Kitap adı: Suç ve Ceza
Yazar adı: Fyodor Mihavloviç Dostoyevski
Orijinal adı: Преступление и наказание
Ülke: Rusya
Özgün dili: Rusça
Anadilinde 1. Baskı: 1866
Okuduğum baskı: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 31. Baskı, 2019,
Çeviri: Mazlum Beyhan
Sayfa Sayısı: 687

Suç ve Ceza kitabını okuyan, okumayan herkes duymuştur ve öyle ya da böyle bir fikir sahibidir. O yüzden okumadan önce kafamda soru işaretleri vardı; elbette olumlu yargılarla yaklaştım fakat yalnızca kurguyu özümseyip geçecek miydim yoksa satır aralarını hap gibi yutacak mıydım? Bu düşünceler ilk sayfalardan itibaren kafamı kurcalarken, sayfalar ilerledikçe olayların içine çekilmeye ve Raskolnikov'un o rutubetli ve dağınık olan küçük odasının bir köşesinde insanları izlerken buldum kendimi. O halde bu eşsiz ve ünlü romanın psikolojik kurgu olduğuna kanaat getiren bir okur olmalıydım. Elbette, kısa bir internet araştırması ve basit bir analiz ile polisiye, felsefe, hatta biraz da tarihi roman özellikleri taşıdığını inkar edemem fakat benim için psikolojik yönü ağır bastığı için bu romanı hep, karakterlerin yaklaşımları üzerinden hatırlayacağımı öngörebiliyorum.. Demem o ki, romanı okurken, davranışlarının öncesi ve sonrasındaki duygu ve düşüncelerine dikkat etmenizi öneririm çünkü yazarın esas anlatmak istediklerinin oralarda saklandığına inanıyorum.
Biliyor musunuz, küçükken bu romanın çocuklar için kısaltılmış versiyonunu okumuştum ve kitabın orijinal halinin o olduğunu sanıyordum. Çocuklar için bu kısaltılmış kitaplar yararlı olabilir fakat şimdi kendime kızıyorum, neden gerçek Seç ve Ceza'yı okumak için bu kadar geç kaldın diye. Yine de hala fikrim netleşmedi, romanın ana fikri konusunda. Evet, yazarın anlatmak istediğini yakaladığımızda, Raskolnikov'a kızmayı büyük ölçüde bırakıyoruz çünkü para için değil kendi düşüncesine göre insanlığın iyiliği için bir cinayet işliyor, hatta sayfalar ilerledikçe ona hak veriyor, savunduğu davayı savunmaya bile başlıyoruz, ikincisi gidişatın gerekliliği üzerinden işlenen ve önceden hesaplanmayan bir cinayet gerçi, fakat yine de bir yanım Raskolnikov'u hala suçluyor fakat cezalandırmıyor. Bu çelişki bana mı özel, okuyucuların çoğuna mı has, yazarın istediği bu mu yoksa suçlayıp cezalandırmaktan kaçınmak, yazarın fark etmemizi istediği bir adalet yoksunluğu mu? Bu soruların cevaplarını bulmak için yeterince büyümedim mi yoksa bulmak için çok mu büyüğüm? Bu soru işaretlerini dindirdiğim vakit, belki gelip buraya yazarım ya da belki de... Belki de, hepimiz içimizde bir yerlerdeki Raskolnikov'un taşıdığı amacın gerçekleşmesi halinde dünyanın daha yaşanabilir, en azından daha adaletli bir yer olacağının farkındayız fakat bu husus adına feda edilecek canların, sevdiklerimiz arasından seçilmesi korkusu ile konuya can almanın fenalığı, cezasız kalmaması gereken bir cinayet ve benzeri şekilde yaklaşıyoruz. Ne dersin?
Her ne kadar gerçekte yaşanması güç sahneler barındırsa da, ki gerçek hayatta yaşanması ihtimali düşük bu tesadüfler fantastik olmayan bir roman için gayet kabul edilebilir ölçüde, yine de Rus toplumunun Türk toplumuna benzer alışkanlıklar ve çelişkiler yaşadığı görüşünü doğrulayacak bir çevrenin içinde buluyorsunuz kendinizi. Mesela, kitabın bir yerinde, Sonya'nın üvey annesi, bizdeki mevlüt benzeri bir yemek veriyor, eşinin vefatı sebebiyle. O masadakilerin yemeklere, eşinin vefatından veya yaşarken yaşattıklarından dolayın delirme noktasına gelen zavallı kadına, ona destek olmaya çalışırken hırsızlıkla suçlanan ve hayat kadınlığı yapması sebebiyle hırsız olmama ihtimali hiç akla getirilmeyen Sonya'ya bakışları, yargıları, hatta o davete gelmelerindeki maksatları bile o kadar Türklere benziyor ki, kendi toplumumu yermek gibi bir amacım maalesef olamaz fakat benziyor işte, sırf kendinden olduğu için doğrudan uzak olduğunu düşündüğün özellikleri savunmak veya görmezden gelmek istemezsin, öyle değil mi? Kendimi adeta o masanın iki adım ötesinde ayakta dikilip, yaşananları izlerken buldum. Zaten, Suç ve Ceza özelinde yazıyorum, ancak bu şekilde karakterleri gerçekten anlamak veya hissetmek mümkün bence. Bu yüzden aşağıda veya yukarıda, işte buralarda belirtmediğim pek çok olay, veya olay örgüsünün içindeki sahne de diyebiliriz bunlara, romanın karakterlerinin gelişimindeki veya olgunlaşmasındaki önemli yapı taşlarını oluşturuyor. Umarım mantıklı bir yaklaşım içindeyimdir romana veya yazarın romana serpiştirdiği satır aralarına karşı veya en azından, bunu okuyan birileri bana katılıyordur:)
"""Written by Pınar Arıkoğlu,,, Bu blogtaki yazıların hakları yazara aittir. Kopyalanamaz veya yayınlanamaz.
***Aşağıda karakterler hakkında birtakım yorumlarım ve kendi yorumlarımla harmanlanmış bir çeşit özet yer aldığı için, spoiler içeren yerler bulunmaktadır.***
****KARAKTERLER****
Daha önce Olasılıksız gibi romanlarda da yaptığım gibi, bu kadar çok karakterin psikolojik çalkantılarından bahsederken bir yandan da olay örgüsünün şimdiki zamanında kalmak istediğim için bazı romanlarda bu karakter tahlilini eklemek keyifli oluyor benim için, özellikle de birgün geri dönüp kendi yazdıklarımı okuduğumda. O halde buyurun, benim bakış açımdan Suç ve Ceza karakterleri ile size de bu okuma keyfini sunayım:
Rodion Romanoviç Raskolnikov: Başkahramanımız... Eski bir öğrencidir kendisi. Yirmilerinde olmasına karşın üniversite eğitimi sırasında biraz parasızlıktan, biraz da içsel çatışmalarındaki dalgalanmalardan dolayı bırakmış okulu. Yazarın anlattığına göre yakışıklı ve oldukça zeki olduğunu kabul edebiliriz. Bir yandan romanın gözünü kırmadan cinayet işleyerek iki kadının canını alan ana karakteridir Raskolnikov, öte yandan elindeki son parayı ihtiyacı olan birine verecek kadar da yardımseverdir. Kısacası Raskolnikov, her yönden kendi içinde çatışmalara sahip, genç bir adamdır.
İşlediği cinayetin hukuki boyutunu, bir iki polis ile ele alan yazar, Raskolnikov'un yaşadığı nöbetlerden başlayarak vicdani yönünü yani esas cezayı roman boyunca işlemiş olup, esas cezanın Raskolnikov'un yatacağı birkaç yıl olmadığını da açıkça göstermiştir. Yine de hapis cezası ve itiraf ile ruhu rahatlayacak olan Raskolnikov'un, savunduğu toplumsal görüşün ütopya olarak kalması ve gerçekleştirememesi, bu dünyanın bir kanunu bir nizamı var demek ki yoksa o davası insanlığın içinde gerçekleşebilecek bir şey yani toplumsal değil, ruhsal bir devrim mi demek, orası tartışılır.
Dimitri Prokoviç Razumihin: Raskolnikov'un can yoldaşı, onun her zaman arkasında duran ve bana öyle geliyor ki, olay örgüsünün bazı yerlerinde ortadan kaybolup en kilit yerlerinde ortaya çıkarak akışı değiştiren önemli insan. Ayrıca romanın sonlarında, Türk filmlerindeki "Sevgi neydi, sevgi emekti." sözlerini hatırlatıyor bana, en yakın arkadaşının kız kardeşine olan aşkından ve bağlılığından ötürü. Kendisinin karakteri ile o kadar meşguldüm ki romanı okurken, fiziki özelliklerine dair bir tasvir var mıydı, varsa nasıldı, hatırlamıyorum veya Razumihin için buna ehemmiyet vermedim belki de.
Sonya Marmeladova (Soneçka): Başlarda Raskolnikov ile yolları tesadüfen kesişen, romana fahişe olarak katılan kadın fakat hayat kadını olmaya seçim şansı olmadığı için yönelen, deyim yerindeyse, hayatın sillesini yiyen, özünde müthiş derecede ahlaklı ve hatta dindar olan, iyi kalpli ve sessiz kız olarak tanıtmak isterim kendisini. Küçük kardeşlerine ve üvey annesine bakmak için hayat kadınlığı yapmaktadır yani aslında bunun sebebi de ailesine bakmayan babası diyebiliriz. Hatta, romanın sonlarında, Raskolnikov'u bir yaratıcı olduğu düşüncesine yöneltmiştir bu kızımız. Raskolnikov'un teslim olma konusundaki tereddütleri sürerken de, polis karakoluna giderken arkasından gelerek onun şu koca dünyada yalnız olmadığını hissetmesine vesile olan da Sonya'nın ta kendisidir.
Hayatın adaletsizliğinin Sonya'yı hayat kadını yapması, iyi bir insan olması ile hiç ilgili değil yani, gerçek hayatta kendimize hatırlatmamız gereken bir detayın altını çiziyor belki de Sonya; bazen hayat bizi öyle yerlere sürükler ki, her ne kadar yaşadıklarımızın sorumluluğunu elimizde tutmak istesek de arzu etmediğimiz sonuçlar ile karşılaşabiliriz ve bu bizim yüreğimizde taşıdığımız şeyin, sadece kan pompalayanlarla aynı olduğunu göstermez...
Marmeladov: Bu adamla ya empati kurmaktan kaçındım ya da ruhumdaki kötücül veya gerçekçi kadına denk gelmiş olmalı ki kendisinin içindeki iyi yürekli adamı yer yer yazar da vurgulamasına karşın, bir okur olarak kendisini, ailesinin rızkını alkole yatıran, eşi ve çocuklarının hayatında ve psikolojilerinde hasar bırakan, romanda benim ve aynı zamanda Raskolnikov'un karşımıza salaş bir meyhanede çıkan, derinliksiz bir arkadaş ve az önce bahsettiğim Sonya'nın da babası olarak tanıtmayı tercih edeceğim.
Polenka: Sonya'nın kardeşlerinden biri, Marmeladov ve Katerina'nın kızıdır.
Lida (Küçük Lidoçka): Polenka'nın bir küçük kardeşidir.
Bu ufaklıklar, yani Sonya'nın küçük kardeşleri, roman boyu açlık ve sefalet çektikten sonra romanın sonlarında Sonya küçük kardeşlerini yetiştirme yurduna bırakarak çok iyi yapıyor bence, annelerini kaybetmelerine rağmen biraz huzurlu bir yaşamları olur en azından.
Avdotya Romanovna Raskolnikova (Dunya/ Duneçka): Bu kadın, bizim Raskolnikov'un kız kardeşi olup, dillere destan bir güzelliğe sahip ve yazarın yaratmak istediği bu kız kardeş karakteri, Sonya gibi saf değil, bilakis zeki, donanımlı, açıkgözlü, doğruluk ve dürüstlükten ayrılmayan, kendi ve ailesinin değerini büyük ölüde bilen bir kazın ve bence Raskolnikov'un ve Dunya'nın annesinin yer yer paragözlülük, yer yer çocuklarının geleceği için endişe hali olarak algılayabileceğimiz bir yapıda oluşunu göz önüne alırsak, Dunya iyi ki efsunkar olduğu kadar olaylar karşısında akıllıca hareket eden bir kız.
Pulheriya Aleksandrovna Raskolnikova: Raskolnikov ve Dunya'nın annesi olup kendileri, iyi yürekli fakat kızına takip olan paralı adamın sözlerine kanabilecek kadar da düz bir kadındır. Aslında kendisini yeteri kadar özeümseyemiyorum çünkü yazarın verdiği ipuçları karakterini çepeçevre sarmamı engelliyor. O yüzden genel hatlarıyla, iyi bir anne ve toplumsal kurallara sıkı sıkıya bağlı, eşi vefat ettiğinden beri çocuklarının geleceğini düşünen, zaman zaman Raskolnikova ve Dunya için fena olarak nitelendirebileceğimiz insanları istemeden de olsa hayatlarına yani olay örgüsüne katan, kendi halinde bir kadındır. Kendisine, olay akışında yanlışa düştüğünde pek kızmayın çünkü kendisi adeta bir Türk annesi gibi anaçlıkla hareket ediyor genelde.
Katerina İvanovna Marmeladova: Ailesinin ve eşini alkol ve sorumsuzluk yüzünden üzmesinden dem vurarak, büyük bir içtenlikle Raskolnikov'a dert yandığı satırları bile üzülerek anmaktan kaçındığım Marmeladova'nın talihsiz eşi, dolayısıyla Marmeladovna'nın çocuklarının da annesidir (Sonya'nın üvey annesidir.) Katerina. Çok da iyi yürekli bir kadın olup üvey kızı olan Sonya'yı çok sever, zaten eşi değil de üvey kızı bakıyor onlara ama yine de açlık ve sefalet yakalarını bırakmıyor bu kadının ve çocuklarının. Kadın o kadar dert çekiyor ki, veremden ölüyor zaten romanın ilerleyen kısımlarında.
Zosimov: Bu adam, Raskolnikov hastalanınca onunla ilgilenen doktor olup kendisi başkahramanımızın başında sabahladığı gecelerden ötürü sempatimi kazanan bir yan karakterdir. Sonuçta, Raskolnikov'un geçirdiği nöbetlerin işlediği cinayetle bağlantısı olduğundan haberdar olmadığı zamanlarda, onu iyileştirmek için elinden ne geliyorsa yapmıştır, en azından beni bir okuyucu olarak kazanmıştır:) Aynı zamanda epey eki olduğu için parçaları birleştirerek kendi kendine cinayeti de çözmüştür bu doktor.
Pyotr Petroviç Lujin: Kitabı okurken, Raskolnikov'un güzeller güzeli kız kardeş, Dunya ile evlenmek isteyen, zengin fakat kibirli, hatta kötü karakter sınıfına ekleyeceğim, karakter yoksunu bir karakter vardı. İşte o adam, bu adam. Karakter yoksunu diyorum çünkü parası ile saygın olmaya çalışıp başka bir özelliği ile anılmayan meşhur avukat kendisi. Gerçek hayatta olsa ancak bu kadar sevmeyebilirdim bu adamı. Marfa Petrovna hanımefendinin bir ahbabı veya akrabası olur kendisi. Romanın akışında, olay örgüsüne kritik noktalarda yön vermesi sebebiyle, bu Pyotr'ı da göz ardı edemem tabii ki, okuyucu olarak. O yüzden, kendisinin hatrı sayılır bir rolü bulunmaktadır bu romanda. Görünüşe bakılırsa, zaten toz pembe olmayan kurguyu iyice gerçek hayatın sevimsiz yanına yaklaştırmış, Pyotr; kaba, hırslı ve materyalist olarak tasvir edebildiğim için.
Andrey Lebezyatnikov: Pyotr Petroviç Lujin'in romanın geçtiği şehre gelince oda arkadaşı olan kişi olup son derece sosyalist bir adamdır ve her fırsatta bu fikirlerini beyan etmekten çekinmez, hatta Pyotr kendisinden çekinmektedir ki bu kısımları okumak oldukça eğlenceliydi. Savunduğu görüşlerini anlatmasıyla romanın didaktik kısmını oluşturan unsurlardan biri olmuştur kendisi. Gerçek hayatta böyle bir karakter olsaydı, oturup saatlerce dinleyebilirdim.
Marfa Petrovna Svidrigaylova: Raskolnikov'un kız kardeşi Dunya, eskiden bu kadının yanında hizmetli olarak çalışıyordu fakat Mafya Petrovna'nın eşi Arkady Ivanoviç Svidrigaylova Dunya'yı ciddi derecede rahatsız ediyordu. Oldukça zengin bir kadın olan Marfa Petrovna'nın ölümü ise Svidrigaylov'un işi gibi görünüyor.
Arkady İvanoviç Svidrigaylov: Mafra Petrovna'nın eski eşidir. Marfa Petrovna'yı bu adam öldürmüş olabilir yani kitapta buna dair ipuçları var ama Rakolnikov'un cinayeti gibi bir nihayete ermiyor bu mesele. Dunya'ya yani Raskolnikov'un kız kardeşine takıntılıdır bu adam fakat Dunya'yı kendisiyle olmaya razı edemeyince hem Raskolnikov'u cinayeti açık etmekle tehdit eder hem de Dunya ile abisi üzerinden şantaj yaparak beraber olmak istediği için, onunla başbaşa kaldığı odada Dunya'yı ciddi derecede korkutur, neyse ki son anda ona dokunmadan gitmesine izin verir. Dunya açısından düşününce son derece tehlikelidir bir adam fakat aynı zamanda tüm parasını, Sonya'nın kardeşlerini yetimhaneye verebilmesi için bağışlar ki bu açıdan da yardımsever bir yönü vardır. Şöyle düşünebiliriz o halde, adam kötü, hatta sapıklık derecesinde kötü ama giderayak Sonya'nın yetim ve öksüz kalan kardeşlerinin hayatını kurtararak bir iyilik yapıyor.
Romanın en can alıcı ayrıntılarından biri ise Svidrigaylov'un intihar etmesidir kuşkusuz çünkü bu kötü karakterin içinde Dunya onu hiçbir zaman sevmeyeceğini kabullenmesinden midir yoksa bu adam kendi kendini bile sevmediğine kanaat getirmesinden midir bilinmez ama intihar edecek kadar derin bir yara oluşmuştur. Kötü karakterlerin en karmaşık olanlarından biridir adeta Svidrigaylov.
Nastasya: Nastasya, Raskolnikov'un kaldığı pansiyonun çalışanı olup, aslında sadece bir yan karakter ama kendisi ortaya çıkınca bana bir rahatlama geliyor çünkü kızcağız etliye sütlüye karışmadan, Raskolnikov'a yiyecek bir şeyler getirip, bir faydası dokunacaksa yardım edip gidiyor. Doğrusu, o kadar uysal bir kız ki Raskolnikov'a aşık olduğunu düşünmüştüm, Sonya durumunu sezene kadar fakat ya ben yanlış düşündüm ya da yazar böyle bir sezgi için özellikle Nastasya'yı şekillendirdi, emin değilim.
Tabii ki, detaylı incelersek her karakter gibi Nastasya ile ilgili de anlatılacak pek çok şey var ama kısaca değinmek gerekirse, Raskolnikov'u hiçbir konuda ele vermeyen, pansiyon sahibi yiyecek hizmetini kesse bile Raskolnikov'a yiyecek bir şeyler getirerek ortaya çıkan, kendi halinde fakat çevresinde dönen her şeyi dikkatlice gözlemleme yeteneğine sahip, konuşsa yer yerinden oynayacak fakat buna tenezzül etmeyen cinsten bir kadın karakter olarak tanıtılabilir.
Fomiç: Kendisi polis memurudur. İlya Petroviç'ten makam olarak üstte olduğu için sanırım komiser, Rusya'daki polis teşkilatında polis memurları mertebelerine göre artık nasıl isimlendiriliyorsa işte. Olayın tamamen farkında, Raskolnikov'un cinayeti işlediğine yüzde yüz emin, kafası zehir gibi fakat Raskolnikov'u tutuklamıyor, itirafa itmeye çalışıyor.
İlya Petroviç: Kendisi polis memurudur. Kendisi tüm cinayeti kafasında çözmüş, Raskolnikov'un itiraf etmesini beklemektedir, daha doğrusu buna teşvik etmeye çalışmaktadır. Yani,işin hukuki boyutunda karşımıza çıkan bir karakterdir ama Raskolnikov'un yumuşak karnına oynayarak itiraf etmesi için ikna etmeye çalışır.
Hikayede polislerin, Raskolnikov'u direkt tutuklamak yerine ona pskikolojik işkence çektirmeleri ilginç bir durum. Zaten bu şekilde artıyor, Raskolnikov'un vicdani cezası, sayfalar ilerledikçe.
Alyona Ivanovna: Paraya ihtiyacı olan kişilerin eşyaların rehin alarak onlara ücret ödeyen, Raskolnikov'un da zaman zaman bu amaçla uğradığı ve meşhur cinayetinin kurbanı olan kadındır. Oldukça zengin, elisıkı, sevimsiz bir ihtiyar diyebiliriz Alyona Ivanova için. Tabii, bu özellikler onun öldürülmeyi hak ettiği anlamına gelir mi, aslında hayır ama Raskolnikov'un gerçekleştirdiği toplumsal düzen ele alındığında tartışılır.
Lizateva Ivanovna: Alyona Ivanovna'nın kardeşi olup, Raskolnikov'un hedefinde Alyona Ivanovna'yı öldürmek olsa da cinayet sırasında eve uğramasıyla Raskolnikov'un öldürdüğü ikinci kişi olmuştur. Aslında bu romanın harcanan kişisidir de diyebilirim çünkü Alyona Ivanovna'yı öldürme konusunda, doğru veya yanlış bazı sebepleri vardı Raskolnikov'un, buna öz savunma veya toplumsal ütopyası için yok edilmesi gereken bir kişi de diyebiliriz fakat Lizateva Ivanovna için hiçbir sebep öne sürmemişti, yanlış zamanda yanlış yerde olması dışında.
Lizateva Ivanovna, bu roman için kilit isimdir bana kalırsa çünkü Raskolnikov'un kendini haklı çıkaran tüm savunmaları veya amacının dışında kalmaktadır, bu kadının ölümü. Dolayısıyla, ikilemde kalan Raskolnikov veya Raskolnikov'u haklı çıkarma eğiliminde serpiştirilecek tüm yorumlar Alyona Ivanovna'nın öldürülmesinde haklılık oranı kaçtı sorusunu ortaya atar iken Lizateva'nın ölümü tamamen trajedi denilebilir ve Raskolnikov'un cinayet planının esas ve sürpriz kurbanıdır.
****ÖZET****
Aslında karakterlerden bahsederken kişilerin hareketlerine ve hislerine yönelik yaklaşımlarımı da büyük ölçüde aktarmış olsam da olay örgüsündeki detaylar üzerine yorumlarımı da hem gelecekteki kendime hem de zamansız sizlere bırakmak için, özellikle de böylesinde eşsiz bir eserin olaylar zinciri üzerine yazmaktan kendimi alamayacağım :)
BİRİNCİ BÖLÜM
Raskolnikov... Başkahramanımız, Petersburg'ta kaldığı pansiyonun kirasını bile ödeyemeyecek bir fakirlik çekerken, parasızlık ana sebep olmasa da hukuk fakültesini yarıda bırakmasına vesile olmuş; ailesi ona yetmese de arada sırada biraz para yollamaya çalışan, uzak bir memleketteki annesi ve kız kardeşinden ibaret olup, babası vefat etmiştir ve en yakın dostu Razumihin ve pansiyondaki hizmetli kız Nastasya dışında Raskolnikov'un pek fazla arayanı soranı yoktur. Elinde parası kalmayınca, şehirdeki ünlü tefeci kadına gider, değerli eşyalarını rehin bırakır. Bu tefeci kadın, son derece zengin, huysuz ve eli sıkı bir ihtiyardır, hatta öyle ki, vefatından sonra mirasını kız kardeşine ile bırakmak istememektedir. Zira, Raskolnikov, bu tefeci kadının yaşamı hak etmediğini düşünmekle beraber gerçekleşmesini istediği toplumsal ilke içinde bu kadının yeri olmaması gerektiğine son derece inanmaktadır. Raskolnikov'un toplumsal ütopyasının barındırmayacağı insan modeli için bu tefeci kadının bir sembol olduğunu da söyleyebiliriz.
Tefeciden çıkıp eline geçen para ile bir meyhaneye oturan Raskolnikov, alkolik ve sorumsuz bir baba ve eş olan Marmeladov ile tanışır. Marmeladov, eşi ve çocuklarının evde aç olmasına rağmen evdeki parayı getirip içkiye yatırmıştır ve ailesinin karnını doyuran kişi, fahişelik yaparak para kazanan, sevgili kızı Sonya'dır. Marmeladov, bu duruma hem üzülmekte hem de ailesine zarar vermekten başka bir işe yaramamaktadır. Üstelik bunun da farkındadır, demek ki güçsüzlük ve iradesizlik ele geçirmiş bu sarhoş adamı. Marmeledov, Raskolnikov'a dert yanıp dururken, arka masada oturanların tefeci kadının ölmesi gerektiğinden bahsettiklerini duyar Raskolnikov. Bu sohbete, Marmeladov'un elverdiğince kulak misafiri olur fakat gidip kadını gerçekten öldürmeye niyetli değildir, arka masada oturanlar, yalnızca sohbet etmektedirler. Yine de bu tesadüfi kulak misafirliği Raskolnikov'un aklında yer edinir ve tefeci kadını öldürmeye karar verir. Daha doğrusu bu cinayeti işleyip işlememek arasında sürekli gelgit yaşayacağı bir döneme girer.
Uzaklardaki annesi ve kız kardeşinden gelen mektuptan kız kardeşinin orta yaştaki bir avukat ile evleneceğini öğrenen Raskolnikov, annesinin mektupta güven ve saygınlıktan dem vurmasına karşın, durumun maddiyatla ilgisi olduğunun apaçık farkındadır. Elbette, bu evliliğin olmasını istememektedir ve Raskolnikov'un ani bir karar ile gidip yaşlı tefeciyi öldürmesini tetiklemiştir bu mektup. Raskolnikov, romanın ana yapı taşı olan bu cinayeti işlemesinin hemen ardından eve bu tefeci kadının kendi halindeki kız kardeşi de girer. İşte, bunu hesaplamamıştır Raskolnikov. Panikle bu kadını da öldürür ki bu ikinci cinayet aslında başta hiç hesapta yoktur. Raskolnikov, elindeki balta ile yerdeki iki ölü kadına bakakalır...
Cinayetlerin ardından evden maddi değer yüksek takıların arasından eline ne geçerse çalar. Cinayetin temelinde para yani hırsızlık yatmakla beraber, bunun işin yalnızca görünen yüzü olduğu ve esas sebebi, Raskolnikov'un bu toplumun iyiliği için yok edilmesi gereken bazı insanları öldürme görevi verilen özel bir kişi olduğunu düşünmesidir. Tarihteki iyi veya kötü anılan devlet adamlarının birçok insanı öldürmesi legal kabul edilir iken neden savaş içinde olmadıkları için Raskolnikov'un işlediği cinayet suç olsun ki, üstelik amaç aynıyken? İşte tam da bu düşünce Raskolnikov'un vicdani hesaplaşmasını belli ölçüde bastıracaktır. Yazar bize bu içsel çatışmayı pek çok yönüyle anlatmış, okuyucuya cinayeti kendince haklı veya haksız çıkarma konusunda sorgulamaya itmiştir. Belki de romanın ana teması tam da buralarda saklıdır...
Tefeci kadının evindeki bu iki cinayetin üzerine eve gelmek isteyenleri bir şekilde atlatarak yakalanmadan, panik, korku ve kararsızlık ile kaldığı pansiyona döner. İşte Suç ve Ceza'nın meşhur çifte cinayeti bu şekilde işlenir...
İKİNCİ BÖLÜM
Raskolnikov, tefeci kadın ve kardeşinin canına kıydıktan sonra aldığı kıymetli eşyaları satmaz, nakit paraya bile harcamaz. Bunları inşaat halindeki bir binanın bir katındaki büyük bir taşın altına saklar ve kaldığı odasına döndükten sonra vicdani cezası başlar...
Cinayetle ilgili olmayan başka bir sebeple çağrıldığı polis karakolunda bu cinayeti duymuş ve katilin arandığını öğrenince oracıkta düşüp bayılmıştır O an o salonda bulunan polislerden birinin hemen o anda tüm olayı çözdüğünü, romanın sonlarına doğru ne Raskolnikov ne de okuyucu fark edebilmiştir.
Uzun süre hasta yatar, kalan hayat enerjisi de son bulur, günlerce ateşlenir, gecelerce nöbetler geçirir. Çünkü tefeci ihtiyarı öldürmesinin arkasında yatan sebebin bu toplum için zararlı olan bir insanı öldürme görevi olduğunu düşünen Raskolnikov, hiç hesapta yokken işlediği ikinci cinayeti, masum birinin canına kıyması sebebiyle hiçbir kılıfa yerleştirememiştir.
Bütün bunlar yetmezmiş gibi, daha önce eline geçen mektup ile haber aldığı üzere Rakolnikov'un annesi ve kız kardeşi çıkagelmiştir.
Bu arada Raskolnikov'un meyhanede tanıştığı alkolik bir adam vardı, hatırlarsan, Marmeladov. Trafik kazası geçirdiğine şahit olan Raskolnikov, onu evine götürünce, Marmeladov'un kızı Sonya ile tanışır. Ailesini geçindirmek için hayat kadınlığı yapan fakat pek çoklarından daha masum kalan Sonya... Marmeladov, çok geçmeden ölür.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Raskolnikov, sevgili annesi ve biricik kız kardeşinin geleceği haberini önceden almasına karşın, işlediği cinayetin üzerine geçirmeye başladığı ateşli hastalık, kafa karışıklığı, vicdani sızısını susturma çabası ve uykusuzluk gibi sebeplerden ötürü, ailesinin geleceği aklından çıkmış ve geldiklerinde şaşırmıştır. Raskolnikov'un sıkıntılı hali, ne kadar saklamaya çalışsa da her halinden bellidir ve tabii ki bu kasvetli hali ailesinin gözünden kaçmaz fakat Raskolnikov durumu bir şekilde idare eder. Ailesinin gelişinin sonraki günü, kız kardeşine talip olan zengin ve küstah adam ile tanışma gerçekleşir fakat Dunya'ya talip olan Pyotr Petroviç Lujin'in aşağılayıcı tavırlarını pek de saklamaması, Raskolnikov'un bu evliliğin gerçekleşmeyeceği yönündeki inancını güçlendirirken Dunya ve annesinin de fikri bu yönde değişir. Pyotr Lujin'in evden kovulması ile biten akşamın ardından Raskolnikov, ailesini en yakın dostu Razumihin'e emanet ederek ortadan kaybolur...
Bu arada Raskolnikov'un meyhanede tanıştığı alkolik bir adam vardı, hatırlarsan, Marmeladov. Ölüm haberi gelir ve cenazesi için cebindeki paranın tamamını aileye verir Raskolnikov. Hem yokluk içinde, hem de böylesine düşünceli bir başkahramanın olması oldukça inişli çıkışlı duygu ve düşünceler içine sürüklüyor biz okuyucuları...
Bir yandan vicdani hesaplaşmasıyla baş etmeye çalışan, öte yandan Sonya ile kimsenin dile getirmediği bir etkileşimi olan Raskolnikov, her katil gibi cinayet mahaline geri döndüğü için polis memurlarının radarına girmiştir. Raskolnikov'un cinayeti zaten işlediğini bilen polis memuru, itiraf etmesini isteyerek ve türlü hamlelerle sabırla bekleyerek, Raskolnikov'un vicdani azabını artıracak, suçlu olduğu düşünülüyorsa onu tutuklanması için yalvaracak hale gelecektir adamımızı...
Dunya'nın çok önceden evlerinde çalıştığı Svidrigaylov'un Petersburg'a dönüşü ise hem Dunya'yı epeyce rahatsız edecek hem de Raskolnikov'un akıl oyunları ile mücadelesini artıracaktır. Karısını toprağa verir vermez apar topar Petersburg'a gelişinin altında kuşkusuz bir amaç yatıyor olmalıydı zaten.
"Birinci bölümdekiler hep bugünün, ikinci bölümdekilerse hep yarının efendileridir. Birinciler dünyayı korurlar ve onu sayıca çoğaltırlar; ikinciler dünyayı hareket ettirirler ve onu bir amaca doğru yöneltirler. Her iki bölümdekiler de tümüyle eşit yaşama hakkına sahiptirler. Tek kelimeyle her iki yanın da hakları birbirine eşittir..." (Sayfa 325'den alıntı)
"Ben bir insan öldürmedim, bir ilkeyi öldürdüm! Evet, bir ilkeyi öldürdüm, ama üstünden aşıp ötesine geçemedim, bu yanda kaldım..." (Sayfa 342'den alıntı)
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Cenaze yemeğinde bile, yapmadığı bir hırsızlık yüzünden suçlanan Sonya'nın, hayatın adeta bütün yükünü sırtladığı hissettim, bazı sayfalarda... Bu arada Pyotr Petroviç ile Dunya'nın arası açılmaya devam eder, Pyotr'in kibirli zengin tavırlarının buna neden olacağı zaten bellidir. Yalnız benim gözümden hikayemiz ilerledikçe, olay örgüsü daha geri planda kalmakta ve Raskolniov'un içsel bunalımı veya ikili çatışma halindeki ruh hali ve karar mekanizması daha çok ön plana çıkmaktadır. Bu yüzden, yaşanan herhangi bir imalı konuşma bile Raskolnikov'u, cinayetin altında yatan amacına ulaşamaması sebebiyle realist bir vicdani sızıya çekmektedir. Bütün bunlar olurken, Raskolnikov ve ailesinin yanında hep Razumihin vardır... Hatta dayısından eline geçen parayı sermaye yaparak Raskolnikov ve Dunya ile yayınevi işine girişmeyi bile teklif eder ki bu fikir oldukça yerindedir çünkü bu işte tutunurlar ve zamanla büyürler. Onlar işlerine yoğunlaşmaya başlarken Raskolnikov ailesini terk edip ortadan kaybolmaya niyetlenir ve onu aramamalarını söyler, hatta ailesini de Razumihin'e emanet eder. Sonra Sonya'ya giderek, işlediği cinayetleri itiraf eder ve Sonya'nın kendinden uzaklaşacağını sanarken Sonya Rasolnikov'a daha çok bağlanmaya başlar fakat onu önemsediği için ve inançlı bir insan olmasının da etkisiyle Raskolnikov'un yaratıcıya sığınmasını ve teslim olmasını ister. Tabii onları gizli gizli dinleyen Svidrigaylov'un tehdit etme malzemesi eline geçmiştir fakat istediğini elde edemez. Svidrigaylov'un Dunya'yı rahatsız etmesi, para teklif etmesi, Raskolnikov'a akıl oyunları oynaması ise Raskolnikov'un köprünün kenarında sallanan psikolojinin sarsılmasına ve kafa karışıklığının artmasına neden olmaktadır iyiden iyiye. Bu arada cinayet maaline tekrar gitmesinin de etkisiyle polis memurunun göz hapsinde ve hatta sohbet adı altında sorgusundadır Raskolnikov.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Cenaze yemeği diyordum... Evet, Sonya'nın babasının, Katerina'nın eşinin cenaze yemeği. Cenaze yemeği için, cinayet ile eline geçen paraya asla dokunmayan baş kahramanımız, Raskolnikov eline geçen başka bir parayı Katerina'ya verecek kadar bonkördür.. Katerina da bir heves, son anı olarak eşinin anısına herkesi çağırmıştır fakat o masada Lujin'in, yemekten hemen önce Sonya'nın cebine gizlice para koyan Lujin'in, Sonya'yı hırsızlıkla suçlayacağını kimse tahmin etmemiştir. Gerçekten hayat kadınlığı yapmasaydı Sonya'nın hırsızlık ile itham edilmesine herkes yine hemen inanacak mıydı? İnsanların karakterleri ve yaşam tarzları her zaman örtüşmeyebiliyor. İşte tam da buna talih, hayat, kader, evren... artık siz neye inanıyorsanız onu diyoruz. Katerina'nın çektiği sıkıntılar yetmezmiş gibi bir de bu olay ile sarsılması da cabası. Lebezyatnikov (Lujin'in Petersburg'taki oda arkadaşı) bu tuzağa tanık olduğu için Lujin'in ipliğini pazara çıkarır. Belki bu da az önce bahsettiğim aynı talih, kader veya evrenin işidir. Hayat işte...
Bütün bu karışıklığın üzerine ev sahibinin Katerina ile çocuklarını sokağa atması da damlayı taşıran son damla oldu bence. Katerina'nın psikolojisinin bozulması ve bütün bunların üzerine çocuklarını da alıp sokağa çıkarak şarkı söyletip dans ettirmemesine şaşırmamak gerek. O reaksiyonunu kınamamak için biraz empati sahibi olmak yeterli bence, yaşadıklarını illa yaşamaya gerek yok diye düşünüyorum. Sonya ve Raskolnikov'un çocukları o durumdan kurtarma çabası ve Katerina'yı sakinleştirme denemeleri sürerken, sanki o sokağın köşebaşında Katerina'ya üzülen fakat onu anlayan bakışlarla izliyordum insan kalabalığını. Derken sayfayı değiştirdim ve hikayenin kalanında o sokaktan çıkıp Raskolnikov ile Sonya'nın başbaşa konuştuğu odaya gittim. Raskolnikov, işlediği cinayetleri Sonya'ya itiraf eder...
"Ya, böyle işte! Bu bir yasa Sonya, yasa! Akılca ve ruhça kim sağlam ve güçlüyse, insanlara onun buyuracağını biliyorum artık! Kim daha yürekliyse, haklı olan da odur. Her şeyin içine tükürmekte, aldırmazlıkta en ileri gidenler yasa koyucu olurlar. Herkesten daha gözü pek olan, herkesten daha haklıdır!" (Sayfa 521'den alıntı)
"Delilerin bünyelerinde ciddi herhangi bir bozukluk yoktur; delilik, deyim yerindeyse eğer, mantık bozukluğu, yargılama bozukluğu, eşyaya doğru bakamamadır." (Sayfa 530'dan alıntı)
ALTINCI BÖLÜM
Sonya'nın üvey annesi olan Katerina ise en sonunda yaşadıklaının etkisiyle aklını kaçırır ve kısa bir süre sonra veremden vefat eder. Svidrigaylov ise Sonya'ya hiç beklenmedik bir iyilik yaparak küçük kardeşlerinin güvenli bir yerde yaşamalarına vesile olacaktır. Porfiri Petroviç'in Raskolnikov ile olan diyalogları ise Raskolnikov'u köşeye sıkışmış hissettirmeye başlamıştır. Sonya'nın Raskolnikov'u ikna etme çabaları ise başta fayda etmeyecek gibi görünse de içten içe Raskolnikov'u farklı yönde düşünmeye itmeye başlamıştır yani teslim olmak gibi hiç ihtimal vermediği bir seçeneğe.
Svidrigaylov en sonunda iyice ileri giderek Dunya ile zorla birlikte olmak ister ve ikna olmazsa abisini ele vermekle tehdir eder fakat neyse ki dunya ona boyun eğmez. Böylece bu dalgalı karakterli adam emeline ulaşamaz. Razumihin ise Dunya'ya olan ilgisini açık etmektedir ve Raskolnikov'dan bu ilişkiye onay gelir.
"Yüz tavşandan bir at oluşturulamayacağı gibi, yüz kuşkudan da hiçbir zaman bir delil oluşturulamaz." (Sayfa 563'ten alıntı)
"Bilmem bilir misiniz? Kadınlar sevdikleri zaman afyonlanmışa dönerler, hem de öylesine ki..." (Sayfa 591'den alıntı)
"Dünyada açıkyüreklilikten zor ve övmeden kolay bir şey yoktur." (Sayfa 595'ten alıntı)
Hani şu kötü kalpli Svidrigaylov var ya, sürekli Raskolnikov'un işlediği cinayetten dolayı sürekli Raskolnikov ve kız kardeşi Dunya ile uğraşan. O bir çıkış yolu buldu ya da belki de çıkmaz sokağa geldi çünkü tüm parasını Sonya'ya vererek kardeşlerini yetimhaneye yerleştirmesini sağlar ve intihar etmek için gittiği ıssız yerde kendisine engel olmaya çalışan görevliye, "Hiç fark etmez be kardeş! İyi bir yer burası. Sorarlarsa, Amerika’ya gitti dersin." dedikten sonra bir el ateş ederek intihar eder. İntiharın kötü bir tercih olduğu su götürmez bir gerçek olmasına karşın canına kıyarak, sürekli intihar etmeye çalışıp cesaret edemeyen Raskolnikov'a kıyasla daha gözü kara olduğu böylece yazar tarafından kanıtlanır.
Razumihin'in ve Dunya'nın Raskolnikov'un işlediği cinayeti öğrenmesi üzerine takınacakları tavrı merak etmekteydim fakat her halukarda bu iki insanın en yakın arkadaşı ve abisinin yanında olası dostluk ve kardeşliğin ne olursa olsun hala bu dünyada var olduğuna inandıran ve gülümseten bir detay bence. Raskolnikov'un annesi ise Raskolnikov'un vedası ile aslında içten içe her şeyi anlamış fakat belki de annelik içgüdüsüyle bu cinayetleri oğluna konduramayarak gerçeği kabullenememiştir ki zaten kimse de ona gerçekleri anlatamaz.
Raskolnikov artık yolun sonuna gelmişti. İstese hala suçunu itiraf etmezdi fakat bu vicdani bir çıkmaz sokaktı. Artık dayanamıyordu. Sonya onu teslim olma konusunda yüreklendirince de polise giderek, hatta yolda giderken vazgeçmeyi düşündüğü anlarda arkasına dönüp baktığında Sonya'nın onun peşinden geldiğini fark edince aslında kaçınılmaz olmayan sona yürümeye devam ederek, tefeci kadın ve kız kardeşi Lizaveta’yı baltayla öldüren ve altınlarını çalanın kendisi olduğunu itiraf etti...
SONUNDA NE OLDU?
Raskolnikov, çaldığı paraya dokunmaması ve gelip suçunu itiraf etmesi gibi hafifletici sebeplerle indirim hakkı sağlanarak, sekiz yıllık bir hapis cezasına çarptırılır ve Sibirya'ya sürgüne yollanır... Sonya, Svidrigaylov'un kendisine bağışladığı para ile kardeşlerini yetiştirme yurduna yetiştirerek, Raskolnikov'un peşinden gider ve onu sık sık ziyaret edebilmek için mahkumların çalıştığı konuma yakın bir yerleşkede yaşamaya başlar. Dunya ile Razumihin de evlenmişlerdir, mutlulardır ve kendi kitap işleriyle ilgilenmektedirler. Raskolnikov'un ortadan kaybolmasının altında yatan sebebi anlayamayan annesine gerçek söylenmez fakat o anne yüreğinden midir nedir bilinmez ama bir sorun olduğunu içten içe hissetmektedir ve bir süre sonra oğlunun özlemiyle vefat eder. Sonya ile arasında hem baştan beri görünmez bir bağ olan hem de ona karşı çok aksi davranmak konusunda istikrarını yitirmeyen Raskolnikov, Sonya'nın onu ziyaretleri ile son derece yumuşar. Sonya'nın vesilesiyle yaratıcıya inanmaya başlar ve buradaki cezası bitince yeniden başlayacağı hayatı için artık biraz olsun umudu yeşermeye başlamıştır...
"Ama burada yeni bir öykü başlıyor: Bir insanın yavaş yavaş yenilenmesinin, yeni bir hayat bulmasının, bir dünyadan başka bir dünyaya geçmesinin, hiç bilmediği yepyeni bir gerçekle tanışmasının öyküsü… ve bu öykü yeni bir kitabın konusu olabilir. Bizim şimdiki öykümüzse burada bitiyor."(Sayfa 687'den alıntı)
******
Bitti,,, Belki de yazarın da söylediği gibi başka bir kitapta yeniden başladı...
Suç ve Ceza gibi klasik bir eserden bahsedilmesi, kitap okuma seviyesini arttırmaya hizmet etmekle birlikte, bu alandaki eksikliği gideren nitelikli yorumları içermekte. Çok sevdim. FedvaHane.
YanıtlaSil