29 Temmuz 2025 Salı

EV: Nasılsa artık kullanmayacaksın...

Kitap adı: Ev       

Yazar adı: Paco Roca   

Orijinal adı:  La Casa    

Özgün dili:  İspanyolca  

Anadilinde 1. Baskı: 2016   

Okuduğum baskı: Desen Yayınları, 2021, 1. Basım  

Çeviri: Murat Tanakol        

Sayfa Sayısı: 128 



Aile evi... anne babanın yaşadığı ev... Bu tanımlamalar herkeste o kadar değişik duygular uyandırır ki, hatta aynı kişide farklı zamanlarda ve farklı şartlarda da hissedilecek duygular bambaşka olabiliyor bazen. Bütün bunların yanı sıra yaşanılacak bir kayıp ver kardeşlerin bir araya gelişi, yıllar sonra hem de. İşte bütün bunların bir çardak ile başlatacağı bir serüven var elimde. 

Grafik romanlar hayatımın bu zamanlarında çizgi romanlardan daha çok ilgimi çekiyor ve şimdiye kadar grafik roman dünyasına neden dalmamışım diye yaşadığım pişmanlık beni ardı sıra okumaya itiyor. Paco Roca isimli yazarın okuduğum ilk grafik romanı olan Ev, yalnızca ismi ve dış görünüşü ile kitapçıdaki rafta görüp aldığım ve içinde gerçekten de kocaman bir ev hikayesi anlattığına her sayfada yavaş yavaş şahit olduğum bir öykü. 


* * *  * * * ** ** * **


Kardeş ilişkiler, aile evinin hatıraları, baba kaybı, yaşlılık halinde iken dünyanın kendinden vazgeçişi, dostluğun vefat sonrası bile süregelen vefası, doğup büyünülen aile evine dönüş ve babanın hayalindeki çardak ve bahçe işleri ile ilgili planları... Paco Roca'nın bu çok kaliteli bir iş olarak tanımlamak istediğim grafik romanı yarı otobiyografik olarak geçiyormuş ki bu da hikayenin derinliği daha da anlamlı bir hale getiriyor. Özünde, üç kardeşin doğup büyüdükleri eve dönüp bir araya gelişleri ve maziyi anışları hikayenin çıkış noktası diyebiliriz ve yazar & çizer bunu o kadar güzel kurgulamış ki bir çırpıda okunacak kadar akıcı bir eser çıkmış ortaya. 


Sanırım bu yazar ve çizerin tüm eserlerini edinip okuma hevesi içindeyim. Yalnızca öyküden bahsetmek olmaz, çizimlere de değinmeli. Şahane bir eser çıkmış ortaya, çizimlerin o anı veya geçmişi yansıtışı kitabı okuma keyfini son derece artırmış. Grafik romanlarda veya çizgi romanlarda en çok da kişilerin mizacı ve duygu aktarımlarını yüzünde görme detayı şekillendirir gidişatı, bu açıdan çizimlere uzun uzn dalıp gittiğim oldu ve okuduğum sayfaların dönüp tekrar tekrar çizimlerini inceleme seyri zevki sebebiyle kitabı elimden bırakamadım. 


Bu blog sayfam Poca Roca'nın eserleriyle dolup taşacak gibi görünüyor. Türkçeye çevrilmesi ile de kısa bir parantez açmak isterim buraya nacizane, bazen çevirmenin de elinde olmadan bazı eserlerde gereken duygunun verilmediği veya anlatılmak istenen mesajın yerine ulaşmadığını hissederim ki bu kaygıya hiç mahal vermeyecek kadar güzel bir şekilde dilimize uyarlandığını düşünüyorum bu romanın. 



* * * * *** * ** * * *


Babasının kaybı ile onu yaşadığı eve, evi satmak ve birkaç tadilat için dönen üç kardeşin hikayesini anlatıyor bize bu kurgu. bu üç kardeşin her birini kendi çekirdek ailesi var, yani epeyce büyükler esasen. Kitabın bazı yerlerinde geçmiş zamanda o baba hayatta iken yaşanan bazı anılar ve geçen diyalogları okuyoruz, sonra yine aniden günümüze dönüyoruz. 


Beni en çok etkileyen an ise o babanın hastayken iyileşme sürecinde aniden tedavi olma hevesinin tükendiğini okuduğum an oldu. Bir gün bahsi geçen baba kızıyla hastaneye gittiğinde kızına bahçedeki yarım kalan ve tamamlamak istediği işleri sakince ve biraz da hevesle anlatırken, kızının arabanı satalım nasılsa artık kullanmayacaksın demesi üzerine, kendisinden öz kızı dahil tüm dünyanın vazgeçtiğini görür baba. Sonrası ise dış dünyaya kayıtsızlık ve yaşanan derin üzüntünün ardından çarçabucak gelen ölüm...


Bahsi geçen üç kardeşin babalarının kaybı sonrası onun kocaman bahçeli o güzel evine gelip aralarındaki sorunları bir nebze olsun çözüp, bu evi satacakken yaptıkları çadır altında, yedikleri yemek ile ailecek burada tekrar toplanmaya karar vermeleri ile bağlanan bir hikaye, Ev. Babanın hep hayali olan o çardağı en sonunda çok güzel bir şekilde birlikte inşa etmeleri geçişi muazzam bir şekilde kaleme alınmış. O babanın eşini kaybı sonrası yaşamaya devam ettiği o evdeki hayatında kendi yaşlarındaki komşusu ile olan diyaloglarını da okurken, babanın bahsettiği incir ağacına, o eski dostunu sahip çıkması ve bunun gibi pek çok detay o kadar ustaca işlenmiş ve çizimle ile diyaloglar o kadar ahenkle birbirini tamamlamış ki müthiş bir grafik roman çıkmış ortaya. Herkese okumasını tavsiye ederim. 



"Peki sen o inciri sökecek misin, sökmeyecek misin?"

"Artık söküp yenisini dikerim.(Sayfa 127) 

 

* * * * * *  *  *  *   *


Hiçbirinin sebebini anlamayıp kitap boyu babalarının iyileşme hevesinin kalmayışı hakkında konuştukları kesitleri okuyup ardından bu sayfayı da okuyunca neye uğradığımı şaşırdım. Nasılsa artık kullanmayacaksın... Acaba eğer yaşlanacak kadar uzun yaşarsam benim yaşlılığım nasıl olur? Acaba babamla o yaşlanırken son bir kez konuşma fırsatım olur mu? Bu hayatta o yaşları görürsem ektiğim bir ağacım olur mu? Annemi her ziyarete gidişimde ve onu hevesle bana yemek hazırlayışını veya saçlarımı örüşünü izlerken hissettiğim garip anılar silsilesi ile yetişkinliğin ağırlığı arasındaki gelgitlerle boğuşurken acaba kendi aile evinde yaşayan küçüklüğümü hatırlayacak kadar zihni berrak bir yaşlılığa erişir miyim? Peki ya benim evladım olur mu bu hayatta ve olursa gözümün içine bakıp, benim gibi ailesinin yaş almasından hüzün duyar mı?  Yoksa nasıl olsa artık kullanmayacaksın der mi? Burayı kendi sorularımla donattım ama sanırım bu kitap hakkındaki yorumlarımı buraya gelip okuyacak kalabalık bir kitlem olmayacak, o halde kendime kendi sorularımı donatma şerefine nail olabilirim, belki de bu sorularla boğuşan başka birilerine daha değer belki kalemim. her neyse, son derece dokunaklı bir yanı var kitabın. Dokunaklı dediysem, sanmayın ki trajedi ile bezenmiş, tam aksine çok gerçeğe yakın, bir hayli teğet birçoğumuzun geçmişine ve belki de geleceğine.  



** * * * ** * * *  * *  * 

  


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder