Kitap adı: Vejetaryen
Yazar adı: Han Kang
Orijinal adı: 채식주의자
Özgün dili: Korece
Anadilinde 1. Baskı: 2016
Okuduğum baskı: April Yayıncılık, Kasım 2024, 17. Basım
Çeviri: Göksel Türközü
Sayfa Sayısı: 170
Konu vejetaryen olmak olmadı hiçbir zaman... Kitap vejetaryen olmaya karar veren bir kadınla başlar fakat konu bambaşka.
Genç bir kadın gördüğü bir rüya sonrası aniden vejetaryen olmaya karar verir. Her şey böyle başlar. Rüyasında ne gördüğünü ise sormayın ya da boşuna aramayın. Neden mi? Çünkü kimse ona bunu sormadı. Kimse gerçekten neden diye sormadı bu genç kadına. İşte, konu bu.
Genç kadın vejetaryen olmaya karar verdikten sonra bizim bildiğimiz şekilde yani normal bir şekilde vejetaryen olmuyor. Genç kadın neredeyse hiç yememeye, uyuyamamaya, konuşmamaya, yaşam belirtilerini günden güne kısmaya ve her anlamda azalmaya başlıyor. Kimse ona hiçbir şeyin sebebini sormadığı için de bu genç kadının ne düşündüğünü aslında kitap boyunca öğrenemiyoruz, sürekli neden diye kendimizle savaşıyoruz okurken.
Olayların devamını anlatmayayım, siz okuyun, ben ise dilerseniz gelin sadece yorumlayayım...
* * * * * * * * * ****
Vejetaryenlik olgusunu burada bir metafor olarak ele alabiliriz bence çünkü Korelilerde et yemeği kültürlerinde önemli bir yer kapladığı için kadının kültürlerine görece aykırı bir harekette bulunması, ki bu vejetaryenlikten başka bir eylem de olabilirdi ve ana tema değişmezdi, ve bunu üzerine çevresinin onu anlamaya ve dinlemeye pek de yeltenmeden onu yargılaması üzerine gelişen olaylar silsilesi ile empatiden yoksun, birbirini anlamaya eğilimli olmayan, sözde birbirlerine çok değer veren aile üyeleri arasında geçen sessiz ve psikolojik çatışmayı ele alıyor yazar.
Ağzı var, dili yok dediğimiz cinsten bu genç kadının pek çok çeşit şiddete maruz kalması ile kurgulanmış olaylar çünkü kadın ses çıkarmayı ve kendini açıklamayı kitabın ilk satırından çok önce unutmuş, unutturulmuş. dolayısıyla aslında esas konu kitabın kapağını açmadan öncesi diyebilirim. Kore edebiyatı ve Kore kültüründen bahsediyorduk en son, değil mi? Kore edebiyatında çok yeniyim, bu yüzden konuya da yabancı kalmam gerekiyor kitabı okurken, öyle değil mi? Fakat sanki bu sindirilmiş ve korkutulmuş kadın fügürü, dinlemeye ve anlamaya niyeti olmayan yakın çevresi, bunların normalleştirildiği toplum, bunlar bir yerden tanıdık geliyor sanki? Pardon, Kore edebiyatında yeniyim, nereden tanıdık gelebilir ki (!)... Biraz bariz olsa da bu da biraz olsun benim satır aralarım olsun, blogumun okuyucuları için.
Herkesin bu vejetaryen olma kararından rahatsız olması ve bu genç kadının iyiliğini isterken başta, devamında ona acı vermekten başka hiçbir işe yaramayan adımlar atılması, üstelik bunların da sözde en yakınlarından gelen hamleler olması, okuyucu olarak beni epeyce düşündürdü ve buhran geçirten cinsten bir hikayeye dönüştü olaylar. Basit bir dil ile kurgulanmış, basite indirgenemeyecek bir ana fikri, basit bir konu ile sunan yazar, sağlam bir kalemi olduğunu kanıtlamış adeta.
* * * * * * * * * ****
Kitap için hem arkadaşlarımla fikir alışverişi yaptığımda hem de internette araştırma yaptığımda gördüğüm ortak yorum rahatsız edici olduğu yönündeydi. Bu yoruma katılıyorum fakat bu yorum kitabı beğenmemek veya yazarın kalemini beğenmemek gibi algılanmasın lütfen çünkü tam aksine, yazarın kalemi sağlam ve kitap da son derece muazzam bir kalite düzeyinde, bu su götürmez bir gerçek. Öte yandan, kitabın rahatsız edici olduğu betimlemesine sonuna kadar katılıyorum çünkü karakterleri okudukça, yaşadıklarına tanık oldukça ruhunuz bunalacak. Kimse neden şunu yapmıyor bunu yapmıyor gibi çıkışmalarınız da olacaktır hikayenin ortalarından sonuna kadar akıp giderken. Bu yüzden herkese tavsiye ederim gibi bir kalıp kullanmaktan kaçınmak isterim fakat meraklısına öneririm. ben ise iyi ki bu kitabı okumuşum diyorum fakat tekrar okumayı kaldıramayabilirim.
Kitapta her iki adamın da baldızlarına başka gözle bakmaları fakat birinin bakmaktan öte eylemlerinin oluşu, rahatsız ediciliği çok daha fazla artırıyor fakat spoiler vermemek niyetinde olduğum için okuyucunun okuyup hislerine kulak vermesi için konunun özetinden ziyade ana temasına dönmek isterim:
Genç kadının anlaşılmamasının yanında, iki kız kardeş arası bir dertleşme veyahut duygu ve düşünce alışverişi görmek için çok bekledim, kitap sonuna kadar da beklentimi karşılayacak bir diyaloga rastlamadım, ne yazık ki. İşte bu detaylar kitabın okuyucuyu tam anlamıyla içine almasına neden oluyor: İnsan ilişkileri, psikoloji bilimi, toplum baskısı, kültürel öğrenilmişlikler, kabul görmüş kalıplar, yadsınamaz tabular, kadının ses çıkaramayışı, kız kardeşler arası sözde destek fakat sessizliğin zulmü ile gelen rahatsız edici iletişim, empati yoksunluğu, aile içi çatışmalar, şiddet, her anlamda şiddet...
* * * * * * * * * ****
Okuduğum en ilginç kitaplardan biri olabilir. Yazmak için sabırsızlandığım yorumlarımla gelirim genelde bu sayfaya fakat bu kez klavye başına geçerken kitabı nasıl ele alacağım konusunda ciddi kaygılar yaşadım. Yorum yapmaktan kaçındım uzun süre ki bu da kitabı doğru anlatabilmek konusundaki endişelerimin kitabın karmaşıklığından değil tam tersine sadelik içinde dahi sahip olduğu ağır bir alt metni olduğundan kaynaklanıyor.
Kore edebiyatına da giriş yapmış oldum bu kitap vesilesi ile. Vejetaryen çok ünlü bir kitap olduğu için, en azından benim bu yorumu yazığım günlerde, her yerde bulabileceğiniz yorumları atlayıp okuyucuya ne katacağı yönünde bir yorumla başlamak isterim: Empati yeteneğimizi sorgulamak ve sorgulama yeteneğimizi sınamak.
Kitapta karakterler arası empati kaybı beni derinden etkiledi ve bu da empati denen olgunun hayatımızda ne denli etki yaptığını sorgulamama yol açtı. Varlığı değil de yokluğu hisssedilen bazı durumlar vardır hani, örneğin mutlu olmak, empati yapmak, kendimize empati ile yaklaşıldığını hissetmek, anlaşılmak, görülmek, üşümeme hali ve ruhen sağlıklı olmak gibi. Bu saydığım örneklerin ortak bir yanı var, sahip olduğumuzda fark edilmemeleri, yokluğunda hissedilmeleri. İşte empatiyi karşıdan, daha doğrusu en çok temasta olduğumuz çevremizden, almak veyahut alamamak da böyle bir durum. Kitaptaki karakterlerini anlamak bir yana aksiyonların sebebini bile sorma lütfunda bulunmadıkları satırlarda yer yer şaşkınlık ve kızgınlık duyacak, yer yer de bu sorgulamalar ile zihninizi kendi hayatınızla meşgul olurken bulacaksınız bence. İşte bu yüzden gerçekten sağlam fakat eş değer bir depresiflikte bir kitap ile karşı karşıyayız, sevgili pinkitap blog okurlarım.
Kitapta herkes kendi gözünden haklı, herkes kendi bakış açısıyla doğru adımlar atıyor fakat olaya büyük pencereden bakınca büyük karmaşıklık, herkesin attığı yanlış adımların doğal bir sonucu olarak karşımıza çıkıyor. İşte bu da kitabın sorgulamayı çok gerektirmesi, okuyucuyu tabiri caizse rahat alanından uzaklaştırıp sürekli dürtmesi gibi getiriler sunuyor. Bu açıdan düşününce okunması biz okurlara pek çok değer katacak, kaliteli ve sağlam bir roman diyebilirim, Vejetaryen için. Aynı zamanda okurken bunaldığım yerler sebebiyle favori kitapların arasına alamayacağımı da üzülerek belirtmek isterim. Öte yandan iyi ki okumuşum, bana çok değişik bir bakış açısı kazandırdı da demek zorundayım Vejetaryen için. Bu kadar alt metni dolu bir kitabı bu kadar kompakt bir olay örgüsü ile okuyucuya sunmak her yazarın başarabileceği bir edinim olmasa gerek.
Efendim, kıssadan hisse, okuyun, okutturun, ve hatta okuyup benim yorumlarımı ondan sonra okumanızı da tavsiye ederim. Böylece anlatmak istediklerim doğru adrese ulaşacaktır. Şunu da eklemek isterim ki bazı kitaplar kısa ve az karakterli bir olay örgüsü ile o kadar çok mesaj içerir ki en karmaşık klasiklerde bulamayacağımız bir tat bırakır son sayfayı yutarcasına bitirdikten sonra, işte bu kitap da o tatta ele alınabilir bana kalırsa.
Yakın zamanda Gece Yarısı Kütüphanesi'ni okumuştum, hatırlarsanız, yanlış anlaşılmasın, iki kitap az bile olsa benzemiyor birbirlerine fakat o kitapta da olay örgüsü ve çizdiği çerçevenin sınırları büyük tutulmasa bile vermek istediği tüm mesajları, okuyucunun okuma hevesini diri tutarak vermeyi başarmıştı, belki de bu kitap için de aynısını söylemek mümkün. Ne yazık ki bu kitapta karakterler arası iletişim kopukluğu içimizi biraz fazla karartıyor, bu da belki de bu kitabı yüceltici bir etmendir diye yorumlamak isterim.
* * * * * * * * * ****
Kitaptan Alıntılar:
"Tekrar evdeki eşyalara göz gezdirdi. Ona ait değillerdi. Yaşadığı hayatın ona ait olmaması gibi." (Sayfa 158)
"Kimse beni anlayamıyor. Doktorlar da hemşireler de hepsi aynı... Anlamaya bile çalışmayarak... sadece ilaç verip iğne saplıyorlar." (Sayfa 149)
* * * * * * * * * ****
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder