1 Nisan 2023 Cumartesi

PORTRE

Kitap adı: Portre 

Yazar adı: Nikolay Vasilyeviç Gogol 

Orijinal adı: портрет

Ülke: Rusya   

Özgün dili: Rusça 

Anadilinde 1. Baskı: 1835 

Okuduğum baskı: Remzi Kitabevi, 1. Baskı, 2019, Çeviri: Hazal Yalın  

Sayfa Sayısı: 91  


* Fotoğraf: Arka Kapak Yazısı * 



Çartkov, tam ismiyle Andrey Petroviç Çartkov, genç ve yetenekli bir ressamdır ve parasızdır. Hatta kirasını ödeyemediği için ev sahibi ve bekçi tarafından evden çıkarılmak istenecek kadar fakirdir. Hocası ise onun kendini iyi yetiştirerek bu yetenekle çok güzel eserler verebileceğine inanmaktadır. Birgün çarşıda bir resim görür ve kalan parası ile onu satın alır. Resimde çok farklı bir hava vardır, zaten Çartkov da onu neden satın aldığına anlam veremez fakat resim o kadar gerçekçidir ki adeta yaşadığını hisseder resimdeki portrenin. Hikayenin devamında olan ne varsa, sebep de bu portredir zaten...  

Başkahramanımız Çartkov'un para kazanmak için modern hayata hizmet ederek para karşılığı portre çizmek veya kendi sanatını geliştirmek için parasızlığa razı gelmek pahasına çalışmalarına devam etmek gibi iki yol arasında seçim yapması gerekmektedir. Maalesef hocasını dinlemez ve parayı, yaratıcılığı ve yeteneğini köreltmek pahasına kabul eder, parasızlığı istemediği için onu suçlamalı mıyız yoksa sanatını bu hayatta tutunmak uğruna feda ettiği yolda yürüdüğü için bu dünyayı mı hedef göstermeliyiz? 

Sorulacak o kadar çok şey var ki bu kısacık hikayenin içinde. Bu soruların cevaplarının somut dayanaklar yerine okuyucudan okuyucuya değişeceğini ve sorgulayacağımız pek çok gerçekliği ve trajediyi Gogol'un yüzümüze vurduğunu düşünüyorum. Konu portrenin çerçevesinin dışına taşan cinsten...  
 
**** 

Çartkov satın aldığı portrenin o kadar gerçekçi olduğunu düşünür ki bu duruma kapılıp gider. Bazen portredeki gözlerin onu izlediği hissine kapılır. Birgün portrenin içinden bir adamın çıktığını ve sonra tekrar portreye girdiğini görür. Tabii ki bu bir rüyadır ve sonra rüyasından uyanır, hatta portrenin üzerine örttü örtü de yerinde durmaktadır fakat yine de bir acaba içini kemirir, bu gördüğü gerçekten rüya mıdır? 

Sanrıdan öte bir fantasya barınmaktadır bu hikayenin içinde ya da bize yazarın anlatmak istediklerine aracı olan bazı metaforlar belki de... 

****

* Devamı spoiler içerir: *

Çartkov rüyasında bu portrenin içinden çıkan adamın altın dolu bir kese düşürdüğünü görür ve onu alır. Uyandığında ise portre çerçevenin içindedir ve kendisinin rüya gördüğünü anlar fakat bir süre sonra kirayı ödeyemediği için evine gelen ev sahibi ve bekçi ile konuşurken bu portre yere düşer ve içinden altın dolu bir kese çıkar, aynı rüyasında gördüğü kesedir bu. Gördüğünün rüya olmadığını anlar Çartkov ve bu altın dolu kese ile hayatı değişir.  

Bir süre evine kapanıp, nasılsa yaşaması için gereken para artık var diye, sanatını geliştirip hayal ettiği gibi bir ressam olmak adına çalışabilir fakat o bunu yapacakken bir anda fikir değiştirir ve bu para ile önce çok güzel bir eve çıkar, ihtiyacı olan-olmayan pek çok şey satın alır ve gidip kendi reklamını yaptırır, ardından insanlar gelip kendi portrelerini çizdirmeye başlar, para karşılığında. Bu şekilde de resim çizmektedir, evet ama insanların talepleri doğrultusunda resim çizip sattığı için kendi yaratıcılığı ve sanatı yerine bunu bir zanaate dökmeye başlar Çartkov. Bir süre sonra sanatındaki derinliği kaybetmeye başlar. Tam da bu sebeple mutsuzlaşmaya başlar içten içe. 

Zengin ve popüler olmak uğruna sanatının derinliğini feda etmeyi tercih eden Çartkov birgün bir öğrencisinin son derece sanatsal ve başarılı bir eserini görür ve bunun üzerine feda ettiği anlam tokat gibi çarpar suratına veya içten içe kemirir kendini. Yaptığı tercihin yanlışlığını anlayıp hüsrana uğrar ve ölür... 

**** 

Çartkov'un ölümünün üzerine evindeki eserleri açık artırmaya sunulur ve büyük bir taleple satılmaya başlar. Gelgelelim şu bizim meşhur portreye. Ona da talep çok olsa da gizemli bir adam gelir ortama ve bu portreyi kendisinin almasının gerektiğini, bunun için geçerli bir hikayesi olduğunu söyler herkese ve başlar anlatmaya, bu portrenin gizemli hikayesini: 

Portredeki adam bir tüccardır veya kimilerine göre bir tefecidir ve portreyi yapan kişi de bu portreyi almaya gelip bu hikayeyi anlatan kişinin babasıdır. 

Adamın anlattığına göre; bu tefeci tam bir iblisin tekiymiş ve ölmeden önce portresinin yapılmasını istemiş ki bu dünyada kalabilsin. Bu hikayeyi anlatan kişinin babası olan ressama gitmiş, o da başlamış yapmaya. Bir süre sonra bu resim yarım kalmış ve dolayısıyla resim ressama kalmış. Yalnız bu resim o kadar gerçekçi yapılmış ki, zaten kitap boyunca değinilen bir şey var ki o da bu portrenin gerçekçiliği, ressam bu resim kendisindeyken hayatının yolunda gitmediğini görür, normalde iyi huylu bir insan olmasına rağmen kötü bir kişiliğe evrilir ve resmi yok etmeye karar verir. Resmi yakacakken arkadaşı onu durdurur ve kendisi alır resmi. Bu andan itibaren resim kimin eline geçse onun kişiliği kötüleşmeye başlar, buna bir çeşit uğursuzluk mu demeli emin değilim fakat bu resmi edinen kişinin hayatında bir şeyler ters gitmeye başlar ve bir şekilde bu resim elden ele insanların kurtulmaya çalıştığı bir eser haline gelir ve en sonunda bir satıcının eline geçer. Ondan da bu portreyi alan kişi bizim başkahramanımız Çartkov'dur. 

Resmi eline geçen insanların hayatının kötüleşmesi, binevi resmin o kişiye bela getirmesi, resmi yapan ressamın çok üzülmesine ve kendini suçlamasına neden olur ve kendini bir manastıra kapatıp keşiş olmaya karar verir. Oğluna da vasiyet eder, bu resmi birgün görürse alıp onu yok etmesidir vasiyeti. 

Bu vasiyet üzerine bu hikayeyi anlatan kişi gelir ve babasının vasiyeti için bu resmi alıp yok etmesi gerektiğini söyler. Herkes onu dinlerken resim ortadan kaybolur...

****

Resim nasıl ortadan kayboldu? Resimdeki adamın ruhu bu portrenin içinde mi yaşıyordu? Sanatsal derinliği bırakıp yüzeyselliği ve parayı tercih etmesi başkahramanımızın, bir hata veya yanlış mıdır? Eğer yanlışsa, ki öyle görünüyor, bu yanlış onun suçu mu ona sanatını yapmaya çalışırken yoksulluğu yaşatan hayat mıdır suçlu? Gogol bize hangisini anlatmak istemişti? Ha bir de, o resimdeki gerçekçi gözler var ya hani sürekli resmin sahibini izleyen, onlar neyin metaforuydu? Bunları biraz düşünsek, başkahramanımızın kaçırdığı derinliği kendi hayatımızda biraz olsun yakalayabiliriz. İşte tam da bu yüzden bu kitabı okumanızı içtenlikle tavsiye ederim. Hikayeden çıkarmamız gereken pek çok ders, belki de keşfetmemiz gereken birkaç hayat gerçeği var, bu gerçeküstü detayların barındığı satırların arasında... 

****


**** Alıntılar: ****

"Yaratıcı bir sanatçı, önemsiz temelarda da yüce konularda olduğu kadar büyüktür; hor görülende hor görülecek bir şey yoktur onun için, zira yaratılmışın muhteşem ruhu görülmese de seçilir onun içinde ve hor görülen de yüksek bir ifade kazanır, zira onun ruhunun arafından süzülür." (Sayfa 87) 

"Aydınlık bayramlık kıyafetleriyle evinden çıkan birinin pislenmesi için arabalardan birinin tekerinden sıçrayan çamur kafidir; o vakit kalabalıklar sarar çevresini, parmaklarıyla gösterirler onu ve şapşallığını anlatır dururlar, oysa bu kalabalık gündelik kıyafetleriyle geçmekte olan diğer yayaların üzerindeki sayısız lekeyi hiç fark etmemektedir. Zira gündelik kıyafetlerin üzerindeki lekeler fark edilmez." (Sayfa 89)    



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder