Kitap adı: Camdaki Kız
Yazar adı: Gülseren Budayıcıoğlu
Orijinal adı: Camdaki Kız
Özgün dili: Türkçe
Anadilinde 1. Baskı: Mart, 2019
Okuduğum baskı: Doğan Kitap, 149. Baskı, Ekim 2020
Sayfa Sayısı: 350
Camdaki Kız kitabı adından epeyce söz ettirdi bu ülkede fakat daha çok dizisiyle. Ben dizisine biraz göz gezdirmiş olmakla ve bu yüzden kitap ile ciddi farkları olduğunu görmekle beraber, bu kitaptan uyarlanıp yayınlanan dizisini veya dizilerini düzenli olarak oturup seyretmediğim için yalnızca kitabını yorumlayacak ve ilerde tiyatro sahnesinde sergilenmesi temennisinde bulunacağım çünkü gerçekten çok kaliteli bir kitap olduğunu düşünüyorum bir okuyucu olarak. Bu yüzden herkese tavsiye ediyorum bu kitabı, bir klasik kadar zorlamayacak okumamın yanı sıra, bir popüler kültür kadar da basite indirgenemeyecek muazzam detayları barındırıyor pek çok satırında. Bu yüzden eğer bana bir şeyler katacak bir kitap okuyayım, ne okuyayım, arayışında olduğunuz bir dönemdeyseniz bence bu kitabı edinin ve Gülseren Budayıcıoğlu'nun kendine has, özgün üslubu ile tanışın derim. Bu kitabını bitirince, aynı yazarın diğer kitaplarını da okuma isteği uyandırdı bende ki zaten bu bir okuyucu için en önemli değerlendirme kriteri olsa gerek.
Gülseren Budayıcıoğlu psikiyatrist ve yazar olmakla beraber kitabında da kendisini bir psikiyatrist olarak konumlandırmış ve kendisine gelen hasta ve danışanları ile olan diyalogları ve anlatılan olaylara yönelik yorumları, kitabın temeli haline gelmiş. Böyle anlatınca da sıkıcı sanıyor insan, inanın ki değil :) Hem yararlı, hem de akıcı bir kitap benim nezdimde.
**** Ufak bir Özet: ****
Nalan, Gülseren Hanım'ın kliniğine, Hayri'nin zoruyla gelmiştir. Hayri de Gülseren Hanım da ayrı ayrı görüşürler psikiyatrist Gülseren Hanım ile. Kitapta kısa kısa başka kişilerin hikayelerine de yer verilse de çoğunlukla Nalan ve Hayri'nin Gülseren Hanım ile görüşmelerine yer verilir. Bu iki kişi ve hayatlarına dokunan başkaları, Gülseren Hanım'a kliniğinde anlatıldıkça Gülseren Hanım da gerek içinden gerek dışından yorumlar yapar. Gülseren Hanım'ın klinikte yardımcısı da vardır, Tuna isminde. Tuna'nın göz süzgecinden geçer öncelikle, gelen hastalar ki bu da Gülseren Hanım'ın isteğidir. Sonrasında odaya çıkan danışan veyahut hastalar ile doktorları Gülseren Hanım'ın diyalogları, yaşananlar, konuşulanlar ve konuşulmayanlar, doktorun yanıtları, iç sesi, hastanın bilinç altı gibi pek çok detay ile kitapta çeşit çeşit hayatı hem empati ile hem de doktorun gözünden okuruz. Çıkaracak çok ders vardır bu hikayelerde çünkü bu asla başıma gelmez diyeceğimiz hikayelerin içinde bile öğrensek ne çok değişikliği hayatımıza ekleyeceğimiz öğütler ve çıkarımla bulabiliriz kendimizce ki zaten yazar veyahut kitapta da aynı şekilde doktor olarak yer alan karakter, bize öyle güzel püf noktaları anlatır ki hayatla ilgili, kitapta anlatılan hikayelerde hiç fark etmediğimiz detayları gözler önüne sürer.
* Nalan ile Hayri sevgilidir 7 yıldır fakat Hayri artık Nalan'dan ayrılmak ister çünkü başka bir kadın vardır hayatında ve Nalan bunu duyup kıyameti koparınca Hayri onu Gülseren Hanım'ın kliniğine getirir. Bunu üzerine başlar hikaye, Nalan'ı ağzından, Hayri'nin ağzından, Gülseren Hanım'ın hem dilinden hem de düşüncelerinden ve olaylara bakış açısından, sonrasında hikayeye dahil olan Türkan Hanım'dan hatta....
* Nalan ve Hayri'den bağımsız olarak kitapta Zeynep isimli bir karakter ve Bayram isimli ayrı bir karakterin hikayelerine de yer verilmiş.
* Kitapta kronolojik olarak değil doktora Nalan'ın anlatış sırasına göre yaşananlar şekillenir çünkü yaşananlar hep birbirleriyle bağlantılıdır ve bu muazzam döngüyü doktorun sayesinde sebep-sonuç ilişkisine bağlayarak çözüme kavuşturur hastalar. Biz burada kronolojik olarak neler olduğuna bakalım:
**** Devamı spoiler içerir: !!!! ****
Nalan ve Hayri'nin hikayesi:
Nalan anneannesi ve dedesi ile büyümüş. Yetişkin olana kadar hatta dedesi ölene kadar onları anne ve babası olarak bilmiş. Gerçek ise çok farklı bir şekilde çıkıyor karşımıza. Nalan'ın gerçek annesi öz dayısından hamile kalıyor fakat bu bir tecavüz mü değil mi kitapta net bir şekilde açığa çıkmıyor ki okuyucu olarak bunun bir tecavüz olduğunu düşünüyorum. Bunun üzerine ona bu kötülüğü yapan dayısı sırra kalem basıyor. Zavallı kız doğum yaparken ölüyor. İşte Nalan'ın gerçek anne ve babasının genel olarak hikayesi bu şekilde. Nalan da anneannesi ve dedesi ile büyüyor fakat çok travmatik bir yetiştirme şekline maruz kalıyor. Öz kızlarının ölümü ile torunlarının doğumu aynı gün olan bu acılı anneanne ve dede ona kendilerini öz anne-baba olarak tanıtıyorlar ve ona rahat, konfor, zenginlik, çeşitli imkanlar sunuyor, sevgileirni ise esirgiyorlar. Nalan çok yalnız büyümüş, doktora anlattıklarına göre. Zaten biz hep doktora anlattıklarını okuyoruz kitap boyunca.
Nalan'ın kocaman bir odası varmış çocukken. Türlü türlü imkanı varken hep o odada yalnız kalmış. Derslerinde başarılıymış fakat hem odasındaki camdan dışarıya bakarak büyümüş. Ona bakan bir Hafize Hanım varmış, onun genel olarak bakımı ile bu kadın ilgilenirmiş fakat o da onun yalnızlığına çare olmamış. Genel olarak katı ebeveynler ile kurallar, yalnızlık ve cama bakarak, sürekli sevilmediğini hissederek fakat bunun nedenini bilemeyerek büyümüş Nalan. Sevilmediğini ve aslında istenmediğini hissederek büyümek çok zor olmalı. Belli ki kendi travmalarını torunlarına bariz bir şekilde yansıtmış bu ebeveynler. Kocaman ve zenginlik içindeki odasında yalnız başında her gece camdan dışarıyı izlermiş Nalan. Zaten ona doktorun camdaki kız demesinin sebebi de bu. Çocukluğunda da büyüyünce de hayatı hep camdan izlemesi.... Hatta çocukluğu hep odasında camdan dışarı bakmakla geçen Nalan dışarda hep gördüğü bir sarhoştan bahseder doktora, bu bahsettiği tasvir fiziksel ve davranışsal olarak Hayri'ye o kadar benzer ki doktor onu küçüklükte bilinçaltında bu adamı göre göre gidip ona benzeyen Hayri'de sevgi ve ilgi açlığını dindirdiğini anlar. Bu bağlantılar kitabı okurken inanılmaz etkileyici geliyor çünkü muazzam bir şekilde anlatılmış bu önemli ayrıntıları bağlantıları.
Nalan büyüyünce avukat olmak istese de buna ailesi izin vermeyince mimar olmuş. Nalan, ünlü ve zengin Koroğlu ailesinin şirketinde çalışırken onu beğenen Koroğlu ailesi oğulları Sedat'a istemişler Nalan'ı ve böylecek Nalan ile Sedat evlenmiş. Sedat, hikayede anlatılana göre, Nalan'ın sevgi açlığını, ilgiden yoksunluğunu asla tamamlamamış, en ufak bir merhem olmamış Nalan'ın çocukluk yaralarına. Zaten kitapta anlatılan betimlemeye göre Sedat büyümeyen, yani sorumluluk alamayan, çocuk kalan erkeklerden ve Nalan çocukluğundaki zenginliğe ve yalnız ve hüzünlü hayatına devam etmiş oluyor Sedat ile. Hatta Sedat belki beni aldatmış olabilir diyor Nalan, her ne kadar emin olmasa da. O kadar kopuk bir çift yani Nalan ve eşi.
Nalan'ıın babası yani babası olarak bildiği dedesi ölür ve bunun üzerine Nalan'ın annesi yani annesi olarak bildiği anneannesi Nalan'ı çağırır ve ona ailesi ile ilgili gerçekleri anlatır. Nalan'ı da bir daha görmek istemediğini söyler ve Nalan daha öğrendiklerinin şokundayken Nalan'ın annesi yani aslında anneannesi intihar eder. Belli ki hep bugünü beklemiş Nalan'ın anneannesi.
Nalan gerçekleri öğrenince tüm çocukluğu ve gençliği boyunca neden sevilmediğini biraz biraz anlamaya başlar. Yine de sebebini bilmemekten iyidir belki de. Mesela doğum gününde ona pasta ve hediye alınır fakat bunlar bir görev bilinci ile yapılarak herhangi bir sevinç gösterisi sergilenmezmiş ki bunların sebebinin aslında o günlerin bu ailenin öz kızlarının ölüm günü olduğunu düşününce taşlar yerine oturuyor. Nalan anlıyor ki aslında her şeyi bir görev bilinci ile yapmış, Nalan'a gerekli konforu, okuma imkanını ve özel birçok ders eğitimini sunmuşlar fakat onu görmek bile istememleri aslında hep bu gerçeklerden sebepmiş. Kendi travmasını çocuğuna veyahut torununa yaşatan ebeveynleri de suçluyor insan ama tabii ki okurken tüm bunların suçunu Nalan'ın öz babasına yükledim ben, diğer okuyucular ne düşünüyor, merak ediyorum.
Koroğlu ailesinin şoförü olan Hayri ile Nalan arasında zamanla bir aşk başlıyor ve başlar başlamaz Sedat ile ayrılmak istiyor Nalan çünkü aldatmak istemiyor. Yetiştirilirken yaşadığı travmalardan sebep çok duygusal ve sevgi açlığı içinde bir kız bu Nalan. Hayri beş parasız fakat ona delicesine aşk ve ilgi sunuyor ki Nalan'ın hayatı boyunca aradığı şey de tam olarak bu olduğu için fakirlik ve mutluluk ile devam ediyor hayatına, Sedat'tan ayrılıp Hayri ile yaşamaya başlayınca. Sedat'ın ailesi inanılmaz zengin fakat cimri bir aile ki Nalan nafaka bile istemiyorum deyince onları öldürmeyip gitmelerine izin veriyorlar. Sedat da kitapta tasvir edildiği kadarıyla sorumluluk duygusu noksan olmak birlikte bu olaya çok da tepki göstermiyor ve tabiri caizse ses çıkarmıyor ki bu da Sedat'ın beyfendi bir yanı olduğunu da hissettiriyor ve biraz içimiz ısınıyor Sedat'a. Yalnız şöyle bir detay var, Nalan eğer sevgi ve ilgiyi Sedat'tan görseydi onunla kalacağını fakat göremediğini belirtiyor
yani çocukluğundan beri aradığı şeyi kimde bulduysa ona gidiyor Nalan, tek
kuruş parayı önemsemeden ve çocukluktan beri alıştığı zengin hayatı elinin
tersiyle iterek.
Hayri ile gerçekten çok mutlu bir 7 yıl geçirir Nalan. eğitimli ve donanımlı bir kadın olmasına karşın Hayri'nin ataerkil baskılarını ve onu sürekli her anlamda kısıtlamasına izin verir Nalan. Zaten babasının yani dedesinin ölümü üzerine kalan maaş ile geçinmektedir yani Hayri'den maddi bir şey almaz, ondan sevgi ve ilgi alır. Hayri bunu o kadar güzel gösterir ki Nalan'a, Nalan hayatı boyunca aradığın bulmuştur ve Hayri'nin her şeyini kısıtlamasına razı olur.
Nalan bu 7 yıl içinde Hayri'nin aslında evli ve üç kız babası olduğunu öğrenir. Bu gerçek tokat gibi yüzüne çarpsa da bu durumu bile kabullenir. Hatta Hayri'nin eşi yani Türkan Hanım da Nalan'dan haberdardır. Türkan Hanım ve kızları Nalan'ı çok severler ve onunla sık sık görüşürler. Dikkatinizi çekerim ki onları Hayri tanıştırmıştır ve Türkan Hanım, Nalan'ın Hayri'nin sevgilisi olduğunu bilmektedir. Bu kısım bana inanılmaz derecede uzak geldi fakat gerçek hayatta maalesef böyle şeylerin yaşandığı bir coğrafyadayız.
Seanslara Hayri de gelir ve onun ağzından da bu hikayeler anlatılır. Hayri birçok kadın ile olmaktan rahatsız değildir, kısacası son derece ataerkil ve asla sadık olmayan bir adam Hayri. İlginç bir şekilde Hayri'nin de güzel yönleri vardır ki bunları da artık kitabı okuyan ile yazar arasında bırakıyorum.
Nalan, Hayri'nin evli ve çocuklu olduğu gerçeğini zamanla kabullenir ve onunla bu şekilde sevgili olmaya devam etmeyi kabul eder. Nalan bu gerçeğe rağmen, sırf hayatı boyunca görmediği sevgi ve ilgiyi gördüğü için, hayatının en güzel 7 yılını yaşadığını söyler hep. Bütün bu kabullenişlere rağmen Hayri'nin bir de şu anda Laz kızı olarak tabir edilen biriyle bir ilişkiye başlaması ve bu yüzden Nalan ile ayrılmak istemesi Nalan'ı yıkar ve zaten hikayenin çıkış noktası burasıdır yani kitabın başında Hayri ile Nalan'ın kliniğe gelmesinin esas sebebi budur. Kliniğe geldikçe tüm hayatlarını konuşurlar doktor ile.
Hayri de aslında zor şeyler yaşamıştır. Her ne kadar yaptıklarının savunulacak boyutu olmasa da doktor Hayri'ye hem çok kıza hem de onu sevmiştir çünkü her şeyi sebebi geçmiş yaşamadır Hayri için de, tıpkı Nalan'da olduğu gibi.
Türkan Hanım da gelir doktora. Onu da kendi elleriyle getirmiştir Hayri. Türkan Hanım onun oralarda beyinin sevgilisi olmasının normal olduğunu, Nalan'ın çok hanımefendi olduğunu, kendisinin de çocuklarının da onu çok sevdiğini fakat bu başlarına yeni çıkan Laz kızının kendisini sürekli eşinden boşanması için rahatsız ettiğini anlatır. Hikayenin en kabul edilemez kısmı bence Nalan ve Türkan'ın birbirini benimsemesi ki ben hala kabullenemedim bunu.
Türkan Hanım çok pozitif bir insandır ve eğitimli olmamasına karşı filozof gibi sözler çıkar ağzından. Doktor da pek sever onu haliyle. Nalan'ın eşiyle sevgilisi olmasıyla hiçbir sorunu yok gibi görünür çünkü Nalan'ın Hayri ile evlenmek gibi bir isteği yoktur ve Hayri'nin evli ve çocuklu olmasını Nalan kabul etmiştir. Türkan da zaten Hayri'nin kendisi ve çocuklarını ihmal etmediğini fakat bu Laz kızının sorun olduğunu söyler.
Seanslara geldikçe Hayri'nin üç kadından da vazgeçmek istemediğini anlarız, Nalan ise doktorun desteği sayesinde Hayri'ye olan bağımlılığından kurtulmaya başlar ve bir resim atölyesine ve mesleğine döner. Hayri'yi hala çok sevmektedir fakat onsuzluğa doktor onu hazırlamaktadır.
Bütün bunlar olurken Hayri kendi hayatını anlattığı gibi Laz kızının da hayatını anlatır doktora. Laz kızı da çok acılar çekmiş ve Hayri ona evlenme sözü verdiği için Hayri'nin peşini bırakmamaktadır. Hayri de Nalan'a ondan kurtulamadığını söyler fakat günün sonunda üç kadından da vazgeçemez. İlginçtir ki hem Türkan ve kızları hem de Nalan Hayri'yi çok sever, Hayri de onları.
Bu bahsettiğimiz Laz kızı birgün Hayri'yi çeker vurur ve Hayri ölür... Bu beklenmedik ölüm her şeyi değiştirir. Herkes çok üzülür.
Nalan birkaç ay sonra toparlanmaya başlar ve resim atölyesine gitmeye devam eder. Mesleğine de döner. Hatta Türkan ve kızları ile de sık sık görülmeye devam etmektedir. Herkes Laz kızını suçlar. Hatta şöyle de ilginç bir detay var ki Sedat Hayri'nin cenazesine gelir ve bir süre sonra Nalan'a başsağlığı diler. Aslında evliliklerinin bitmesinde Sedat kendini de suçluyordur belki de ki bu yüzden böyle naif davranmış olabilir.
Birgün Nalan'ın resim atölyesindeki hocası onunla konuşmak istediğini söyler ve Nalan'a onun öz babası olduğunu itiraf eder. Bu şok edici haberin ardından ondan af diler. Buralarda aslında geçmişteki olay tecavüz değil miydi gibi düşünüyoruz okuyucu olarak ama emin olamıyoruz, ben hala o adamı affedemiyorum. Babası resimlerini Nalan'a verir ve resim atölyesinden istifa ederek ortadan kaybolur. Nalan ve doktoru Gülseren Hanım anlarlar ki babası Nalan'dan af dilemiş, vedalaşmış, resimlerini kızına bırakmış ve ölmeye gitmiştir çünkü Nalan onun çok hasta göründüğünü söylemiştir doktora.
Nalan bütün bu şokların üzerine yıkılır fakat daha güçlü bir şekilde ayağa kalkar ve bu kez hayatın içine güçlü bir kadın olarak karışır, camdan bakmayı bırakır....
****
Zeynep'in hikayesi:
Zeynep fakir bir ailenin içinde doğduğu için çocukluğunda, annesi tarafından annesinin ev işleri için çalıştığı Nermin Hanım'a verilir ve onunla büyür. Bu sayede şans yüzüne güler ve güzel imkanlar ve sevgi ile büyüyerek avukat olur Zeynep. Nermin Hanım ona hem sevgisini hem de maddi imkanlarını sunmuştur fakat onu kendi elleriyle veren öz annesi zamanla Zeynep'in konfor içinde yaşamasını çekememeye başlar ve Zeynep'in bir sevgilisi olmasına rağmen öz annesinin borçlu olduğu aileye borcunu ödemesi için onun isteği üzerine Mehdi isimli doktor fakat kendisine hiç uygun olmayan hayat görüşlerine sahip biriyle evlenir. Üstelik Mehdi ile bir çocukları da olur.
****
Büyürken yaşadıklarımız ne çok etki eder yetişkin olduğumuzda yaptığımız seçimlere. Önemli olan, bu seçimler yanlış olduğunda vazgeçip yeni bir sayfa açabilmek. Bu her zaman o kadar da kolay olmuyor, işte tam da bu noktada bir psikiyatriste başvurmak, öyle görünüyor ki, çok yardımcı olacaktır, hayatımızın yazıldığı senaryodaki yeni bölümlerde....
**** ALINTILAR: ****
".... buraya genellikle hastalar değil, asıl hastaların hasta ettikleri gelir."
(Sayfa 59)
"İlişkisizlik belki de mutsuzluğun en önemli nedenlerinden biridir. Birini kendinize düşman etmek istiyorsanız, onunla ilişki kurmayın yeter."
(Sayfa 300)
"Bütün mesele hayatımızda bizim dışımızda gerçekleşen olayları bizlerin doğru yorumlayıp yorumlamadığıdır."
(Sayfa 344)
"Ve son olarak hastalığın sevgisizlikten, şifanın ise her zaman sevgiden, şefkatten geldiğini çok iyi biliyorum."
(Sayfa 350)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder