28 Mart 2024 Perşembe

AYLAK ADAM

Kitap adı: Aylak Adam 

Yazar adı: Yusuf Atılgan 

Orijinal adı: Aylak Adam

Ülke: Türkiye   

Özgün dili: Türkçe 

Anadilinde 1. Baskı: 1959

Okuduğum baskı: Can Yayınları, 13.Baskı, 2022,   

Sayfa Sayısı: 190  



C. isimli başkahramanımız aylak adamın tekidir. Kendini öyle tanımlamış, yazar demiyor, kendi diyor bunu kendine. İsmi neden C.? Bir isim bile mi çok görüldü ona yoksa maddi olarak her şeye sahip olması bir isme sahip olmaması için yeterli bir lütuf mu? Edebi açıdan nedeni neydi isminin tek bir harf ile kalması? Her fırsatta aylak adam olduğunu vurgulayan C., ailesinden kalan paralarla rahat içinde yaşayan fakat iç huzuru yakalayamayan bir zengin tiplemesi. Aslında içindeki boşluk ve arayış hissi bana yer yer Oblomov'u hatırlatsa da C. en azından sokaklara düşüp arıyor, hem de sayfalarca, neyi aradığını bilmeden, kimi aradığını en sonunda bulsa da çok geç görüp erişemeden.  


Lüzumsuz adamın hangisi makbuldür? Aşk ile ayaklanıp aşkını elinden yitirip gidince tekrar dört duvarında yaşamamaya devam eden Oblomov gibiler mi yoksa C. gibi arayıp arayıp en sonunda boşlukta kalanlar mı? Alsında ikisinin de içinde bazı sayfalarda aynı his yeşeriyor ve bu hisle empati kurmak son derece tehlikeli. Bu yüzden sıradan bir roman gibi görünse de okurken korktuğum yerler mevcut. Aylak adam ile empati kurmak, öyle bir an gelir ki, bir katille empati kurmak gibi ürpertir insan ruhunu. 

Serzenişlerim bir yana, kitap tek kelime ile muazzam. Dili zaten gayet akıcı ve hevesle okutan tasvirler ile bezenmiş. Öte yandan C.'nin başından geçenleri anlatırken roman, durum hikayesi diyeceğimiz sayfalar da gayet sürükleyici ve okuması keyifli bir hal alıyor. Edebi yönden de bence derin ve üzerine düşünülmesi gereken, kıymetli Türk romanlarından. Kısacası, okuyun, okutturun. Benim Yusuf Atılgan ile tanışmama bu kitabı bana hediye ederek bir arkadaşım vesile oldu, demem o ki, size böyle güzel kitaplar hediye edenlerle dostluk kurun ki siz de başkaları için aynı tasvirle anlatılan dost olabilesiniz. 

Gelelim C.'nin yaşamına. C.'nin maddi birikimi ailesinden kalmış ve son derece rahat bir yaşamı var, bu rahatlık yalnızca parasal açıdan tabii ki. Okurken bu zenginlik bende olsa hayatımı nasıl donatırdım diye düşünüp C.'yi yargılamaktan kendimi alamadığımı da itiraf etmeliyim ki bence belli hayalleri olan insanlar daha güzel, daha doğrusu, daha dolu dolu bir hayat kurabilirdi kendilerine. Yine de C.'yi seviyoruz çünkü sayfalarca kendisine eşlik ederken bu romanda, çoğu yerde varoluşsal sancılarını, ne yazık ki, anladığımı hissettim. 

C. küçük yaşta annesini kaybettiği için içindeki boşluk; ki buna sevgisizlik diyemem yalnızca çünkü annesizliğin yarattığı boşluğu tarife kelimeler yetersiz ve lüzumsuz kalacaktır; roman boyu hissedilir. Teyzesi tarafından büyütülmüş olan C. hayatın anlamsızlığından dem vurarak ve psikolojik zorluk içinde o amansız arayışta sürüklenmektedir. Bu süreçte de maddi olarak gönlünce yaşamaktadır. İçindeki boşluk mu karşı cinsle olan duygusal ilişkisine daha çok hükmediyor yoksa varoluşsal sancılar bir tarafa, dümdüz aylak adam olmasının da kurduğu ilişkiler sırasında verdiği sinyallere etkisi büyük mü, bunları okurken epeyce sorgulatıyor yazar. C.'nin iç dünyasında yaşadıkları ve o meşhur arayışı, işte kitabın ana fikri bence bu şekilde tanımlanabilir.. 

Kitabın bölümlerinin Kış, İlkyaz,  Yaz ve Güz olarak ayrılması da zamanlamanın yanı sıra ayrı bir naiflik katıyor C.'nin hikayesine. dört mevsim içinde hapsolan bir psikolojik serüven gibi. 

