17 Nisan 2018 Salı

GÜNEŞ ÜLKESİ

Kitap adı: Güneş Ülkesi
Yazar adı: Tommaso Campanella (Giovanni Domenico Campenalla)
Orijinal adı:La Citta del Sole
Ülke: İtalya              
Özgün dili: İtalyanca
Anadilinde 1. Baskı: 1602
Okuduğum baskı: Bordo Siyah Klasik Yayınlar, 2004, Çeviri: Veysel Atayman 
Sayfa Sayısı: 119  

   Güneş Ülkesi, ilgiyle okuduğum ilk felsefe kitabıdır belki de. Kısaca, yarattığı ütopyayı anlatmış bu kitabında yazar.

      Bu alandaki belli başlı yazarlar gibi Tommaso Campanella da kendi ütopyasını kurmuş ve iki kişinin arasında geçen diyalog aracılığıyla kendi ütopyasını günlük yaşam alışkanlıklarından yönetim biçimine, yargı sisteminden dünyadaki diğer ülkeler arasındaki yerine kadar anlatmış kitabında. Aslında diğer yazarların ütopyalarını da okuyup hepsi üzerinden değerlendirme yapman, ütopya konusunda yeterli donanıma sahip olmanı sağlayacaktır fakat geriye dönüp baktığımda işe iyi ki Campanella ile başlamışım diyorum. 





************
      Campenalla Platoncu düşünürlerden biri ve galaksinin veya bu sonsuz evrenin sonsuzdan beri var olduğuna inanan Aristotelesin düşüncelerine karşı olan bir düşünür. Nitekim cümleleri de bu konuda yeterince ikna edici ve mantığa dayanan bir kurgudan yola çıktığı için yarattığı ütopyanın da sağlam temellere dayandığına inanıyorum. Bunda benim de Platonculardan olmamın etkisi olabilir tabii :) 

      Kitapta diyaloglarına şahit olduğumuz iki ana karakter var. Biri Hospitalario, diğeriyse Cenovalı. Cenovalı kaptan, gemisi kalkmadan önce Hospitalario'nun merak içinde olduğu Güneş Ülkesi hakkındaki sorularını cevaplamaya başlar ve kitap bu şekilde devam eder. 

      Ütopya kavramına olan bakış açısını genişletmek için Campanella'nın Güneş Ülkesi'nin yanı sıra diğer klasik ütopyalardan olan  Thomas More'un Ütopya'sı, Francis Bacon'un Yeni Atlantis'ini ve Platon'un Devlet'ini de incelemek yerinde olacaktır.  
************


      Campenalla'nın ütopyasını genel hatlarıyla şöyle tarif edebilirim: 

      Campenalla'nın ütopyasında tabiri caizse icraat önemli. Üretmek, çalışmak, başarmak, yararlı işler yapmak, bilim, sanat ve sporun hepsiyle alakadar olmak son derece mühim Güneş ülkesinde. Ülkenin jeopolitik yapısı bir parça daha ilginç, yaşayıs biçimine kıyasla. 

      Kusursuzluğu her satırda hissettiğimiz Güneş Ülkesi insanları, aynı kitabın kapak resmindeki gibi görkemli bir yerde yaşıyorlar fakat genelde ütopyalar bir adada veya da benzeri bir yerde geçmesine dolayısıyla dış etkilere kapalı olmasına rağmen Güneş Ülkesi'nde bunun tam tersi bir durum olduğunu görüyoruz. Güneş Ülkesi'nin çevresinde başka ülkeler de konumlanmış ve genellikle Güneş Ülkesi ile savaş yapılmadığından ancak herhangi bir tehlike anında savunmasız yakalanmamak adına askeri sisteme önem verildiğinden bahsediliyor kitapta.

      "Ağır bir zırh donanımına sahip olan süvarilerin, demir gürzleri vardır. Hançer körleşirse ve tabancalarının mermileri düşman zırhını delmezse, tıpkı Akhilleus'un Cignus'a yaptığı gibi, düşmanı devirmek i.in bu gürzleri kullanırlar."  (Akhilleus, Aşil olarak da bilinir. Yunan mitolojisinde ölümlü Pereus ile deniz perisi Thetis'in oğludur. Troya destanında, Thetis oğlu Akhilleus'u topuğundan tutarak Styks ırmağına daldırır; Akhilleus annesinin suya değdiremediği bu topuk kısmının dışında hiçbir şekilde yaralanmaz, öldürücü darbelerden etkilenmez. Troya savaşının ilk dokuz yılı boyunca çevreyi yakıp yıkmış, 12 kenti ele geçirmiştir.) (Campenalla 2004: 71)



     Herkes dil bilimciliği, resim, fizik, matematik gibi konularda önemli eğitimler almakta ve kitapta en çok dikkatimi çeken noktalardan birisi de sanata eğilimi olanın sanata, bilime eğilimi olanın bilime, kısacası herkese her alanda yeterli alt yapının son derece kaliteli eğitimlerle verilmesine karşın, kişilerin uzmanlaşacağı konuların yeteneklerine göre belirlenmesi oldu. Bu da toplumda genel bir mumnuniyet ve huzurun hakim olduğunun en açık kanıtı olmalı. 

      Kişilerin pek çok alanda spor ile iç içe olması nedeniyle bazı hastalıklar çok seyrek görülmekte bu ülkede. Hatta  makyaj ile güzelleşme yoluna gidilmesi pek hoş karşılanmıyor, spor ve sağlıklı yaşam yoluyla elde edilen doğal güzelliğe kıymet veriliyor bu toplumda. bu kadar düzgün bir hayat sürdüğü için halk genel olarak sağlık ve fiziksel özellikler bakımından yüksek standartlara sahip, aynı kültürel birikimde olduğu gibi. 

      Öte yandan, ikili ilişkilerdeki eşleşmeler bile soyun devamının kusursuzluğu için özel olarak ayarlanmakta bu ülkede. Bu detayı okuyunca halkın kendilerini yönetenlere karşı nasıl ayaklanmadığına kafa yormuştum fakat zaten Hospitalario da tam bu noktada aynı soruyu yöneltti Cenovalı kaptana. bu ülkedeki insanlar mutlu, üretken ve kendi özel zevkleriyle ilgilenmelerini sağlayan bir ortamda yaşadıkları için ortada mutsuzluk ve huzursuzluğa neden olacak etkenlere pek rastlanmıyor dolayısıyla hayatlarından memnun olan bu insanlar da gerçek mutluluğu ve hakiki bir yaşam standardını sürdürmelerine sağlayan bu düzen karşısında uyumlu davranıyorlar. Böylece soylarının devamı için yararlı işler yaparak hayatlarına devam eden düzenli bireyler çıkıyor karşımıza.



      Değinmek istediğim iki ana nokta var kitapta. Kadının ortaklığı anlayışı ve özel mülkiyetin bulunmayışı:

      - Kadının ortaklığı anlayışı ilk başta okuyucunun ciddi anlamda tepkisini çekiyor fakat Cenovalı kaptan bu durumun içeriğinin başka türlü olduğunu savunuyor, okuyunca anlatılanlar üzerinden diğer okuyucuların verdikleri yargıları merak ediyorum açıkcası.

      Özel mülkiyetin bulunmayışına gelince, rekabetin parada olmamasını sağlamasıyla bireylerin kendilerini yetiştirdikleri konularda başarılarını artırma eğilimde olmalarına ortam hazırladığı için takdire şayan bir yöntem olduğunu düşünüyorum doğrusu. 

      "İşte, orada (özel) mülkiyet olmadığından, bencillik, kendini düşünme özelliği amaçsız, işe yaramaz bir hâle geldiği için, ortak varlığa (topluma) kalan artık sadece sevgidir." (Campanella 2004: 37)

      " 'Ütopya'lar özellikle toplumsal altüst oluşların ya da dönüşümlerin arifesinde gerek din alanında gerekse de devletin ve politik kurum ve organizasyonların değerlendirilmesinde rasyonel eleştirinin aracı olurlar. Monarşi, demokrasi ve anarşi arasında gidip gelen bu eleştiri ve değerlendirmenin yanı sıra, Campanella'nın ütopyasında olduğu gibi, ilk sosyalist düşüncelerin de tohumu atılmıştır." (Campenalla 2004: Veysel Atayman, Önsöz, 13)

      Campenalla astroloji ile insanların davranışlarını da doğrudan ilişkilendiriyor ve burçları kendi ütopyasında sınıflandırıyor. Ayrıca Tanrı'nın hayata etkisinin dolaylı yoldan değil doğrudan olduğuna inanıyor yazar ütopyasında.



      Güneş Ülkesi'nin yönetimin bahsetmeden eksik kalacaktır açıklamalarım. Güneş Ülkesi, hiyerarşik bir yönetime sahip yazara göre. En üstteki yönetici Metafizikus (ya sa Hoh), her alanda neredeyse uzmanı kadar donanıma sahiptir. Diğer yöneticiler ise Güç, Sevgi ve Bilgelik'tir. İsimlerinden yola çıkarak hangi alanlarda uzmanlaştıklarını ve ne konuda yönetimi ele aldıkları konusunda çıkarım yapmak pek zor değil ki zaten yeterince ayrıntı sunmuş yazar, soru işaretlerimizi giderebilmek için. Belki de Campanella'nın beni en çok etkileyen yönü tam da budur: Açıklamalarıyla soru işaretlerimi gidermeyi amaçlarken, bir yandan da kendi soru işaretlerimi yaratmamda yardımcı oluyor yazar... Tommaso Campenalla eşsiz düşünürlerden biri olmalı.  

      Güneş Kentliler; bilimle, sanatla, sporla ve huzurun perçinlediği kusursuz bir üretkenlik anlayışıyla yoğrulmuş bireyler adeta...

      Son olarak, Güneş Kentliler'in insanın özgüre iradesine inandıklarını özellikle belirtmiş yazar... (Campenalla 2004: 118) 
************

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder