Kitap adı: Oblomov
Yazar adı: İvan Aleksandroviç Gonçarov
Orijinal adı: Die Leiden des jungen Werthers
Ülke: Rusya
Özgün dili: Rusça
Anadilinde 1. Baskı: 1859
Okuduğum baskı: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 24. Baskı, Haziran 2019, Çeviri: Sabahattin Eyüboğlu - Erol Güney
"Yazarın "Oblomov'un Rüyası" adlı bölümü ilk kez 1849'da bir dergide yayımlanan ikinci romanı Oblomov'sa (1857), yalnız Rusya'da büyük bir etki yaratmakla kalmamış, dünya edebiyatına da son yüz elli yıldır hem trajikomik bir karakter hem de adıyla özdeşleşmiş bir insanlık durumu kazandırmıştır."
Sayfa Sayısı: 619
"Bu kitapta önemli olan Oblomov değil, Oblomovluktur."
(Önsöz'den bir kesit)
"Ne zaman yaşayacağım ben?"
(Sayfa 68, 74....)
"Basit yaşamak çok zor, çok karmaşık bir iş." (Sayfa 198)
"-Niçin? Ne yüzden?
- Ne yüzden mi?.. Oblomovluk!"
(Sayfa 619)
************
Oblomovluk haline büründüğüm bir zamanda okudum bu romanı, oblomovluktan çıkmama da vesile; Oblomov'un yaşadığı ruh hali gibi karanlık bir ruh halinden geçerken fakat somut edinimlerin getirdiği sorunlarla boğuşmayı da bıraktığım daha rahat bir dönemimde, binevi tam da Oblomov gibi, geçtiğim yolları atlattım ama içimin aydınlığı söndü dediğim bir dönemde; farkında olmadan edindiğim bu tesadüf silsilesi bu kitabı benim için belki de gerekenden daha anlamlı kıldı. Bundandır ki ben bu kitabı burada anlatırken ve yorumlarımı sizler, değerli okuyucularım okurken, hissettiğim doyurucu okuyucu hissini eğer hakkıyla size de hissettiremezsem bile gidip bu kitabı edinip okumanızı içtenlikle tavsiye ediyorum. Zira, en hayran olduğum 10 kitap listeme almam Oblomov'u herhalde fakat herkesin muhakkak okuması gereken kitap listesi yapsak işte orada ilk onda yer alacağını öngörüyorum bu klasiğin.
"İnsan ne için yaşadığını bilmezse günü gününe yaşamakla kalıyor; günün geçmesini, gecenin gelmesini beklemekten başka zevki olmuyor. Bugün nasıl yaşadım, sorusuna cevap vermeden uykuya dalıyor, ertesi gün gene aynı hayat." (Sayfa 286)
Çok fazla şey var bu kitap hakkında söylenecek, aslında internette de ben okuyup yorum yapana kadar yapılan binlerce yorum var fakat yine de Oblomovluğu bırakıp ben de kendi düşüncelerimi, belki biraz da olay örgüsünü paylaşmak isterim. Öncelikle bu Oblomovluk nedir, oradan başlayalım düşünmeye. Oblomov, bildiğiniz üzere, kitaptaki baş kahramanımızın ismi ve kitap da baştan sona onun hayatını anlatıyor. Oblomovluk ise bu karakterin takındığı uyuşukluk tutumu, tembellik olarak özetlenebilecek hiçbir şey yapmama hali fakat bu kelimelerle değil de Oblomovluk olarak isimlendirilmesinden de tahmin edeceğiniz üzere, bu dediklerimden aslında çok daha derin bir durumu ifade ediyor. Rus edebiyatında bazı insan tiplemeleri vardır, mesela Gogol'un küçük insan ve mühim adam sıfatlandırması vardır, işte burada da lüzumsuz adam tiplemesini görüyoruz. İşte bu lüzumsuz adam tiplemesini yansıtan kişinin durumu da Oblomovluk olarak nitelendiriliyor, bir çeşit bilinçli bir tercih olarak atalet halinde kalma hali diye tarif edebilirim bunu. Pek çoğumuzun dönem dönem yaşadığı ve standart tembellik ile ayırt etmesi güç olan, beyinde çok fazla düşünce olduğu için sürekli yorgun hissederek hiçbir şey yapmama hali diye yorumlayabilirim.
Gogol'un paltosundan Oblomov'un hırkasına uzanan bir anlam bütünlüğü veya karmaşası....
"Kim demiş hayat zevk ve mutluluktur. Ne saçma düşünce! Hayat hayattır, bir ödevdir, ödev dediğin de çetin bir iştir. O halde ödevimizi yapalım..." (Sayfa 304)
Gonçarov bu durum trajedisini öyle güzel anlatmış ki kitabında, bir klasiği bu kadar akıcı bir şekilde okuyup sayfaların nasıl geçtiğini fark etmeden son sayfaya gelmenin hazzını müthiş bir kalemle sunmuş bize. Gayet akıcı bir üslup, bir klasiğe göre beklenmeyecek derecede merak uyandıracak bir olay örgüsü ve Oblomov ile hiç çaba sarf etmeden empati kurabilme ve onu iliklerimize kadar hissedilme konforunu sundu bu kitap bana okurken.
"İnsan her önüne çıkanı bir hata diye atacak olursa, doğruya ne zaman rastlayacak?" (Sayfa 320)
****************
Romanın konusuna kısaca değinecek olursak;
Kayda değer bir aksiyon alma konusunda müthiş zorlanan bir zengin çocuğudur Oblomov ve hayat akarken kendisi nadiren katılır bu akışa. Genelde hayatı kaçırmaktadır. Çevresindeki net iyi ve net kötü diyebileceğimiz karakterler ve arafta bırakan yoruma açık ve gerçeğe uygun olan karakterler ile Oblomov'un ilişkisi, hiçbir olayda bir aksiyon gösterememesi fakat bunun tembellikten daha öte bir hastalık haline dönüşmesi, en ufak bir şey yapmaya bile korkması konu alınmıştır romanda. Aşktan ötürü yaşama karıştığı sayfaları görünce şaşkınlığa düşürür okuyucuyu fakat bu da yaşamın sonuna kadar devam etmeyecektir.
"Ciddi işleri bir yana bırakarak içine kapanmak, kendi yarattığı bir hayal dünyasında yaşamak Oblomov'un en büyük zevki idi." (Sayfa 78)
Bazı sayfalarda çok eleştirdiğim, bazı sayfalarda kesinlikle anladığım, bazı sayfalarda anlamak dahi istemediğim, bazı sayfalarda ise kendimden bir parça bulduğum bir adamdır Oblomov benim için. Hiçbir zaman Oblomovluğa düşmediğimi iddia edersem koca bir yalan olur fakat hayatta bu dönemlerden mümkün olduğunda hızlı bir şekilde çıkmayı başararak Oblomov gibi koca bir ömrü heba etmemek gerekir, ki kitapta abartı bir durum olsa da ve gerçek hayatta Oblomov'un imkanlarına sahip olmadığımız için zaten mecburen onun kadar Oblomov olmasak da imkanlar elverdikçe dönem dönem bu oblomovluk batağına düşüyoruz fakat neler kaçırarak ve ne zaman çıkıyoruz o bataktan, orası tartışılır.
"Ya şimdi ya hiçbir zaman!" (Sayfa 228, 327, 489)
Sonuç olarak, dönem için varlık içindeki entellektüel Rus kesimine bir taşlama, zamansız olarak ise atalet içinde amaçsız yaşayan bireylere bir uyanış alarmıdır Oblomov benim gözümde.
************
************ Ufak bir Özet: ************
1. Bölüm:
İlya İlyiç Oblomov'un hayatını konu alıyor roman. Oblomov 32-33 civarı bir yaşta ve eğitimli bir adamdır fakat kitapta göz önünde tutulan ana özelliği ileri derecede bir şey yapmama isteği ve en ufak bir yaşam belirtisine olan korkusudur.
Zahar isimli hizmetkarı ile yaşamaktadır ve ailesinden kalan zenginlik sayesinde rahat bir yaşam sürmektedir Oblomov, rahat fakat bomboş. Öyle yalnızca kariyer anlamında bir boşluk değil bahsi geçen, hayata dair her şeye karşı bir boşluktan bahsediyorum; daha önce hiç bu kadar büyük bir boşluk görmemiştim.
Oblomov sürekli yatağındadır kitabın ileriki sayfalarında yaşayacağı aşka kadar. Yatakta dediysem öyle sağlık sorunundan falan değil. Dedim ya tamamen yaşamama hali bu, birkaç cümle ile ifade etmenin güç olacağını sezmiş olacak ki yazar, bu durumu Oblomovluk olarak nitelendirmiş, Oblomov'un en yakın arkadaşının ağzından duyuyoruz bunu.
Oblomov'a sürekli arkadaşları gidip gelir, hepsi ziyaretleri sırasında onu bir yerlere davet ederler fakat Oblomov'un gözünde hepsi çok büyür ve hiçbir davete katılmaz. Bu Oblomovluk düzeyindeki tembelliğin yanında Oblomov'un zaten zenginliği sebebiyle bir hayat gayesi de yoktur. Endişelendiği iki husus bulunmaktadır: Bunlardan ilki, çiftliğindeki kahyanın kendisine yazdığı mektup, ikincisi de ev sahibinin çıkmasını istemesidir. İkisini de o kadar gözünde büyütür ki herkese bu konuda yakınmaya çalışır. Kahyanın yazdığı mektup, çiftlikte işlerin yolunda gitmediği ile ilgilidir ve Oblomov'un oraya gidip işleri yoluna koyması gerekmektedir fakat mektuba cevap yazmaya bile üşenen Oblomov için bu ciddi bir mesele olmuştur. İkinci mesele de tamamen Oblomov'un üşengeçliği, tembelliği veya adına ne derseniz onunla ilgilidir, biz Oblomovluk diyelim. İkinci derdi olan ev meselesinde de tamamen yatağından kalkıp yeni bir eve taşınmaya üşenmesi ve bu durumun gözünde inanılmaz büyümesi, belki biraz da alışkanlıklarını bırakmak istememesi yüzünden ciddi bir problem haline gelmiştir çünkü meselenin para olamayacağı kadar zengindir.
Evine onu ziyarete gelen arkadaşlarından ikisini romanın ileriki sayfalarında da sık sık görüyoruz. Bunlardan ilki Ştolts, Oblomov'un en yakın arkadaşı, çocukluktan beri arkadaşlar ve mizacı Oblomov'un tam tersi, daha doğrusu normal bir insan diyebiliriz Ştolts için, yarı Alman yarı Rus olan Ştolts'un Alman disiplini ve işi gücü vardır, Oblomov'un aksine "yaşamaktadır". Zaten Oblomov'u her durumdan kurtaracak olan ve onu arkasından vurmayıp hep onun iyiliği için Oblomov'u zorlayan tek kişidir, bu yüzden hem en fedakar hem de en çalışkan, aynı zmanda da en dürüst adamdır benim neznimde. Dertlerini Ştolts'a açar fakat zaten hallolmayacak meseleler değildir, çiftliğe gidip taşınabilecek durumu vardır aslında Oblomov'un. Oblomov onu görünce çok mutlu olur. Açıkçası kitapta Ştolts ortaya çıkınca ben de daha çok keyif alıyordum okumaktan çünkü mizacı Oblomovluk karşısında bir mücadele için ilaç gibi geliyor. Oblomov'u ziyaret eden onlarca insandan bir diğeri ise Tarantyev'dir; ilerde Oblomov'un başına çok bela açacaklardır.
Oblomov'un roman boyunca en çok iletişime geçtiği insanın Zahar olduğunu düşünüyorum. Zahar Oblomov'u yadigarı bir emekçisidir aslında, Oblomov'un rüyasında bile yani Oblomov'un çocukluğunda bile bir yeri vardır Zahar'ın. Bu yüzden her ne kadar aksi ve huysuz bir adam olsa da ve hatta evin temizliğini fazlasıyla ihmal ediyor olsa da Obomov'a gönülden bağlıdır. Sanırım o döneme ait kendiliğinden kabul görmüş bir gelenek olmalı bu, herkesin hizmetkarı kendisine gönülden bağlı ve efendisi ile ne kadar kavga etse de, ev işlerini ihmal de etse ve hatta ara sıra göze batmayacak kadar ufak paralar aşırsa da Zahar bu hikayenin kötü karakterlerinden biri hiç değildi zannımca. Kendisinin oblomovluktan payını aldığını ve bu durumun hizmetçi olası ile birleşmesi sonucu ortaya böyle şahsına münhasır bir karakter ortaya çıkmış. Zaten romanın ilerleyen kısımlarında Anisya ile evlenir ve Anisya, Zahar'ın yapmadığı tüm ev işlerini yaparak tabiri caizse Zahar'ın arkadnı toplar.
Oblomov'un Rüyası: Oblomov'un tüm yetişme şeklini ve çocukluğunu görüyoruz Oblomov'un rüyasının anlatıldığı sayfalarda. Oblomov'un bu "Oblomovluk"u ailesinden gelmiş yani tüm ailesi de böyleymiş, herhangi bir iş gözlerinde inanılmaz büyür ve yemek, içmek ve uyumak dışındaki işler hep çok zor gelirmiş onlara. Oblomov'un rüyası çocukluğundan bir kesiti anlatıyor fakat sonunda yazar şunu da açıkça ekliyor; bu Oblomov'un tüm çocukluğuydu. Yani bu durumun veya ruh halinin veya tercihin, adına ne derseniz, aileden geldiği aşikar fakat değişmek Oblomov'un elinde mi? Bunu okudukça göreceğiz.
2. Bölüm:
"Ştolts, Oblomov'la nasıl dost olabilmişti? Oblomov ki bütün varlığıyla Ştolts'a karşı bir isyandı! Artık anlamaya başlıyoruz ki karşıtlık bir sevgi yaratmıyorsa bile ona hiç de engel olmuyor." (Sayfa 201)
Oblomov'un çiftliğe gitmesi için zorlar onu Ştolts, hem işlerini halletsin hem de bu Oblomovluk halinden çıksın, şu yataktan bir kalksın da yaşasın diye fakat Oblomov hep yarın, öbür hafta diye diye hiç kalkmaz. Olga isimli güzel bir kız ve teyzesi ile tnaıştırır Ştolts, Oblomov'u. Olga gayet güzel bir genç kızdır ve içinde henüz büyümekte olan genç bir kadının parıltılı heyecanlarını taşımaktadır. Oblomov Olga'ya vurulur ve bu aşk onun hayata karışmasını sağlar.
Olga önceleri Oblomov'u bu Oblmovluk halinde çıkarmak için onunla vakit geçirir, yani kendine olan özgüveni ile bunu başarabileceğine inanır ve bu amaçla Oblomov'u kendine aşık ederek onu sürekli uyuşuk olmamaya, hareket etmeye, gezmeye ve heyatın içine karışmaya zorlar fakat sonradan kendisi de aşık olur Oblomov'a. Böylece karşılıklı bir aşk yaşarlar. buna tekabül eden sayfaları hayretle okudum çünkü Oblomov gerçekten yaşıyordu, aşkın gücü mü diyelim kadının gücü mü, Oblomov'un başarısı mı, Ştolts'un vesile olduğu bir iyilik mi, hangisini seçsem kararsız kaldım fakat Oblomov hayatında ilk kez Oblomov gibi değildi, artık hırkası ve yatağından ayrılmış, yalnızca geceleri uyuyor ve gündüzleri hayatın içinde ve Olga ile gezme ve kitap okuma isteği ile günlerini geçiriyordu.
Bir süre sonra Olga'yı bırakma kararı alır çünkü onu kendisini gerçekten sevmediğini düşünür, genç bir kızın yanılsamasıdır bu Oblomov'a göre. Gerçi Olga'nın bu noktada gitmesi gerekiyordu bence ama dedim ya o da gerçekten sevmiş belli ki, bu aşk mı bilmiyorum ama değer verdiği aşikar, her ikisi için de. Nitekim Oblomov sonradan haklı çıkacaktır.
Bu sırada çiftlikteki kahyanın ve evden taşınma işinin yani iki başlıca sorununun üstesinden gelmelidir Oblomov. Tarantyev onu dolandırmaya buralarda daha alalen başlar diyebilirim. Ona başka bir ev bulur taşınması için. Oblomov buraya taşınır, Zahar ile.
3. Bölüm:
Oblomov'un yeni taşındığı yer Olga'dan o kadar uzaktır ki görüşememeye başlarlar. Ayrıca yaptığı kira sözleşmesinde Tarantyev öyle maddeler hazırlayıp kandırmıştır ki Oblomov'u; Oblomov'un taşıdığı evin sahibinin erkek kardeşi Tarantyev'in arkadaşıdır. İşte bu adam yani İvan Matveyeviç ile Tarantyev Oblomov'u sürekli dolandıracaktır artık. Oblomov'un emrinde 300 kişi çalışan bir çiftlik sahibinden nasıl fakirliğe doğru gittiğini adeta hayretle izledim, hikayenin içine dalınca.
Okuyucu olarak buralarda Oblomov'a yer yer çok kızdım çünkü sürekli kandırılıyor ve üşengeçliğinden artık bu durumun önünü alamıyordu bence. Ancak Oblomov gibi el üstünde büyümeyen bir insan Oblomovluktan böyle ciddi dertler karşısında çıkar, Oblomov gibilerini ise Ştolts kurtarır. İşte bu kadar katı düşündüğüm sayfalarla karşı karşıya kaldım Oblomov kandırıldıkça fakat aynı zamanda Oblomov çok masum ve yatıp uyumaktan ve yemek yemekten başka bir şey düşünmeyen, bu şekilde huzurunu korunaklı kılabilen iyi niyetli bir adamdı. İşte bu çatışmalar roman boyunca kendi içimde de bir iç savaş ortaya çıkardı.
Oblomov yeni taşındığı ev uzak diye Olga ile daha az görüşmeye başlar fakat bu tamamen içinde kısa süreliğine galip geldiği Oblomovluğun tekrar ortaya çıkışı olmuştur çünkü imkansız da değildir görüşmeleri. Bu sırada ev ve para işleri yolunda gitmemektedir ve bu durum da evlenmelerinin önünde engel teşkil etmektedir. Dolayısıyla kah ondna kah bundan, Oblomov Olga ile görüşmekten türlü bahaneler ile kaçar, üşengeçlik, Oblomovluk, tembellik, hayattan kaçış gibi gibi sebepler ile.
Yeni taşındığı evdeki ev sahibi Agafya Matveyeyvna sürekli ev işi yapan, iki çocuklu bir duldur, kardeşi İvan Matveyeviç de dahil olmak üzere burada yaşamaya devam ederler fakat Oblomov ile Zahar'ın odaları ayrı olsa da çok kopuk yaşamazlar. Yapılan kontratın sertliği sebebiyle evin kirasını iptal edip başka eve taşınamaz Oblomov. Her şey tekrar tepetaklak olmuştur. Agafya'nın sürekli ev işi yaparak Oblomov'u rahat ettirmesi deOblomov'un ona ilgi duymaya başlamasına sebep olmuştur. Zahar'ın eşi olan Anisya ile Agafya ev işleri ve yemek yaparak tüm günü koşuşturma ile geçirip mutlu olurlar. Kadınlara nazaran Zahar ve Oblomov'da ise Oblomovluk yine hakim olmuştur.