* * * * *

****Devamı Spoiler içerir.****

Eski zamanların Türkiye'sinde geçer roman. Ressam olan Sadık isimli arkadaşına resmin yaptırmaktadır C. Ayşe'yi düşünür zaman zaman. Yollarını boştan yere ayırdıkları o meşhur Ayşe'yi düşünmeden edemez zaten. Yazmaya çalışır aslında ama bir türlü onda da dikiş tutturamaz C. 

Yolunun kesiştiği Güler isimli kızla başlayan ilişkisinde, Sami'ye (Sadık'ın öğrencisi) portresini çizdirdiği sıralarda, Güler'e bakınca son derece masum olarak tasvirleyebileceğimiz standart bir genç kız figürü görürüz. Güler ile ilişkisi başlarda çok güzel gitmektedir. Nitekim C. kendisini büyüten teyzesi Zehra'nın izlerini hayatı boyunca taşıdığı için her ilişkisinde teyzesinden bir parça veya paramparça edilen bir yarım kalmışlık karşımıza çıkar. 

Güler ile ilişkisinde ise her şey başta masum ve standart gitse de hayata baktıkları pencere o kadar farklıdır ki; üç oda bir ufak ile mutluluğu yakalayacak olan Güler, varoluşsal sancıları yığınla paranın arasından sıyrılıp ruhuna hükmeden C. ile elbette sonsuza kadar mutlu olamayacaktır. B. isimli arkadaşına güler sürekli mektup yazdığı için Güler'in iç dünyasında da giriyoruz çokça. B.'nin ismi neden B., C.'nin ismi neden C., bunları düşünmeden edemedim o mektuplaşmalar sırasında. Güler ile C. ayrı dünyaların insanları olmalarına rağmen ilişkileri birgün, daha doğrusu bir anda biter. Güler'i rahatsız etmeye çalışan insanlardan kurtarır C. ve Güler kaçıp gider, bir daha dönmez, o iskelede beklemez... Ne çok yarım kalmışlık var C.'nin yaşamında, bu da onlardan biri olarak kalır.

Her şeyi bir yana bırakıp yazın gittiği pansiyonda o meşhur Ayşe ile karşılaşır C. ve hayatı değişmeye başlar. Yine aylak adamın tekidir fakat artık Ayşe'ye sorgusuz kapılmış bir hal görürüz C.'de. Sürekli bir arada vakit geçirirler ve hatta Ayşe'nin yakınları C. ile olan ilişkisinden hoşlanmadıkları için Ayşe'yi uyarmaya başlarlar. En sonunda ise doludizgin giden aşklarında karşılarına çıkan sorunlar büyümeye başlar. Güler'e nazaran Ayşe ile daha rahat bir ilişkisi olmasından sebep, C.yi Ayşe'nin gidişi yıkacaktır. Ayşe C.'nin onu terk etmesini beklerken C. bun yapmaz fakat Ayşe'nin bir aileye sahip olmasını bile önemsemeyen C.'nin hal ve hareketleri bu ilişkinin sonunun geldiği sinyallerini Ayşe'ye hissettirmeye başlar ve birgün onu terk edip gider.  

Ayşe'nin gidişi bence C.'yi bir hayli sarsar fakat hiçbir şey olmamış gibi, hatta aksi gibi bir de rahatlama hissi ile dolarak devam eder C. nefes almaya. Son sayfalarda ise tekrar gördüğü Güler'in yanındaki mavi yağmurluklu kızın hayatı boyunca aradığı o kişi olduğunu anlar C. fakat onu yakalayamaz.. O sonsuz maddi gücü kar etmez bu defa çünkü trafikteki halktan insanlar ile sorun yaşayıp gündelik bir mevzu yüzünden hayatı boyunca arayıp en sonunda bulduğu o mavi yağmurluklu kıza yetişemeden, aradığı o kızın gözden kaybolması ile roman son bulur. Kim bilir, belki de son bulmaktan ziyade yarım kalır, C.'nin hayatındaki pek çok yarım kalmışlık gibi...


* * * * *
Kitaptan alıntılar: 

"Çağımızda geçmiş yüzyılların bilmediği, kısa ömürlü bir yaratık yaşıyor. Sinemadan çıkmış insan. Gördüğü film ona bir şeyler yapmış. Salt çıkarını düşünen kişi değil. İnsanlarla barışık. Onun büyük işler yapacağı umulur. Ama beş-on dakikada ölüyor." (Atılgan, 2022: Sayfa 24) 

"Herkes onun gibi değil miydi? En az umutlanmaları gerektiği zamanlar en çok umarlardı." (Atılgan, 2022: Sayfa 31)

"Kadınların neden evlendiklerini anlıyorum: Yalnız kalabilmek için." (Atılgan, 2022: Sayfa 45)

"Karıncalar bilmeden severler." (Atılgan, 2022: Sayfa 53)


* * * * * * * * * 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder