31 Ocak 2018 Çarşamba

KIRMIZI PAZARTESİ

Kitap adı: Kırmızı Pazartesi
Yazar adı: Gabriel Garcia Marquez
Orijinal adı: Crónica de Una Muerte Anunciada
Ülke: Kolombiya
Özgün dili: İspanyolca
Anadilinde 1. Baskı: 1981
Okuduğum baskı: Can Yayınları, 55. Baskı, 2017, Çeviri: İnci Kut

   Kırmızı Pazartesi, Gabriel Garcia Marquez’in bir solukta bitirdiğim ilk romanı olmakla beraber bu durum sayfa sayısının azlığından değil, hikâyenin akıcılığından kaynaklanıyor. Kitabın ilk sayfasında da belirtildiği gibi, Kırmızı Pazartesi “işleneceğini herkesin bildiği bir cinayetin öyküsü”dür. Öyleyse romanın heyecanı nerede diyebilirsiniz fakat daha ilk sayfalarda kimin kimler tarafından öldürüleceğinin bilinmesi, kitabın okuyucuya yaşattığı heyecanını bir tutam dahi eksiltmiyor. Bunu yazarın dilindeki başarıya bağlamak mümkün fakat daha önemlisi yazarın gözlem gücü denebilir. Şöyle ki, kitapta anlatılan hikâye gerçekten yaşanmış bir olayı anlatıyor ve bu yaşanmışlık yazarımızın çocukluğuna tekabül ediyor. Gabriel Marquez’in çocukluğunu geçirdiği kasabada yıllar önce yaşanmış bir cinayet var ortada ve yazar çocukken tanık olduğu bu olaya dair pek çok detay ile Kırmızı Pazartesi’yi yazıyor. Dahası, Kırmızı Pazartesi 1982 Nobel Edebiyat Ödülü’nü almıştır.
   
   Kitabın konusunu somut bir yaklaşımla özetlemek gerekirse, baş kahramanımız Santiago Nasar, kendisi hariç tüm kasabanın haberdar olduğu bir cinayete kurban gitmiştir. Kurban diyorum çünkü masum olup olmadığı kesin bir dille belirtilmese de yazar, Santiago Nasar’ın masumiyetine inandığını belli ediyor satır aralarında. Olayın yaşandığı kasaba kapalı bir zihniyete mensuptur ve namus kavramı her şeyden önemlidir lâkin bu namus kavramı tahmin edebileceğiniz gibi yalnızca onur ve dürüstlükten ibaret değildir, aynı Türkiye gibi namus bekaret ile ilişkilendirilmiştir. Santiago Nasar cinayeti de kelimenin tam anlamıyla bir namus meselesidir. 

30 Ocak 2018 Salı

BEN KİMİM, BURASI NERESİ ? :)





 

   Merhaba, ben Pınar, yakın çevrem kısaca Pin der, burası da Pin'in sayfası:) Peki bu blog ne hakkında? Kitaplar... Bu blogda, merak ettiğin kitaplar hakkında yazılar bulabilirsin.  

   Kitaplardaki karakterlerin arasına daldığımda, kendimi o sayfalara dış dünyadan daha çok ait hissederim. Üstelik bu aitlik duygusu, bildiğimiz kalıpların aksine özgürleştirici. İşte tam da bu yüzden kitaplar; sayfaları, ayraçları, kokuları, karakterleri, satır araları ve tüm anlattıklarıyla yaratılışımı tamamlamıştır her daim. 

   Bir yerde okumuştum, diyordu ki, kitaplar gelecek ile iletişim kurma şansımız. Geçmişin bize seslenebildiği tek yolun kitaplar olduğunu düşünürsek, pek de haksız sayılmazmış bunu anlatan. Ben de geleceğe belki okuduklarım hakkında fikirler vererek seslenmiş olurum diye düşündüğüm için bu blog ile karşılaştın.  

   Kitaplar yaşlanmaz; kitapsız geçen ömürler olmalı, yaşamadan yaşlanan. 


-> Blogumu ziyaret ettiğiniz için teşekkür ederim. 
Pınar 
PinKitap.blogspot.com Yazarı ve Editörü <- 

- - - - - - - - - - - -