Bu süreçte Oblomov'un eksisi gibi olması yani özüne dönmesinden sebep, Olga ve Oblomov acı bir şekilde ayrılırlar. İkisi de bu ayrılığa feci üzülürler fakat bu sefer dönüşü yoktur.
Tarantyev ve İvan Matveyeviç (ev sahibinin kardeşi) Oblomov'u bu kez büyük dolandırırlar. Bir adam tutması için ikna ederler onu, vekil olarak. Çiftlik işlerine baksın diye kabul eder Oblomov fakat çiftlik işlerini Ştolts Oblomov için yoluna koymuş ve onun parasız kaldığı dönemin sonlanmasını sağlamıştır, halbuki bu iki dolandırıcı türlü oyunlarlar o paraları alırlar. Üstelik Oblomov'u kandırarak borçlanmasına neden olan biz sözleşme de imzalatırlar. Dolayısıyla çiftlik işlerine Ştolts Oblomov için düzeltmesine rağmen Oblomov beş parasız ve Olgasız kalmıştır, üstelik dolandırıldığını bile Ştolts fark edene kadar anlamayacaktır..
4. Bölüm:
Oblomov hem parasız kaldığı hem de Olga ile ayrıldığı dönemden sonra tekrar yatmaya başlamıştı zaten, Oblomovluk tüm bedenini kaplamıştır, yeniden. İlginçtir ki Oblomov ile Olga birbirini atlatır yani aşk acıları geçmiştir ikisinde de. Hatta Olga uzaklara gider ve Ştolts ile aralarında filizlenen bağlılık ile Ştolts ve Olga evlenirler. Ştolts bunu söylemek için Oblomov'u uzun süre sonra ziyarete geldiğinde tüm bu dolandırılma meselesini çözer, Ştolts sadece çalışkan ve zeki değil, aynı zamanda da dostuna sahip çıkacak kadar erdemli, dürüst ve dolandırılma meselesini hemençözecek kadar arkası sağlam bir adamdır. Bu sayede, yani her şey Ştolts sayesinde, Tarantyev ve İvan Matveyeviç duvara toslarlar.
Bunların yanı sıra Olga ile Ştolts'un evliliği Oblomov'u esasen mutlu etmiştir. O ikisi zaten hayat enerjisi ile birbirine çok uygundur ve Oblomov'a da dostları olarak sahip çıkmaya hep hazırlardır fakat onlarla yaşamaya ikna olmaz Oblomov.
Oblomov Agafya ile evlenmiş ve bir çocukları da olmuştur, çocuklarına Ştolts'un adını verirler (Ştolts'un tam ismi: Andrey İvonoviç Ştolts, Oblomov ile Agafya'nın çocuğunun ismi de Andrey İlyiç'tir.). Tam her şey artık güzel giderken inme iner Oblomov'a ve artık zaten Oblomovluk içinde yaşayan Oblomov bir de sağlığını kaybetmenin pençesinde kalmıştır. Agafya çok üzülür bu duruma fakat son zamanlarını, Ştolts'un para meselelerini düzeltmesi sayesinde, sorunsuz ve huzurlu geçirmiştir Oblomov ve süreli ev işi ve yemek ile vaktini geçirip Oblomov'a müthiş bir bağlılık duyan Agafya ile mutludur. Bana kalırsa herkes kendisine uygun eşi seçmiş sonlarda.
Tabii romanda Agafya'nın karakteri ve düşüncelerine de bolca yer verilmiş ve buralar bence çok samimi bir insan tipini gözler önüne seriyor, bu yüzden Oblomov kadar çevresindekilerin de karakter anlatımları romanın muazzam bir şekilde içine girmemizii sağlıyor, okuyucu olarak.
Sonlarda bir hayli hüzünlendiğimi inkar edemeyeceğeim. Zaman geçer... Oblomov sağlık sorunları sebebiyle birügn yatağında uyurken ölür. Agafya, Oblomov'dan olan çocuğunu Ştolts ve Olga'ya verir. Oblomov'un çocuğunu evlat edinip ona güzelce bakarlar, Ştolts ve Olga da. Anisya ölmüş, Zahar ise sokaklara düşmüş, beş parasız kalmıştır çünkü girdiği hiçbir işte başarılı olamaz. Agafya'y aolur bence olan, çok sevmişti Oblomov'u, onun hayata tutunduğu yer çok özel bence, okunmaya değer.
Zaman geçer, Ştolts birgün yazar olmak isteyen bir arkadaşıyla dolaşırken Zahar ile karşılaşır ve onun Oblomov öldükten sonraki evsiz barksız hayatını dinlerler. Devamında Ştolts arkadaşına, Zahar'ın bahsettiği İlya İlyiç'i Oblomov olduğunu söyler, hani hep bahsettiği. Billur gibi bir ruhu vardı fakat hiçbir şey yapmadı der. Arkadaşı neden deyince "Oblomovluk" şeklinde yanıt verir. O da ne der arkadaşı. bunun üzerine Ştoltsa ona Oblomov'un hikayesini baştan sona anlatacağını söyler,, o da yazsın diye ve Ştolts dostuna, işte bu okuduğumuz hikayeyi anlatır....
************ Karakterler: ************
- İlya İlyiç Oblomov: Başkahraman.
- Zahar Trofimiç: Oblomov'un hizmetçisi. .
- Anisya: Zahar'ın eşi, Oblomov'un hizmetçisi.
- Andrey İvonoviç Ştolts (Ştolts): Oblomov'un en yakın arkadaşı.
- Olga Sergeyevna: Ştolts'un eşi. Eskiden Oblomov'un sevgilisi idi.
- Marya Mihaylovna: Olga'nın teyzesi
- Baron: Olga'nın küçük çiftliğinin vasisi. Olga ile olmayı ister fakat Olga istemez.
- Katya: Olga'nın yardımcısı
- Agafya Matveyevna: Oblomov'un önce ev sahibiydi, sonra eşi oldu.
- İvan Matveyeviç: Agafya Matveyevna'ın erkek kardeşi ve Oblomov'u dolandıran iki kişiden biri.
- Mihey Andreyeviç Tarantyev (Tarantyev): İvan Mayveyeviç'in arkadaşı ve Oblomov'u dolandıran iki kişiden biri. Aynı zamanda Oblomov'un çiftlik komşusu.
- İrina Panteleyevna: İvan Matveyeviç'in karısı.
- Akulina: Agafya Matveyevna'nın evindeki hizmetçi.
- İsay Fomiç Zatiyortiy: Oblomov'u dolandıran iki kişinin, bu iş için tuttuğu bir adam; Oblomov bu adama çiftlik işleri için vekaletname vermiştir.
- Maşa: Agafya'nın ilk eşinden olan kızı.
- Vanya: Agafya'nın ilk eşinden olan oğlu.
- Andrey İlyiç (Andriyuşa): Oblomov ile Agafya'nın çocuğu.
************
"Yazarın "Oblomov'un Rüyası" adlı bölümü ilk kez 1849'da bir dergide yayımlanan ikinci romanı Oblomov'sa (1857), yalnız Rusya'da büyük bir etki yaratmakla kalmamış, dünya edebiyatına da son yüz elli yıldır hem trajikomik bir karakter hem de adıyla özdeşleşmiş bir insanlık durumu kazandırmıştır."
(Arka Kapak Yazısı'ndan bir kesit)
"Oblomov, savaşla elde edilen hazları tatmadığı için onlardan kolayca vazgeçebildi ve savaş dışındaki sessiz, hareketsiz, kavgasız, hayatsız köşesinde rahata kavuştu."
(Sayfa 596)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder