16 Şubat 2019 Cumartesi

BİR KADININ YAŞAMINDAN YİRMİ DÖRT SAAT

Kitap adı: Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat
Yazar adı: Stefan Zweig
Orijinal adı: Vierundzwanzig Stunden aus dem Leben einer Frau
Özgün dili: Almanca
Anadilinde 1. Baskı: 1927
Okuduğum baskı: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 13. Baskı, 2018, 
Çeviri: Mahmure Kahraman 
Sayfa Sayısı: 71


"Zweig bu novellasında bir kadının yaşamını bütünüyle değiştiren yirmi dört saatlik deneyimini anlatırken, insanda içkin saplantıların ve dayanılmaz arzuların sınırlarında gezinir. Özgürce ve tutkuyla içgüdülerinin peşinde takılan bir kadının bu kısa ve yoğun hikâyesi, kadın kalbinin sıralarına ermiş ustanın kaleminde olağanüstü bir anlatıya dönüşür. Yapıtı için mekân olarak muhteşem atmosferiyle Fransız Rivierası'nı seçen Zweig, 1920'li yılların sonlarında Avrupa'nın 'kibar' tabakasının ikiyüzlü ahlak anlayışına yönelik eleştirel tavrıyla dikkat çeker." (Zweig 2018: Arka Kapak Yazısı)

***
Kadere karışılmaz sözlerle, ya yapabileceğini yaparsın, ya da yapamıyorsan susarsın. Yine de elimde olmadan keşke intihar etmeseydin be üstat dedirten Zweig... Kısacık ömrüne kısacık kitaplar sığdırmış, anlamları uçurum, sayfaları iki basamaklı.     

5 Şubat 2019 Salı

AMOK KOŞUCUSU

Kitap adı: Amok Koşucusu
Yazar adı: Stefan Zweig
Orijinal adı: Der Amokläufer
Özgün dili: Almanca
Anadilinde 1. Baskı: 1922
Okuduğum baskı: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 6. Baskı, 2017, 
Çeviri: Nafer Ermiş 
Sayfa Sayısı: 60 

"Amok Koşucusu doktor olarak yardıma ihtiyaç duyan bir insana el uzatmanın vicdani yükümlülüğüyle kendi karmaşık duyguları arasında sıkışıp kalan bir adamın hikâyesidir. Hollanda Doğu Hint Adaları’nda görev yapan bir doktor, dara düşüp kendisine başvuran çok zengin bir kadının “yardım” talebini geri çevirir. Zira kadının mağrur ve hesapçı tavrı karşısında büyük bir öfkeye kapılmış, gururuna yenik düşmüştür. Ancak söz konusu olan insan hayatıdır. Kısa süre içinde pişmanlığın pençesine düşer. Kadına yardım etmeyi saplantı haline getiren doktor, Malezya halkında rastlanan bir nevi öldürücü delilik olan hummanın, amokun etkisi altına girer." (Zweig 2017: Arka Kapak Yazısı)

Her yazarın bir “en” eseri vardır, herkes onu o kitapla tanır. Mesela Jack London demek “Beyaz Diş” demektir, ya da Gabriel Garcia Marquez demek “Yüzyıllık Yalnızlık” demektir. Atatürk demek “Nutuk” demek, Kafka demek “Dava” veya “Dönüşüm” demektir. Barış Bıçakçı deyince “Bizim Büyük Çaresizliğimiz” gelir akla ve bu liste böylece uzar gider… Stefan Zweig deyince de hepimiz Satranç’I düşünüyoruz doğal olarak ki ben de hayranlıkla okumuştum o kitabı nitekim Zweig “Amok Koşucusu” ile özdeşleşmeliymiş.

KORKU

Kitap adı: Korku
Yazar adı: Stefan Zweig
Orijinal adı: Angst
Özgün dili: Almanca
Anadilinde 1. Baskı: 1920
Okuduğum baskı: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 11. Baskı, 2018, 
Çeviri: İlknur İgan
Sayfa Sayısı: 70 


"Rahat ve korunaklı bir yaşam süren saygın bir kadın, sekiz yıllık evliliğinden sıkılmış, burjuva dünyasının kozasından çıkarak kendini genç bir piyanistin kollarına atmıştır. Ancak bu gizli ilişkiden haberdar olan bir şantajcının ansızın zuhur etmesiyle, hayatında yeni farkına vardığı bütün güzellikleri yitirme tehlikesiyle karşı karşıya kalır ve kahredici bir korkunun pençesine düşer. Korku insanı bilinçdışına itilmiş utanç verici deneyimlerden, bastırılmış pişmanlıklardan özgürleştirebilecek güçte bir yapıt." (Zweig 2018: Arka Kapak Yazısı)

************

Neden Stefan Zweig okumalıyız temalı bir düşünce seline girmeme ramak kalmıştı ki “Korku” düğümleri çözmemi sağladı. Basit bile denebilecek türden bir konusu var aslında kitabın ama bilirsin ya hani insanların içsel durağanlıklarından rahatsız oluşları bazen kıymet bilmezlik gibi görünse de bazen bu hissel boşlukları irdelemek gerekir ki bu da sanırım eline her kalem alanın harcı değil. İşte Zweig tam olarak bunu denemiş bence bu kitabında ve zirvede de bırakmış psikolojik çözümlemesini. Sanırım bazı yazarlar bu dünyaya fazla, Zweig gibi mesela.

Zweig pek çok işaret vermiş “Korku”da. En açık olanı ise korkunun kaynağı ve anlamı olsa gerek. Korku ve belirsizlik suçun cezasını çekmekten daha ağır bir bedel olmuştur Zweig’a göre yaşadığımız tüm kısır döngülerde ve tüm korkular kaybetmekten kaynaklanmaz, utanç daha ağır bir yüktür, bilhassa değer verdiklerimize karşı...

* * * * *