25 Haziran 2024 Salı

BİZ

Kitap adı: Biz  

Yazar adı: Yevgeni Zamyatin   

Orijinal adı: Mıy

Özgün dili: Rusça 

Anadilinde 1. Baskı: 2015  

Okuduğum baskı: İş Bankası Kültür Yayınları, 2022, 3. Baskı 

Çeviri: Barış Zeren    

Sayfa Sayısı: 222 


Harika bir kitap yorumu ile geldim.. 



Distopya okumayı seven insanların muhakkak okuması gereken harika bir başyapıttan bahsedeceğim şimdi. Kara dörtleme tabiriyle anılan dört adet distopya kitabı var, bunlardan biri de "Biz". 1984'ü yazarken George Orwell'ın bu kitaptan ilham aldığını duymuştum, George Orwell hayranı olduğum için de direkt bu kitabı edinip okumaya koyuldum. 1984'ü herkesin okuması gerektiğini söylemiştim. Distopyanın en karanlık atmosferine gömülmek isteyenler için de Biz kitabını tavsiye edeceğim. Ayrıca bu kadar eski bir kitabın nasıl güncel detaylarla bezendiğini anlamak zor ve korkutucu, sanırım bu tarz bir cümleyi 1984 için de yapmış olmalıyım. Yevgeni Zamyatin'e hayran kaldım, anlatımı ve kurguladığı distopik dünya ile, muazzam bir roman. Umarım bazı satırları hep gerçekdışı olarak kalır. Dünyalarımızın örtüştüğü noktaları düşünmek, distopik bir dünya okurken, okurun kendini alamadığı bir sanrı olsa gerek. Gelelim Biz'e.... 



* * * * * * * * * * * * * * 



Kitapta bir cümle var, elimdeki baskının 123. sayfasına denk geliyor, diyor ki biz Tanrı'dandır, ben şeytandan, bu cümle zaten kitabın ismini de yaşanılan distopik dünyanın özünü de özetliyor. Kitabın başlarında olay örgüsünden daha baskın bir şekilde yaşanılan hayat aktarılmış bize. Zaten en vurucu kısım da burası. Öncelikle insanların isimleri değil numaraları var. Mesela başkahramanımızın ismi, pardon numarası, D-503. Biz kitap boyunca D-503'ün günlüğüne yazdıklarını okuyoruz. O-90 ile yaşadıkları, I-330'un mücadelesi ve daha pek çok şey, Integral isimli uzay gemisinin baş mühendisi olan D-503'ün günlüğünden bize aktarılıyor. 


D-503'ün günlüğünü okurken, belki de D-503'ün mühendis olmasından mütevellit, matematiksel terimlere de yer veriliyor ve metaforlar için Taylor serisi gibi matematiksel yöntemlerle açıklamalara ara ara rastlıyoruz, biz okuyucular.  


D-503'ün yazdığına göre, herkes her şeyi aynı anda ve aynı şekilde yapar bu dünyada ve yalnızca iki ayrı birer saatleri olur, kendilerine ayırabilecekleri ve istediklerini yapabilecekleri. İşte, bu günlüğü de başkahramanımız o saat dilimlerinde yazar. 


1984'teki Big Brother'a tekabül ettiğini tahmin ettiğim bir Velinimet ismi geçer sürekli, her şeyin başı, yöneticileri diyebileceğim kişi veya grup veya düzenin kendisi. Bir de Yeşil Duvar var, işte Velinimet'in başında olduğu bu toplumun kurallarından bağımsız gerçekler ve kitapta vahşi hayat olarak isimlendirilen, aslında normal olan, hayat onun ardında.. Bu Yeşil Duvar'ın inşaası bu distopik dünyanın oluşumunun miladı gibi bir anlama sahip çünkü bu duvar inşaası öncesinde insanların makineleşmemiş oluşundan bahsediliyor ve bu çirkin bulunuyor. I-330 ve arkadaşları mücadele edip kitabın sonlarında o duvarı yıkmak isteyeceklerdir. 


D-530 garip bir şekilde hayatından çok memnundur ve bize hitap ederken zavallı olduğumuzu vurgular çünkü ona göre en gelişmiş toplum onlardır. Bu halinden memnun olma hali, bence diğer distopya kitaplarından veya kurgulanan diğer tüm distopik evrenlerden en korkuncunun bu dünya olmasına neden olur, benim nezdimde. Çünkü bir distopyanın en ürkütücü yanı bu yaşama mecbur bırakılanların korkudan susmak yerine gönülden bağlı olduğu hal olmalı. İşte, dehşetle okunacak dünyanın giriş bileti burada başlıyor. 


D-503'ün anlattığına göre insanların aile olmasına da izin verilmiyor. Yanlışlıkla biri hamile kalırsa bu Velinimet isimli oluşum tarafından alınıp yetiştiriliyor. Zaten makineleşmiş insanın kusursuz olarak kabul gördüğü bir toplumda annelik duygusunun veya aile hissinin devamlılığı olacağı yanılgısına düşmek hata olurdu. Öte yandan, insanların birbirleriyle ilişkiye girebilmesi için özel pembe kuponlarla izin alınıyor ve ancak bu kuponlar alındığında o süre zarfında insanlar evlerindeki perdeleri indirebiliyorlar. Diğer tüm zamanlarda herkes camdan evlerde ve birbirlerinin ne yaptıklarını her an görebilecek konumdalar, kısacası bireysellik, mahremiyet, özel hayat, özgürlük, hayal gücü gibi kavramlar burada anlamını yitirmiş, hatta talep bile edilmiyor. İnsanların korkusunu rahatlık gibi hissetmesi ne tuhaf bir acı ki, 0-90 ile ilişkisi neticesinde onun hamile kalmasına neden olan D-503, Velinimet'in çocuğuna el koymasını çok normal karşılıyor.  


Seçimlerden de bahsetmeden olmaz, tek bir aday, her zaman aynı aday ve açık oy... Gelin siz hayal edin bu seçim ortamını. Birazdan bahsedeceğim I-330 kadar kimse dişli çıkmadığı için, onun ve bir grup arkadaşının dışında bu düzene kimse bir dur demiyor, demeyi içinden bile geçirmiyor ve nihayetinde herkes evet oyu veriyor, D-530 dahil. Her zaman bu şekilde olan sistemi defterine yazarken D-530'un biz okurlara hitaben, acıyarak baktığını hissedebilirsiniz, şu anda dünyada çok adaylı ve gizli seçim olmasını anormal bulmasından kaynaklı. Zaten paradoks da burada başlıyor, D-503 kendi ırkını, ya da kendi toplumunu diyelim, üstün görüyor, makineleşmenin onere edilmesini, yaşam şeklini anlatmasıyla görsel bir havuzda önümüze sunuyor adeta. 



* * * * * * * * * * * * * * 



Daha pek çok ayrıntıdan bahsedebilirim fakat kelimelere dökerken bile içim ürperiyor. Bu yüzden, başkahramınızın balından geçenlerden söz etmek istiyorum biraz da. 


D-503 bir gün bir hastalığa yakalanır. Hastalık dediğimizin meali, yaşadığı distopik hayatı farkedip uyanması ve mutsuz olması. Fakat kitapta bun nasıl nitelendiriyorlar dersiniz? Ruh oluşması... D-503'e konulan teşhis içinde bir ruh oluşması çünkü insanların makineleşmesi, bu düzende istedikleri ideal insan tiplemesi. Bundan sonra D-503'ün içten içe her şeyden rahatsız olması ve boğulmaya başlamasını, normal olan bu halbuki, okuyoruz fakat öte yandan bunu nasıl kabullenemiyorsa yaşadığı cehenneme övgüler sunmaktan kendini alamamayı da sürdürüyor. 


Bu garip ikilem, D-503'ün uyanmaya eğilimin artması ile devam ediyor ki bu sevindirici durum, I-330'un D-530'u yanına çekme girişimine, tam anlamıyla "yeşil" ışık tutuyor....  

 

 


* * * * * * * * * * * * * 


Devamı spoiler içerir: 



I-330'un bir grup insanlar birlikte Yeşil Duvar'ı yıkma girişimi olacağını söylemiştim, nitekim başarıyorlar da. Fakat ne yazık ki bu başarının devamı gelmiyor. Bu arada insanların beynindeki bir parçayı alarak onları "iyileştirmek" adı altında makineleştirmenin, yani insanların ruhlarını yok etmenin, bilimsel bir yolu keşfediliyor ve insanlar kendi istekleriyle bu operasyona girmeye başlıyorlar. Tabii, D-530 içindeki ruh sebebiyle iyileşmek kisvesi altındaki bu operasyonu istemiyor. Zamanla herkese zorunlu tutulan bu operasyon, distopyanın arşa çıktığı mevzu.. 


Okuyup o anı iliklerine kadar hissetmeli okuyucu.  Devamında ne olduğunu yazmayı çok istiyorum fakat yazamam, kitabın en vurucu olay örgüsü, işte bu son 2 sayfasında. O son 2 sayfa için bu kitabı herkesin okumasını isterdim. Tüm bu anlattıklarım içinden esas spoiler, o son 2 sayfada. Umarım okuyunca şaşkınlığımı paylaşırsınız. Kendimi anlatmamak için tutarken klavyemi burada bırakıyorum. 


Umarım kitap hakkındaki yorumlarımı beğenirsiniz. İyi okumalar.. 



* * * * * * * * * * * * * * 


Kitaptan Alıntılar: 


"Yalnız başımaydım. Daha doğrusu, şu öbür "ben" ile baş başaydım." (Sayfa 61)


"- Kötüymüş durumunuz! Anlaşılan sizde ruh oluşmuş." (Sayfa 84) 


"Çünkü burada kimse "bir" değildir, hep "birilerinden biri"dir. Bizler o kadar aynıyız..." (Sayfa 6)



* * * * * * * * * * * * * * 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder