

Kitap boyu özellikle Renee'nin düşüncelerini ve yaşamını okumak o kadar keyif verdi ki elimden gelse, yalnızca konusundan kısaca bahsetmek ve olay akışını genel hatlarıyla özetlemek yerine, karakter tahlillerimi ilan ederek tüm dünyanın bu kitabı okumasını isterdim. Zaten bu sebeple olay örgüsünden öte bir yer vermek istedim karakter analizine, içimizdeki kayıp veya boşlukları dolduracağı pek belli bir karakter analizi yer alıyor kitapta, olayların doğal akışı içinde yedirilmiş vaziyette elbette, zaten bu da yazarın kalemini daha da mükemmele yakın kılıyor. 

Renee'nin sürekli temasa geçtiği yakın arkadaşı Manuela ile olan dostluğu, bu kitabın en güzide detaylarından biri benim için, İnsanın tek bir dostu olmalı dediği yerde Renee'nin ne demek istediğini anlıyorum. Manuela ve Renee birbirlerine her konuda destek olmakla beraber günlük çay içme ritüellerinden büyük bir haz almaktadırlar. İnsanın çıkarsız, amaçsız ve böyle sadelikle donanmış bir dostu olsa zaten dünyanın geri kalanına bir ihtiyaç doğar mı, sanmam. 

Apartmandaki bir vefatın üzerine boşalan daireye Kakuro Ozu isimli bir Japon beyefendisi taşınınca, hem Paloma hem de Renee'nin hayatı bir hayli değişecektir. Öncelikle bu Japon beyefendisinin de son derece kültürlü ve nazik olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim. Ayrıca zengin ve burjuva kesimden görünmesine rağmen, diğer apartman sakinlerinin aksine, insanın içine baka bir yanı vardır. Mesela Renee'nin incelikli ruhunu, yıllardır o apartmanda yaşayanların asla görmediği ışığı, hemen fark etmiştir çünkü kapıcı sıfatı ile değil insanın ruhunu görme amacı ile yaklaştığı bellidir, ayrıca intihar planlarını ciddi boyuta taşımaya başlamış olan küçük Paloma ile de temasa geçmiştir. 

Tüm o zenginliğin incelikleri örtecek kadar göz yoran rahatsız edici ışığını kısıp Renee ve Paloma'yı gerçekten görür Kakuro. Böylece Paloma ile bir olup Renee'yi çözmeye çalışır ve onunla temasa geçerler, yavaş yavaş. İşe de Renee'ye hoşuna gideceğini düşündüğü bir orman hediye ederek başlar. Bu süreçlerin hepsinde hep arka planda Renee'nin her şeyi Manuela ile paylaşması ve hep onun desteği ile hareket etmesi, bence kitabın göz ardı edilen fakat edilmemesi gereken bir dostluk örneği olmuştur benim gözümde. 

* * * * * * * * *** * * *  

Kakuro devamında Renee'yi kendi evine yemeğe de davet eder. Manuela'ın cesaretlendirmesi ile yemek teklifini kabul eden Renee'nin götürdüğü kurabiyeleri de tabii ki özene bezene Manuela yapmıştır. Renee ile Kakuro ortak zevklerinden konuşarak saatlerce zamanın nasıl aktığının fakına varmadan keyifli bir gece geçirirler, öyle ki sohbetlerinin zarafeti içinde sayfalar akıp gider. Renee'nin samimiyeti ve Kakuro'nun da dürüst ve içten netliği okumaya değer ve birçok karakter tahliline de konu olacak cinstendir. 

Ertesi sabah, ablasının postası bahanesi ile Renee'ye inme fırsatı bulan Paloma da Renee ile temasa geçmeye başlamıştır, Kakuro gibi Renee'ye de gidip gelmeye başlar Paloma artık. Öte yandan Paloma da Renee'ye merak duymaya başlamıştır ve ailesi ve tüm çevresinden kaçış olarak Renee'yi ziyaret etmeye başlar. Hatta bir ziyaret esnasında Renee'nin sıcak kapıcı dairesine Kakuro'nun da çat kapı ziyarete gelmesi ile şöyle bir manzara ortaya çıkmıştır: Renee'nin sevimli kapıcı dairesinde Renee, Manuela, Paloma, Kakuro ve Renee'nin kedisi  Lev. Sanırım hikayenin en keyif veren ve içimi ısıtan, üzerine bir dolu anlam yükleyebileceğim, sahnesi benim için bu andı. Zaten kitabın da en kaliteli yanlarından biri satır aralarının doluluğu, okumasını ve görmesini bilene tabii, Kirpinin Zarafeti inceliklerle ve mesajlarla dolu bir roman. 

Renee'nin ve Paloma'nın da arkadaşlıkları ilerlemiştir ve Renee'nin kız kardeşi ile ilgili olan acı dolu hikayesini öğrenir Paloma. Renee'nin kız kardeşi, üst tabaka biriyle olan ilişkisinin sonucu olarak hayatını kaybetmiştir ve bu olay Renee'nin bu kesimden kendini soyutlamasının en önemli sebeplerinden biridir. Renee'nin kız kardeşinin hazin hikayesini öğrenen Paloma ve ile Renee'nin arkadaşlığı da okumaya değer bir sıcaklık ve kalite taşımaktadır.

Bütün bunların üzerine Paloma'nın da yavaş yavaş intihar fikrinden vazgeçtiğini, bunun Renee ve Kakuro sayesinde doluğunu da anlıyoruz okudukça. 

* * * * * * * * * *


* * * * Devamı spoiler içerir: * * * * 


Kakuro'nun Renee'nin tüm çekingenliklerine rağmen kendinden emin bir şekilde onu yemeğe davet edişi de Manuela'nın da desteği ile Renee'nin tamam demesiyle sonuçlanır. İkisi yemeğe giderken komşuların onlarla karşılaştığında Renee'yi, yıllardır oturdukları binadaki apartman görevlisi sonuçta, tanımamaları da burjuvazilikten nasıl bir mide bulantısı duyduğumu tekrar tekrar hatırlatır bana. Yemek esnasında, Paloma'dan aldığı bilgilere dayanarak, Kakuro Renee'ye siz kardeşiniz değilsiniz der ve ne istersek onu oluruz şeklinde devamını getirir. Kakuro'nun biri içtenliği ve açıklığı dostluk veya ötesini, Renee nasıl mutlu ve rahat olacaksa onu, olabilmeleri için son derece naif ve net bir adım olmuştur. 

Renee artık mutludur. yılların sıkışmışlığının ardından gelen o ferahlamaya mutluluk demek çok basit kalacak fakat hangi kelimeyle ifade edebilirim ki bu köklü rahatlamayı? Renee yaşamaya karar verir artık. Ertesi sabah huzurlu ve artık istediği gibi yaşamaya karar vermiş şekilde uyanır. Önceki gece yedikleri yemek ve Kakuro'nun dedikleri tesir etmiştir buna. Renee artık hayattan mutluluk da isteyen biridir. Bu mutluluk ile bir telaş kahvaltısını yapar ki yılların kendini kasan gerginliği gidince sanırım birden iştahı açılır. İşe güce yine koşturmak için evden fırlar fakat görünürde diğerlerinin aynı gibi görünün o sabah içten öyle bir köklü değişiklik içindedir ki Renee artık mutlu, huzurlu ve daha da önemlisi ferahlamıştır, istediği gibi özgürce yaşamaya tamam demiştir içten içe. Bu şekilde bir huzur ve ferahlık içinde kapıcılık görevlerini yapmak üzere binadan fırlar, güzel bir kahvaltının ardından tabii. Her şey artık bambaşka olacaktır umutlu ve rahat... Fakat sokakta yaşayan bir arkadaşını görüp ona yardım etmek için yola atlayınca çarpan kamyon ile oracıkta hayatını kaybeder... Paloma intihar etmekten vazgeçer fakat Renee ansızın hayatını kaybeder.

Haberi alan Kakuro üzüntü içinde Paloma'ya kötü haberi verir ve onu alıp gider. Ölüm haberi alan Paloma'nın annesinin, ölen kişinin kapıcı Renee olduğunu öğrenince rahatlaması ise yine o kesimden utanç ve korkunç bir bulantı duymamıza neden olan bir detaydır. 

Her şey bunca yıl sonra güzelleşmişken, iç huzurdan ve iç ferahlıktan bahsediyorum, somut bir hayat tarzı değişikliği değil, ansızın Renee'nin hayatını kaybetmesi beni her ne kadar göz yaşlarına boğsa da geç gelen o umut ve ferahlık buruk bir gülümseme de yaratmış, Renee'nin gerçek anlamda iç huzur ve mutluluğa çok geç de olsa kavuştuktan sonra hayatını kaybedişi karmaşık duygular içinde bırakmıştır beni. Okumanızı içtenlikle tavsiye ederim. Umarım hayatım son bulmadan önce o iç huzur, mutluluk, ferahlık... adı her neyse o gerçek mutluluğa kavuşurum, hayattan en önemli dileğim de bu olsun, ne yazık ki bu güzellik geç geldi Renee için, geç oldu, erken bitti. bu da hayatın derinliklerle ve inceliklerle dolu ruhlara bahşettiği bir paradokstur belki de. Kitabı hissederek okuyabilecek tüm okurların okuması dileklerimle, umarım yazımı beğenmişsinizdir, hoşçakalın...



* * * * * * * * * * * * * ** * * * * 

Kitaptan Alıntılar: 

"Bizim evrenimizde insan yaşamı böyle yaşanıyor: Yetişkinlik kimliğini sürekli yeniden oluşturmak gerekir; insana umutsuzluk veren ve aynanın karşısına geçip inanmak zorunda kaldığı yalanlar anlatan, gayet kırılgan, bu eğri büğrü ve geçici toparlanmayı sürekli yeniden yaşamak gerekir. Babam için gazete ve kahve, onu önemli insana dönüştüren sihirli değneklerdir." (Sayfa 79) 

"Güzellik oldu mu her şey bağışlanır, kabalık bile. Zeka ise sanki koşulların uygun bir telafisi değil gibidir, doğanın en yoksul çocuklarına sunduğu bir dengeleyici olarak görülemez, daha ziyade gereksiz bir oyuncaktır, mücevherin değerini yükseltir. Çirkinlik ise zaten daima suçludur ve ben bu trajik yazgıya, hiç aptal olmadığım için daha fazla acı çekerek mahkumdum." (Sayfa 37)


"Madam Michel'de kirpinin zarafeti var: Dışardan dikenlerle zırhlı, tam bir kale, ama bence içinde kirpiler kadar doğrudan bir rafinelik var. Onlar haksız yere duyarsız, uyuşuk görülen, şiddetli oranda yalnız ve korkunç bir şekilde zarif hayvanlar." (Sayfa 127)

"Yaşlanacağımız kesin. Bunun güzel, iyi, neşeli olmayacağı da kesin. Bunlarla yaşamak gerek. Önemli olanın şimdiki zaman olduğunu kendimize söylemeliyiz: Şimdi, bir şeyi, ne pahasına olursa olsun, bütün gücümüzle inşa etmek. Her gün kendimizi aşmak için, kendimizi ölümsüz kılmak için, huzurevi daima aklımızda olmalıdır. Herkes kendi Everest'ine adım adım tırmanmalıdır, hem de öyle tırmanmalıdır ki her adım biraz sonsuzluk olmalıdır." (Sayfa 114) 


"Kusursuz olmalıydı, ama felaket oluyor. Gerçekten yaşanması gerekirken, daima aracılarla haz alınıyor." (Sayfa 89)

"Gelecek zaman, yaşayanların gerçek projeleriyle şimdiki zamanı inşa etmeye yarar." (Sayfa 114) 

"Canlı olmak belki de budur. Ölen anların ardından koşmak." (Sayfa 249) 

"Tek bir dostunuz olsun, ama onu da iyi seçin." (Sayfa 161)

* * * * * * * * * * * ** 

Son olarak, naçizane tavsiyem, kendinizi çıkmazda hissettiğiniz vakitlerde okumak için elinizi atacağınız kitaplardan biri bu kitap olsun. Bazen sesimiz kısılır, bazen hiç çıkmaz, ikisinde de duyduklarımız bir dolu ağırlıktır göğsümüzde, o kaosta bir başına kalmışlık insana tutunacak bir dal aratır bilirsiniz, o dal her zaman insanlar olmayabiliyor ne yazık ki, hatta bazen evcil hayvanınız bile dönüp gidebiliyor, nefesiniz düzensizleşmeye başladıysa hele elinize bir kitap alın, bitirmek zorunda değilsiniz, sadece başlayın, bunu ancak yaşadıysanız geçmişte, tayin edebilirsiniz, geçmişte veya gelecekte, bu yüzden betimlemeyi bir kenara bırakıp diyeceğim o ki; o an seçimle uğraşmamak için elinizi attığınızda kitaplıkta erişeceğiniz kitaplardan birisi de bence Kirpinin Zarafeti olsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder